19.12.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
Zaten modern Türklük her şeyi ile güçlüdür ama tarih bilgisinden yoksundur. Milletimizin okumuşları Osmanlı ve Roma gibi deyimleri anlamazlar, kendilerine öğretilmemiştir. Bu dönemin Helenleri de Romalılıktan bihaberdir. Ökümenlik kavgası bu belirsizlik etrafında sürüp gitmektedir. Genelge ile, ABD Büyükelçiliğinin Ökümenik Patrik onuruna verdiği davete "gitmeyin" deniyor; ABD sefiri de "Gelmeyenleri not ettim" diye görülmemiş münasebetsizlikte laflar ediyor. Ortalık toz duman halinde. Patriğin kilisesi ile alakası olmayanların bu unvanın kullanımını patrik cenaplarına bırakıp görmezlikten gelmeleri kadar uygunu olmaz. Zira kilisenin hiyerarşisi, hitap biçimleri, terminolojisi ile kilise dışında meşgul olmak modern bürokrasilerin kapasitesini aşar ve ortalık karışır.Vatikan yani İtalyadaki Roma Kilisesi dünyadaki en yaygın merkezi teşkilatlı ruhani kurumdur. 1600 yıldır ökümenlik iddiasında ve gerçekte de bu ananeye sahip bir kilisedir. Fakat Vatikan Fenerin bu titrini artık reddetmiyor hatta karşılıklı ilişkilerde kullanıyor. Kendi iddiasından vazgeçtiğinden veya eski kavgasından yorulduğundan değil, kiliselerin kendilerine atfettikleri etiket ve kimliği tartışmaya kiliseler bile artık niyetli değildir. Anane günün ihtiyaçlarının, birtakım özlemler de gerçeklerin önüne geçiyor. Fener Patrikhanesi bu unvanı, kendisine bağlı olanların inançlarının gereği diye takdim ediyor. Öyle olmasa dahi başkalarının ne umrunda?Bunlar Osmanlının tartışmadığı konular; bugünkü dünyadaki anti Türk Hıristiyan görüşler o gün de fazlasıyla vardı. Rusya ve Ukraynada Ortodoksların sayısı 200 milyonu geçer; müstakil patrikliktir yani autokefal bir Ortodoks kilisedir. Rahiplerini ayrı seminerlerde yetiştirirler. Hiyerarşisi ve mali altyapısı ayrıdır ama ibadette Fenerdeki Rum Ortodoks Patrikin adını öncelikle zikrederek dua ederler. Bundan daha fazla bir öncülük de söz konusu değildir. Hatta birkaç yıl önce Estonyadaki küçük Ortodoks cemaat Moskova ile ilintiyi koparıp doğrudan Fener Patrikhanesine bağlandı diye Moskova ve Fener arasındaki ilişkiler de çok sarsıldı.Ortodoks kilisesi autokefal yani tamamen kendi başına yaşayan kiliselerden oluşan bir dünyadır. Diller, adetler ve mali yapılar birbirinden bağımsızdır. Dünyevi milliyetçilikler hakiki hayatta çoğu zaman kilisenin dini üniversal öğretilerinin önüne geçmektedir. Vatikanla Feneri bir tutarak; tıpkı Vatikan gibi Fenerin de İstanbula turist ve para çekeceğini söyleyenler veya aksine Fenerin devletimizin üstünde Avrupa ve ABD adına bu çevreye hükmedecek beynelminel bir kurum olacağını ileri sürenler bilgisizliğin rahatlığı içinde hayaller denizinde yelken açmaktadırlar. Bu işler bu kadar kolay değil. Bu işleri tartışmanın da kendine göre bir kalitesi olmalı. Bir sır değildir; Lozanda İsmet Paşa başkanlığındaki heyet, Patrikhaneyi Türkiye dışına çıkarmak niyetindeydi. Heyette Batılıların tezine yatan tek kişi Rıza Nurdur ve İsmet Paşa tarafından azarlanmıştır. Buna rağmen sürgün gerçekleşmedi; zamanla şartlar değişti ve Türkiye Fener Patrikhanesi ile bir arada olmanın ehven olduğunu anladı. Bu birliktelik için en iyi rehber 15 ila 19uncu yüzyılların Osmanlı protokolü ve idari mevzuatıdır; beğensek de beğenmesek de daha iyisini kimse bilmiyor. Hem Avrupaya girmek istiyorsunuz hem hâlâ böyle sorunlarla boğuşmak için yeterli bilgi edinmiyorsunuz. Çelişkilerden kurtulmak zorundayız. Ulusal egemenlik gibi kutsal kavramlarımızı doğru kavrayarak ve sadece Fener Patrikhanesinin değil, öbür kiliselerin de durumunu iyi değerlendirerek kararlar almak zorundayız. Bürokrasinin bu tavırları hiçbir sorunu çözmüyor. Aksine imparatorluk ananesinden gelen bir halkı hak etmediği durumlara düşürüyor. Avrupa Birliğinin ezbere şampiyonluğunu yapanlarla, hiçbir şey bilmeden konuşanların daha ciddi biçimde konuları öğrenip tartışmaları lazım. Oecumenicus veya Yunancası oikoumené; dünyanın meskun, yaşanılan parçası demektir. Dolayısıyla Patrikhane bütün yaşanan coğrafyada, beşeriyetin doğru inancını temsil ettiği iddiasındadır. Üniversallik yani zamanları ve mekanları kapsayan beşeri inanç olma iddiası Hıristiyanlıkta Yahudiliğin aksine en belirgin vasıftır ve İslam da üniversal bir inançtır. İstanbul fatihi ve hiç şüphesiz Rönesans asırlarının en aydın, ileri görüşlü ve komplekssiz bir Doğu-Batı hükümdarı olan II. Mehmet, ileride Fener semtine çekilecek Ortodoks kilisesine yani Bizans Romasının bu ünlü kurumuna Balkanlardaki benzer inançtaki bütün kiliseleri bağladı ve kiliseye Roma-Ortodoks Kilisesi dendi. Hükümdarın kendisi de "Roma Kayzeri" unvanını almıştı ve "Roma" üniversal imparatorluğun adıydı; Romaya hükmeden kainata hükmeder, yani "Roma est impera orbit universum" asırlarca benimsenen bir düsturun ifadesiydi. Ne var ki gerek Fatih Sultan Mehmet Hanın ülkesini yöneten bugünkü bürokratların gerek ortaçağlar boyu en kuvvetli imparatorluklardan olan Bizans Roma Kilisesinin halefi olan bugünkü Patrikhanenin bu unvan ve terimi yeterince açıklıkla anlamadıkları görülür.