Siyaset Biraz sevgi biraz ilgi bütün istediğimiz bu!..

Biraz sevgi biraz ilgi bütün istediğimiz bu!..

31.12.2010 - 00:56 | Son Güncellenme:

Gül sevgi gösterileriyle karşılandı ama kentte önceki gün, görülen coşku ve umut biraz azalmıştı. MGK’dan yapılan sert açıklama buna neden oldu

Biraz sevgi biraz ilgi bütün istediğimiz bu..

Nurgül Arslan çok dolu ve kırgın olsa da duygularını dizginleyebiliyor ve söylediklerini mantık çerçevesine oturtmaya çalışıyor, yine de “Evdeki dışlanmış evlat gibiyiz” demekten kendini alamıyor.
Arslan’ın söyledikleri aslında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ağırlayan Diyarbakır’da halkın, en azından Milliyet’in söyleşiler yaptığı kişilerin çoğunun ortak görüşü. Gül sevgi gösterileriyle karşılandı ama kentte önceki gün, yani ziyaret öncesi görülen çoşku ve umut dün biraz azalmıştı. Bunun nedeni Milli Güvenlik Kurulu’ndan(MGK) önceki gün yapılan sert açıklamanın ziyaretten büyük beklentileri olanların cesaretini kısmen kırmış olmasıydı. Elbette aşırı görüşte olanlar var ama Diyarbakır sokaklarındaki ortak duyguyu,”Bize de bu ülkenin vatandaşı olarak hak ettiğimiz ilgiyi göstersinler, ekonomik sorunlarımızı çözsünler” diye özetlemek mümkün.

Sıcak yatağı kim bırakır?
Kadınlara yönelik şiddetle mücadele eden bir dernekte çalışan Arslan, kentteki en büyük sorunun işsizlik olduğunu belirtiyor ve “Gençler boşlukta kalıyor, ya hırsız oluyor ya dağa gidiyor. Ama işi olsa sıcak yatağını bırakır mı hiç” diye soruyor. Genç kadın, “Bizim tek derdimiz yaşayabilmek. Ankara ise bunun farkında değil, bilinçlendikçe güçlenmemizden korkuyor. Oysa istediğimiz sadece biraz ilgi ve sevgi. Çok bir şey istemiyoruz ki...diye ekliyor.

“Farklı dillerden konuşuyoruz”
Arslan’la aynı dernekte çalışan Kamuran Yılmaz, Cumhurbaşkanı Gül’ün ziyaretinin Diyarbakırlıları mutlu ettiğini anlatıyor ve “Bir cumhurbaşkanının kendi halkını ziyaret etmesi çok doğal” diyor. Ancak Yılmaz, “Ankara ile farklı dillerden konuşuyoruz!” diyerek lafı gündemdeki en sıcak tartışma konusu olan “iki dil”e getiriyor ve hastane ya da karakol gibi yerlerde en azından Kürtçe tercüman kullanılmasına izin verilmesini istiyor.

Bu topraklar hepimizin
Çaycılık yapan Turan Bilal öfkeli mi öfkeli, bir yandan aralıksız çay dolduruyor, diğer yandan “Biz nasıl bölücü oluruz ki, bu topraklar bizim, hepimizin” diyor. Bir çocuk babası Bilal, “Neredeyse her evde, Kürtlerden de Türklerden de cenaze var. Kimse savaş istemiyor. Ama benden dilimi neden esirgiyorlar ki? Neden ‘tek millet’ diyorlar? Biz de bu ülkenin vatandaşıyız” diye konuşuyor. Bilal, hükümetin istemesi halinde sorunu 24 saat içinde çözeceğini iddia ediyor.
Emekli Nurettin Türel “iki dil” tartışmasına girmek istemiyor ve “Ben herkesin kendi dilini konuşabilmesi gerektiğini düşünüyorum ama bunun iki resmi dile dönüştürülmesine karşıyım” diyor.

“Biz - Siz” diye ayırdılar
Üç yıl bölgede öğretmenlik yapan Delal Özçelik,” Doğrusu bize umut veren bir ziyaret değil. Kendimizi şeker uzatılıp sonra aniden çekilen çocuğa benzetiyorum” diyor. Türk ve Kürt halklarının “biz” ve “siz” diye ayrıştırıldığını ileri süren Çelik, “Şu ana kadar olan oldu. Bundan sonra birlikte çözüm üretmemiz gerekiyor”diye konuşuyor.
Sanatçı Yılmaz Güney’le asker arkadaşı olan Selahattin Kardeş de, sorunun ekonomik yönüne dikkat çekiyor ve “Akşam eve ekmek götüremeyene karısı ‘koca’, çocuğu ‘baba’ der mi hiç? Ben 10 çocuğumu da hep ‘sakın devlete yanlış yapmayın’ diye uyararak yetiştirdim”diyor.