Siyaset Bahçeli: 'Bizim hayır dediğimiz ne varsa Türkiye'nin hayrınadır'

Bahçeli: 'Bizim hayır dediğimiz ne varsa Türkiye'nin hayrınadır'

25.08.2015 - 15:36 | Son Güncellenme:

MHP lideri Devlet Bahçeli düzenlediği basın toplantısında 'Bizim hayır dediğimiz ne varsa Türkiye'nin hayrınadır' dedi.

Bahçeli: Bizim hayır dediğimiz ne varsa Türkiyenin hayrınadır

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli,,” Seçim güvenliğinin temini şaibeli ve şüpheliyken milletimizin önüne tekrar sandık koyulması çok sakıncalıdır” dedi.

Haberin Devamı

MHP Genel Başkanı Bahçeli, partisinin il başkanları toplantısı sonrası bir basın toplantısı düzenledi. MHP lideri Bahçeli, “Üzülerek itiraf etmeliyim ki, siyasi karmaşa ve kriz halinin gün be gün derinleştiği bir süreçten geçiyoruz. Gündemdeki konu başlıklarını ana hatlarıyla ele alacağım bugünkü basın toplantımıza geçmeden evvel hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyor, her birinize ayrı ayrı hoş geldiniz diyorum. Her aklı başında ve sağduyulu insanımız ülkemizin kötü ve karanlık günlerden geçtiğini bariz olarak görmektedir.Türkiye nefes almakta zorlanmaktadır. Demokrasi tökezlerken, milli irade kundaklanmaktadır. Bölücü terör örgütünün hain ve alçak eylemleri ülkemizi kana bulamaktadır. Türk milleti yaslıdır ve şehitlerine ağlamaktadır. Anaların yüreği evlat acısıyla kavrulmaktadır. Al bayrağa sarılı şehit tabutları her gün omuzlarda son yolculuklarına uğurlanmaktadır. Ülkemiz iç ve dış odakların beraberce projelendirdikleri düşmanca saldırıların, kanlı hesapların, vahşi planların hedefindedir. Kırılan kardeşliğimizdir. Kanayan huzurumuzdur. Karartılan geleceğimizdir. Kurban seçilen varlığımız, birliğimiz ve esenliğimizdir. Güvenliğimiz budanırken, birlikte yaşama hissiyatımız hançerlenmektedir. Manzara iç açıcı değildir. Gelişmelerin seyir ve istikameti kaosa doğru mesafe almaktadır” ifadesini kullandı.

Haberin Devamı

SEÇİM GÜVENLİĞİNİN TEMİNİ ŞAİBELİ VE ŞÜPHELİYKEN MİLLETİMİZİN ÖNÜNE TEKRAR SANDIK KOYULMASI ÇOK SAKINCALIDIR.

“Şu talihsizliğe bakınız ki, böylesi bir dönemde ülkemiz yeniden bir seçim atmosferine girmiştir” diyen Bahçeli, şunları kaydetti:
“Seçim güvenliğinin temini şaibeli ve şüpheliyken milletimizin önüne tekrar sandık koyulması çok sakıncalıdır. Görünen gerçek odur ki, Türkiye namlunun ucunda seçim yapacaktır. Buna rağmen Recep Tayyip Erdoğan’ın arzu ve emeli nihayetinde gerçekleşmiş ve 7 Haziran Milletvekilliği Genel Seçimlerinin yenilenmesi dün itibariyle kararlaştırılmıştır. Türkiye’nin sıcak gündemini, vuku bulması güçlü ihtimal olan bundan sonraki siyasi etapları ayrıntısıyla değerlendirmek maksadıyla partimizin değerli il başkanlarıyla planladığımız toplantımızı gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Aziz milletimiz endişeye kapılmasın ki, Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye’nin hak ve hukukuna ne pahasına olursan olsun sahip çıkacak özveriyi fedakârca gösterecektir. Milli iradeyi kasıtlı ve keyfi olarak tahrip eden demokrasi hasımlarıyla mücadelemiz artan şevk ve azimle sürecektir. Partimizin tüm kadroları, tüm dava arkadaşlarım bozguncuların oyunlarını, işbirlikçilerin senaryolarını bozmaya muktedirdir. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır.”

