SiyasetCemaatlerin kafası karışık

Cemaatlerin kafası karışık

12.08.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Cemaatlerin kafası karışık

Cemaatlerin kafası karışık

MilliyetANAP ve DTP'nin, Antalya Bağımsız Milletvekili Ahmet Denizolgun'u Ulaştırma Bakanlığı'na atamakla kamuoyunda "Süleymancılar" olarak bilinen cemaati yanlarına çektiği iddiaları, bu grup tarafından açık bir şekilde yalanlandı. Denizolgun'un, özellikle Kuran kursları ve öğrenci pansiyonları etrafında örgütlenen Süleymancılığın kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan'ın torunu olması, bu atamanın önemini daha da artırmıştı.
On yıldan fazla süredir haklarındaki iddiaları hiçbir şekilde cevaplama yoluna gitmeyen Süleymancılar, Denizolgun olayı üzerine suskunluklarını bozdu. Süleymancıların sözcüsü konumundaki Ali Eren, Akit Gazetesi'ndeki köşesinde, bu atamaya cemaatin lideri olan Tunahan'ın damadı ve eski milletvekili Kemal Kacar'ın onay vermediğini açıkladı. Eren'in aktardığına göre Kacar, kendisine danışan Denizolgun'a, "Bu kısa dönemde memleket için faydalı bir icraatin yapılamayacağını ve bu yüzden bakanlığın uygun olmadığını" söylemişti.
Eren, buna rağmen Denizolgun'un bakanlığı kabul etmesini şöyle yorumladı: "Ahmet Bey'in bakanlığı kabul etmesi sadece kendi tercihidir. Dolayısıyla Süleyman Efendi Hazretleri'nden ilim ve feyz alanları bağlamamaktadır. Hele bu vesileyle yapılan `Bu bakanlık sebebiyle Süleymancılar falan partiyi destekleyecek' yakıştırması, tamamen yanlış ve isabetsizdir."

Adını açıklamak istemeyen önde gelen bir Süleymancı, çok partili hayatla birlikte hep aktif siyaset içinde olmuş, Adalet Partisi ve Demokratik Parti gibi partilerden Kemal Kacar başta olmak üzere milletvekilleri çıkarmış cemaatlerinin önümüzdeki seçimlerde ne yapacağını konuşmak için henüz erken olduğunu belirtip, şöyle konuşuyor: "Bizde strateji çok önemlidir, ne yapacağımız son güne kadar belli olmaz."
Genellikle sağ kitle partilerine yönelen, fakat Aralık 1995 seçimlerinde şaşırtıcı bir biçimde RP'yi destekleyip dört mensuplarını milletvekili seçtiren Süleymancılar, yine çok ince ve karmaşık pazarlıklara girişeceğe benziyor. Hedef 28 Şubat sürecini daha fazla zarara uğramadan atlatabilmek. Devletin "haksız bir şekilde" kendilerini radikal İslamcılarla "bir tuttuğunu" söyleyen bir Süleymancı, "Halbuki biz, İrancıların, Suudi Vahhabiliğinin önündeki engeliz" diyor.
Fakat Süleymancıların kafası, tıpkı etkin İslami cemaatlerin büyük çoğunluğu gibi hayli karışık, çünkü 28 Şubat sürecini hangi siyasi gücün sona erdirebileceğini kestiremiyorlar.
"Bir çok dersanemiz mühürlendi. Sadece bize değil, ayrım gözetmeksizin tüm cemaatlere zorluk çıkartıyorlar" diye yakınan önde gelen bir Nakşibendi, içinde bulundukları ruh halini şöyle açıklıyor: "Artık olan biteni tevekkülle karşılamaktan, bu dönemi mümkün olduğu kadar az zararla atlatmak için dua etmekten başka yapabileceğimiz bir şey yok."

Bu kişi cemaatlerin 1970'li yıllardaki konumlarına döndüğünü, 20 yıllık birikimin yok olduğunu söylüyor ve Turgut Özal'ı hayırla yadedip Başbakan Mesut Yılmaz'ı sert bir şekilde eleştiriyor. Buna rağmen seçimlerde kimi destekleyeceği sorusunu, "En az yirmi gün önce yurtdışına gideceğim, seçimlerden bir süre sonra döneceğim" diye yanıtlıyor.
Politikayla içli dışlı olmanın, cemaatlerin dinsel temelini dinamitlediğini görüp "tüm cemaatler yeniden dine dönmeli" deme noktasına gelen bu Nakşi şeyhinin tavrı, tüm cemaat liderleri için genelleştirilemez, çünkü bir çoklarının artık geri dönme şansı pek kalmamış.
Cemaatler 1990'lı yıllarla birlikte medya, eğitim, sağlık, turizm gibi sektörlerdeki yatırımlarını artırıp hızla holdingleşti, şeyh ve liderler de "yönetim kurulu başkanı" sıfatı kazandı. Bir çok cemaat bu süreç içinde, "öz kaynakları" yerine devlet imkanlarıyla büyümenin çekiciliğine kapıldı. Örneğin bir Kadiri şeyhi, dönemin başbakanı Tansu Çiller'in danışmanı oldu, ardından kablolu televizyon frekansı aldı...

İslami çevrelerde, önde gelen cemaatlerin hangi partiye yöneleceği konusunda epey söylenti var. Kendilerini eski mutlu günlerine döndürecek yeni bir Özal'ın bir süre daha çıkmayacağında hemfikir olan cemaatlerin herbiri, kendine göre "ehven - i şer" peşinde.
Parlak günlerinde Çiller'e yönelmiş bazı cemaat liderlerinin artık Yılmaz'a sıcak baktığı, kendilerini "devletle barıştırabilecek" parti olarak ANAP'ı gördükleri söyleniyor. Bazıları da bu rehabilitasyonun yine Çiller eliyle gerçekleşebileceğini düşünüyor. Bu noktada Fazilet Partisi en az şans tanınan partilerden biri.
Ancak FP'liler bu durumdan telaşa kapılmıyor, çünkü onlar cemaat liderlerinin, tabanlarının oy tercihlerini belirleme şansının giderek azaldığını, muhafazakar seçmenin kendi özgür iradesini sandığa yansıtacağını düşünüyor. FP'liler, 28 Şubat süreciyle birlikte, merkez sağdaki kitle partilerini tercih etme geleneğinin büyük bir darbe yediği ve bundan kendilerilerinin yararlanacağı görüşünde.



KEŞFETYENİ
Ünlü şefi yıkan ölüm! 'Baba yadigarını kaybettik'
Ünlü şefi yıkan ölüm! 'Baba yadigarını kaybettik'

Cadde | 24.05.2025 - 07:42

Şef Mehmet Yalçınkaya, sosyal medyadaki son paylaşımıyla takipçilerini üzdü.

Yazarlar