09.01.2011 - 01:00 | Son Güncellenme:
BELMA AKÇURA - belma.akcura@milliyet.com.tr
Önay Yılmaz’ı Türkiye’nin en değerli deprem bilimcilerini kamuoyu ile tanıştıran gazeteci olarak tanıdım, oysa bazen saatlerce gazetede kafa kafaya verip belgesel tarzında projeler üretirken onun bilim, çevre, tarih üzerine birikimi, mesleki donanımı ve hayal dünyasının zenginliğine hayran kalırdım... İlk romanı “Nazilerle Beş Yıl” beni belki de bu yüzden hiç şaşırtmamıştı... “Bandırma Yolcuları” ve “Türkler” için de aynı şeyi söyleyebilirim.
Önay Yılmaz’ın romanları okuru sadece gizemli cinayetlerin çözülmesiyle baş başa bırakmıyor; gerçek bilgiye de ulaştırıyor. Örneğin yeni kitabı “Ölüm Deltası”nda; bir deltada geçen cinayetlerin peşine takılırken o size deltanın kaç hektarlık bir alanı kapladığını, orada kaç gölün, olduğunu, kaç çeşit kuşun bulunduğunu öğreniyorsunuz...
Gerçek bilgilerle örülmüş bir cinayet romanı inanılmaz bir emek ister. Bu romanda bu emeği görüyorsunuz. Her gün gördüğümüz sıradan ölümlerin bazen arkasında inanılmaz derinlikte ilişkiler yatabileceğini, aslında bunların hiç sıradan olmadığını öğreniyorsunuz... Onlarla birlikte çözülmeyi bekleyen yeni cinayetlere doğru yol alıyorsunuz...
Son iki kitabın; “Poseidon’un Laneti” ve “Ölüm Deltası” adlı romanlarında biri gazeteci, biri cinayet masası şefi, Ahmet Kerim ve Çetin Akın adlı iki karakterle tanıştık... Neden polis ve gazeteci? Bu karakterler nasıl oluştu?
Polis veya dedektif bu tarz kitapların olmazsa olmaz karakteri. Buna bir de gazeteci ekledim. Çünkü gazetecilik mesleğim. Meslekten bir karakter olması işime geliyor. Ayrıca gazeteciler ve polisler, birbirleriyle etkileşim halinde olan iki meslek grubu. Çetin Akın adlı polis karakterini yaratırken ise çok zorlanmadım. Çetin Akın için önemli olan olayın çözülmesi. Gözü kara bir dedektif.
“Poseidon’un Laneti” kitabında bizi deprem ve mitolojiyle, “Ölüm Deltası”nda da, kuşların ve dünyasıyla tanıştırdın. Gazetecilerin macera, cinayet romanı da yazsa gerçeklikten kopmaması neden?
Gazeteciler hep gerçek olaylarla ilgilendikleri için olsa gerek. Ancak ben kurgu da olsa gerçek bilgilerin konunun içine yerleştirilmesini olumlu buluyorum. Böyle olması kişisel tercihim. Bu tarzı seviyorum. Yalnız, hayali bir kurguya gerçek bilgileri oturtmaya çalışırken dikkatli olmak, okuyucunun kafasını fazla karıştırmamak gerek.
Gerçek bilgilerle örülmüş bir cinayet romanı inanılmaz bir emek ister. Neden zor olanı seçtin?
Benim bilgilerim gerçek, ancak olaylar, cinayetler hayal ürünü. Yani yaşanmış olaylardan yola çıkmıyorum. Sadece hayali bir olayın etrafını gerçek bilgilerle donatıyorum. Bu belki bazılarına zor gelebilir ama bana tam tersi çok kolay geliyor.
“Çağımız gazeteci yazarların çağı”
* Bu karakterlerle şu anda yazmakta olduğum bir romanım daha var. Böylece bir üçleme olacak. İlgi görürse devam edebilirim.
* Her zaman gazetecilerin daha iyi yazar olabileceğine inanmışımdır. Çünkü gazeteciler hep değişik karakterlerle, değişik olaylarla karşılaşıyorlar. Yazmakla ilgili bir meslek yapıyorlar. Bir kitap yazarı için bundan daha iyi bir ortam olabilir mi? Artık çağımız gazeteci yazarların çağı. Bu dünyada da böyle...
* Popüler yazarlar önce yaratılıyor, sonra onları okumak bir moda haline getiriliyor. Böylece ne yazdıklarının pek önemi kalmıyor. Bu kapitalist sistemin bir tür pazarlama stratejisi. Ve oldukça da başarılı. Tabii, olan tanınmamış yazarlara oluyor.