Haberin Devamı

KOALİSYONU ERDOĞAN SABOTE ETMİŞTİR

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün akşam TBMM Başkanıyla gerçekleştirdiği 4 saati aşkın görüşmeden sonra 7 Haziran Milletvekilliği Genel Seçimlerini yenileme kararı aldığını hatırlatan Bahçeli şunları kaydetti:
“Erdoğan en sonunda muradına ermiş, amacına ulaşmıştır. Söz konusu karar Resmi Gazete’nin son mükerrer sayısında yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bundan sonraki uygulamalar Anayasa’nın 114’üncü maddesi çerçevesinde gerçekleşecektir. Erdoğan 25. Dönem Milletvekili Seçim sonuçlarını hiçbir zaman hazmedememiş, benimseyememiş, kabullenememiştir. Her fırsatta koalisyonu kötülemiş, uzlaşmanın önüne geçmiştir. Her zemin ve ortamda siyasi partilere parmak sallamış, tekrar seçim hatırlatması yapmıştır. 7 Haziran Milletvekilliği Genel Seçiminin yenilenmesinin yegane sorumlusu, asıl suçlusu öncelikle Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Haberin Devamı

Tutarlılık gereği bunu görmek, bunu bilmek lazımdır. 7 Haziran’ın üzerinden bir hafta bile geçmeden, “Türkiye’yi hükümetsiz, Türkiye’yi başsız bırakan, egolarına mahkum olanlar, ne tarihe ne de milletimize bunun hesabını veremezler.” diyen Erdoğan’dır.

Bu sözlerin hemen akabinde siyasi partilere tehdit yollu mesaj göndererek, “Hükümeti kuramazlarsa sandığa gidilir ama bu ‘erken’ değil ‘tekrar seçim’ olur.” diyen Erdoğan’dır.

Henüz hükümet kurma görevi kimseye verilmemişken; ''Siyasi partilerimiz bu konuda üzerlerine düşeni yapmazlarsa çözüm mevki yine milletimizdir'' sözleriyle gizli niyetini ele veren Erdoğan’dır. Erdoğan üzerine vazife olmadığı halde seçim hatırlatmasını ısrarla sürdürmüştür. AKP Genel Başkanı Sayın Ahmet Davutoğlu’na hükümet kurma görevi tevdi edilmeden 6 gün önce, “Bu tablodan bir hükümet çıkmazsa çözüm merci yine milletimizin ta kendisidir. Yani kimse bu noktada milletimize gitmekten çekinmesin, kaçmasın" ifadeleri Erdoğan’a aittir.

Haberin Devamı

Erdoğan hükümet kurulmasının önüne adeta etten duvar örmüştür. Koalisyonu Erdoğan sabote etmiştir. AKP’nin 13 yıla yaklaşan zillet ve rezalet dolu iktidar yıllarının sorgulanmaması için Erdoğan canını dişine takmış, koalisyon teşkilini buna bağlamıştır.

Nitekim Erdoğan’ın şu sözleri hakikaten de çelişkili olması şöyle dursun, bizatihi geçmiş AKP’li iktidar yılların foyasını ortaya koyan ibretlik bir itiraftır:

“Bugün Türkiye’nin geçmişini tartışan değil, mevcut sorunların çözümü ve geleceğin inşası konusunda bir koalisyon hükümetine ihtiyaç var.” Bu sözler Erdoğan’ın kendisini yalanlayan, lekeli siyasi mazisindeki örtülemez, gizlenemez, ötelenemez çarpıkları gözler önüne seren acı bir beyandır. Başbakan olduğu dönemlerde geçmişle uğraşan, yüzleşme ezberiyle tarihimize kara çalan Recep Tayyip Erdoğan’dan başkası değildir. Erdoğan, AKP’nin tek başına iktidarı kaybetmesi üzerine dünüyle ters düşen bir çizgiye anında savrulmuştur. Çünkü Erdoğan hasbi olmadığı gibi haysiyetli de değildir. Çünkü Erdoğan ailesinden ve şahsından başka hiç kimseyi düşünmemektedir.

Maalesef Sayın Davutoğlu da Erdoğan’ın siyasi tasarımına, siyasi kumpasına gönüllü şekilde alet olmuştur. 7 Haziran’ın üzerinden geçen 79 günlük zaman diliminde bir koalisyon hükümeti kurulması mümkün olmamıştır. 9 Temmuz’da görevi alan Davutoğlu bile bile boşa kürek çekmiş ve Türkiye’yi seçim limanına yanaştırmakla hem tembihlenmiş, hem de talimatlandırılmıştır.”

KOALİSYON ARAYIŞLARI ESNASINDA TERÖR DÜĞMESİNE BASILMASI ELBETTE ÇOK KUŞKU VERİCİDİR

“CHP’yle süren 32 günlük görüşme trafiği ve sonuçsuz istikşafi toplantılar koalisyon müzakerelerine bir türlü geçememiştir” ifadesini kullanan Bahçeli, şöyle devam etti:

“ Dahası Davutoğlu, CHP’ye koalisyon hükümeti kurma teklifini dahi götürmemiştir. Türkiye tam 32 gün oyalanmıştır. Türk milleti 32 gün boyunca kandırılmıştır. Samimiyet ve dürüstlük 32 günlük ara dönem yaşamıştır. Anayasa’da öngörülen 45 günlük hükümet kurma süresi sarayın gözetiminde israf edilmiştir. Bu süre zarfında terör tekrar azmıştır.

