01.11.2011 - 16:57 | Son Güncellenme:
Şahin, makamında Almanya Bavyera Eyaleti Meclis Başkanı Barbara Stamm ve beraberindeki heyeti kabulünün ardından soruları yanıtlayan Şahin, Van’daki depremin ardından Bakanlığın yürüttüğü çalışmalar ve özelde çocuklarla ilgili yürütülen çalışmalara ilişkin bilgi istenmesi üzerine, depremin ardından Bakanlığın Van Valiliği ile ortaklaşa bölgede çalışmalar başlattığını anımsattı.
Depremin hemen ardından öncelikli ihtiyacın, beslenme ve barınma olduğuna işaret eden Şahin, şöyle konuştu: "Şu anda bu ihtiyaçlar hızlı bir şekilde giderilmeye başladı. Şu anda Bakanlığımız bünyesinde sosyo-psikolojik destek dediğimiz acil durumun yönetilmesi ve eylem planının oluşturulması noktasında çalışmalarımız devam ediyor. Biz bilim adamlarının katkılarıyla bir çalışma başlattık. Çocuklarla ilgili çok iyi çalışmaları olan Mustafa Ruhi Şirin ve 10-15 kişilik psikiyatri uzmanlarının da olduğu bir heyet şu anda gönüllü bir şekilde bu çalışmanın içerisinde olmak istediklerini söylediler.
Bengi Semerci zaten şu an Bakanlığın çocuk, ergen ve aile psikolojisi ile ilgili danışmanlığını yapıyor. Deprem gibi afetlerde yapılması gereken özel önlemler, özel tedbirler var. Şu anda Bakanlığın koordinasyonunda bunun eylem planını oluşturuyoruz. Çalışmalar tamamlanmak üzere, tamamlandığı zaman bunu kamuoyuyla paylaşacağız.
Şu andaki süreci Bakanlığımız bünyesinde Van Valiliği koordinasyonunda ve sosyal hizmetler uzmanlarımız ve bu işte gönüllü bilim kuruluyla beraber bir eylem planı oluşturma aşamasına geldik. Bugün yarın tamamlayacağız ve bunu kamuoyuna açıklayacağız." -13 yaşındaki N.Ç’ye tecavüz davası- Yargıtay’ın 13 yaşındaki N.Ç’ye tecavüz davasındaki kararıyla ilgili görüşünün sorulması üzerine de Şahin, bakanlık bünyesindeki hukukçularla çıkan kararı değerlendirdiklerini anlattı.
Adaletin toplumsal huzur ve barışı sağlamak için var olduğunu vurgulayan şahin, "Tabii ki Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti. Çıkan bütün kararlara saygılıyız. Çıkan karar kesinleşmiş bir karardır, hepimizin de buna uyması gerekiyor, hükümet olarak da parlamento olarak da da. Fakat çıkan kararın da adaletli olması ve kamu vicdanında karşılığının olması gerekiyor.
Çıkan kararı incelediğimiz zaman Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesine göre bir karar alındığı söyleniyor. Oysa baktığınız zaman 13 yaşındaki bir kız çocuğunun kendi başına gönül rızasıyla, bu birlikteliğinin olduğunu kabul eden bir sonuç bu. 13 yaşında bir çocuk...Çocuk istismarıdır, çocuğa karşı cinsel istismar işlenmiştir. Asla o çocuk gönül rızasıyla ilişkiye girecek durumda, ruh durumunda, beden durumunda değildir. Bu bakış açısı, bir erkek bakış açısıdır.
Dolayısıyla biz her zaman söylediğimiz gibi özellikle karar mekanizmasındaki bireylerin kadın olsun, erkek olsun, toplumun her kesimini kuşatacak şekilde karar almasını sağlamamız lazım. Burada da gördüğümüz şudur; dünyanın en iyi yasasını da çıkartırsanız çıkartın, uygulayıcı olan bireyin nasıl algıladığı ve nasıl karar verdiği ile alakalıdır. Burada da bizim bakanlığımız bünyesinde şu anda çalışma ve değerlendirmelerimiz devam etmektedir. ’Bu konuda hukuki olarak neler yapabiliriz?’, bu olayların bundan sonra olmaması hem de kamuoyu algısı adına Bakanlığın bundan sonraki süreci nasıl yöneteceği ile ilgili çalışmalarımız tamamlanmak üzere.
Tamamlandığı zaman da bunu kamuoyuyla paylaşacağım. Bundan sonraki olaylarda özellikle karar mekanizmasındaki bireyin kadın olsun erkek olsun kadının insan hakkını anlayacak algılayacak zihinlerde olması çok önemli. Siz 13-15 yaşındaki daha kendi çocuk olan birini zorla istismar edeceksiniz ve ondan sonra o birlikteliği gönül rızası hükmüne göre karar vereceksiniz. Bu kabul edilemez. Benim kendi vicdanımda da ben bir kadın bir anne olarak bunu kabul edemiyorum. Türk toplumunu da kabul etmediğini bana gelen telefonlardan biliyorum. Dolayısıyla buradaki hukuki süreci güçlendirmek için ne yapmak gerekiyorsa bize bu konuda tavsiyesi olan katkısı olan herkesi dinlemeye hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum."