13.06.2008 - 02:14 | Son Güncellenme:
GÖKÇER TAHİNCİOĞLU Ankara
Yargıtay Başsavcılığı’nın kapatılması istemiyle dava açtığı DTP, esas hakkındaki savunmasını Anayasa Mahkemesi’ne sundu.
Savunmada, Kürtlere ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapıldığı, Türklerin ırksal olarak kendisini üstün gördüğü öne sürüldü. Kürtlere yönelik linç girişimlerinin, “milli hassasiyetle” açıklandığı vurgulanan savunmada, Yugoslavya örneği anımsatılarak, bölünme uyarısı yapıldı. Savunmada PKK için de “Kürtlerin silahlı başkaldırısı” ifadesi kullanıldı.
Hukuki değil, siyasi savunma yapmayı tercih eden DTP, 173 sayfalık savunmada, terörist Abdullah Öcalan’ın, barışçıl olduğu öne sürülen açıklamalarına yer verdi. PKK tarafından kaçırılan 8 askerin DTP milletvekillerince teslim alınırken PKK propagandası yapıldığı suçlaması reddedilerek, “Televizyonlarda bir saniye PKK bayrağı görüneceğine 8 erin cenazesi görünseydi sanki daha iyi olacaktı” denildi.
Silahları susturmanın en akılcı yolunun Kürtlerin siyasal temsili olduğu, ancak bu engellendiği için gençlerin dağa çıkmaya devam ettiği savunuldu. “Kürtlerin silahlı başkaldırısının 80’li yılların ortalarında başlamış olması tesadüf değil, konjonktürle açıklanabilir” ifadesinin kullandığı savunmada, İspanya-ETA, İngiltere-IRA örnekleri verilerek, “Siyasal demokrasiyi yaşatabilenler ulusal birliklerini korumayı başardılar. Yugoslavya ise bir şiddet ve parçalanma trajedisiyle yıkılıp gitti” denildi.
Komutana atıf
“Bu iddianame ile DTP’nin kapatılmasına karar verilmesi, Kürtlere ‘çözümü siyasette aramayın’ demek anlamına gelir. DTP, sadece ölen Kürt gençleri için değil, Türk gençleri için de ‘şehitlerimiz’ diyor. Çözümleri hem DTP’nin hem PKK’nın dillendirmesi, söylenenin yanlış olduğuna kanıt olamaz. PKK’nın da siyasi çözüm istediğini gösterir.
Dağa çıkma nedenini kaldırmadıkça, biri ölür, diğeri çıkar. Kara Kuvvetleri Komutanı da bunu söyledi. Mehmet Ağar, Deniz Baykal bile söylem değiştirdi.”