20 Temmuz’dan bu tarafa, aralarında asker, polis ve korucularımızın da yer aldığı 62 vatan evladı şehit düşmüştür. Hala iç yüzü aydınlatılmamış, hala üzerindeki sis perdesi aralanmamış olan Suruç katliamında 32 kişi hayatını kaybetmiştir. Suruç’taki canlı bomba saldırısının ardından Türkiye tam bir kaosa sürüklenmiştir. Ortadoğu’nun ateşi vatan coğrafyasına düşmüştür. Suriye’deki istikrarsızlığı ülkemize taşımak isteyen çevrelere gün doğmuş, fırsat kapısı açılmıştır. Koalisyon arayışları esnasında terör düğmesine basılması elbette çok kuşku vericidir. Şehit kanının dökülmesinde cinayet örgütü PKK dışında kimlerin parmağı olduğu, hangi çevrelerin şiddet ve barbarlıkta payının bulunduğu mutlaka araştırılması gereken bir konudur. Koalisyon hükümeti kurulmasıyla ilgili süreç işlerken hain saldırı ve provokasyonların yoğunlaşması, peş peşe sözde özerklik ilanları, PKK’nın alan hâkimiyetini genişletme çabaları titizlikle yorumlanmalıdır. Erdoğan Rize’de sistem fiilen değişmiştir derken, PKK Doğu ve Güneydoğu’da filli durum yaratmakla meşgul olmuştur. AKP’li vicdan ve milliliği buharlaşmış bazı milletvekilleri Türkiye milleti derken, Davutoğlu Anadolu Mezopotamya çocukları uydurmasından medet ummuştur. Şehit aileleri feryat ederken; gözyaşı sel olan annelere, babalara, gelinlere, çocuklara AKP’liler istismar suçlamasıyla çamur atmıştır.
Yarbay Mehmet Alkan Şırnak’ın Beytüşşabab ilçesinde şehit edilen kardeşi Yüzbaşı Ali Alkan’ın tabutuna sarılıp haklı ve meşru tepkisini gösterirken, insanlıklarını kaybetmiş saray yönlendirmeli AK troller iftira yarışına girmişlerdir.

Erdoğan, Trabzon’da şehit tabutuna elini koyup “Ne mutlu şehit analarına” nutkunu yüzü kızarmadan atarken mesele olmamıştır da, kardeş acısıyla gözyaşlarına boğulan bir Yarbayımız şerefsizlerin gözüne batmıştır. İşte AKP’nin yenilmiş Türkiye’si budur.

Şehide kelle diyen ahlaksızlar, süreç ihanetiyle PKK’yı başımıza çıkaran hainler, Oslo’da eyalet yönetimi ve Öcalan’a özgürlük sözü veren siyasi çürümüşler şimdi de şehit yakınlarını hedef almışlardır. Türk milleti çözüm süreci isimli boyun eğme, çözülme, dağılma, parçalanma, taviz, teslimiyet sürecinin bedelini ödemektedir. Türk milleti PKK’yla kurulan pazarlık masalarının acı verici sonuçlarına katlanmaktadır. Türkiye Erdoğan ve zihniyetinin iktidarda kalmak uğruna her melanete başvurmaktan çekinmeyeceği çok tehlikeli, çok sarsıcı, beka düzeyindeki tehditlerin sıradanlaştığı vahim günlerden geçmektedir. Dövizin fren tutmadığı, faizlerin yükseldiği, ekonomik göstergelerin alarm verdiği bir dönemde AKP ülkeyi seçim kulvarına sokmuştur. PKK yol keserken, araçları ateşe verirken AKP seçim için yatırım yapmıştır.

PKK askerimize, polisimize, korucumuza ve sivil vatandaşlarımıza kurşun sıkarken, Erdoğan ve vesayeti altındaki Davutoğlu tekrar bir seçimin alt yapısını kurgulamışlardır. Biz haram paraların villalarda sıfırlandığını duyduk da vicdanlarını sıfırlayanları, vatan ve millet sevgilerinin üzerine sünger çekenleri yeni işitiyoruz. AKP yönetimi, Türkiye’nin sırtına saplanmış ihanet mızrağıdır. AKP yönetimi, Türkiye’nin bahtını kapatan şer ve çıkar ittifakıdır. AKP yönetimi, oyundur, tezgâhtır, tuzaktır, tertiptir, tahriktir. Bu aziz ülkenin AKP’den kurtulması da haktır, milli vecibedir. Yoksa iç savaş kapımızdadır. Bölünme dibimizdedir. Kardeşin kardeşe silah doğrultması an meselesidir.”