Türkiye, son yıllarda yürüttüğü aktif diplomasiyle dünya genelindeki sıcak çatışma ve krizlerde barışın sağlanması adına kritik bir arabulucu aktör haline geldi. Yalnızca bölgesel değil küresel barışa da katkı sunan bir ülke konumunda... Doğudan batıya, Asya’dan Afrika’ya hemen her yerdeki krizlerde Türkiye’nin barış çabası var... Taraflar nezdinde güvene dayalı ilişkileri ve daha önceki başarılı arabuluculuk deneyimleri, Türkiye’yi doğal bir arabulucu aktör haline getiriyor. Bütün devletlere eşit mesafede duran, çıkarlar ve karşılık ya da gizli ajandalar üzerine değil küresel barışa odaklı pozisyon alan bir ülke olduğunu herkes görüyor biliyor... Putin’in Ukrayna ile doğrudan barış görüşmelerinin 2022’de kesildiği noktadan devam etmesi için İstanbul’u adres göstermesinin nedeni de bu zaten... Trump’ın da bunu çok net anladığı, gördüğü ortada... Dolayısıyla dünyanın gözü bir kez daha İstanbul’a çevrilmiş durumda... Kimi kalıcı barış yolunun açılma umuduyla, kimi böyle bir olasılıkta barış elçileri arasına girme, aynı fotoğraf karesi içinde yer alma telaşında. Bir de bu gelişmeleri hafiften kıskançlık, hasetle izleyen barış görüşmeleri merkezi olarak bilinen Cenevre ve bizzat Birleşmiş Milletler Teşkilatı var tabii...
★ ★ ★
Malum dünyada barış denildiğinde akla ilk oralar geliyor... Öncelikle de tarafsızlığı ve barışı tesis etme amaçlı misyonu, işlevi anlamında... Ama hepten işlevsizleşen ya da bekleneni veremeyen bir BM söz konusu.
Çünkü 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki yapı bugünün siyasetini dünyada etkileyen bir şekilde BM’nin teşkilat sisteminde yer aldı. Savaşın galibi beş ülke ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin, Güvenlik Konseyi’nin daimî üyesi oldular ve hepsinin veto hakkı var. Bu beş ülkeden birinin hayır dediği hiçbir karar Güvenlik Konseyi’nden çıkmıyor. Bu da sıkıntı yaratıyor. Daimî üye 5 ülkeden birisi veto hakkını kullandığı zaman bütün sistem duruyor, kilitleniyor... O daimî 5 üyenin keyfine, kararına bırakılmış durumda, dolayısıyla da görevini yapamıyor. Filistin gibi bir davada BMGK’nın batılı üyeleri ABD, İngiltere, Fransa, kilitliyor, başka yerlerde Rusya kilitliyor... Her yerde birisi kilitliyor. Soğuk savaşın ardından dünya çok kutuplu oldu, oluyor muhabbetleri falan yapıldı ama BMGK hala iki kutuplu bir yapı olarak ABD-Rusya rekabeti ve onların çıkarlarına odaklı faaliyet içinde... Onun içinde barışın korunması fonksiyonu iyi işlemiyor, daha doğrusu çalışmıyor bu kesin... Dünyanın farklı bölgelerinde çatışma riskinin arttığı bu dönemde BMGK’nın mevcut yapısıyla barış ve güvenliğin nasıl sağlanacağı ciddi bir mesele haline geldi.
★ ★ ★
BM alenen taraflı davranıyor açıkçası... Tarafsız olması mümkün değil zaten. Beş ülkeden herhangi biri bütün dünyadaki gelişmeleri etkileyebilecek konumdaysa BM’nin tarafsız, adil bir sistem olduğu söylenemez. BM’nin kuruluş gerekçeleri, ilkeleri hoş güzel de geçerliliği hikâye yani... O nedenle de yeniden bir BM kurmak belki mümkün değil ama mevcut sistemi iyileştirmek, daha adil, etkili hale getirmek şart... BMGK’nın reform ihtiyacı, Ukrayna’daki savaşın da etkisiyle daha da belirgin bir şekilde ön plana çıktı. Daimî üyelerden de bazıları bunu sözde istiyor görünüyorlar ama sadece o kadar. Mesela, BMGK’nın veto yetkisine sahip daimî 5 üyesi arasında bir tane halkı Müslüman olan ülke yok, varsayalım, hayal gibi ama Türkiye 6.ülke olsa, her şey bir anda dengeli hale gelmez mi? Asla istemezler tabii... Ancak güvenli ve güvenilir ülke Türkiye’nin, dünya başkenti İstanbul’un 21.yüzyılda Cenevre gibi aranılır bir adres olduğu, hatta daha çok kez sollayacağı da açık...