Siyaset"Eğer bir kasıt varsa bu akılsızlıktır"

"Eğer bir kasıt varsa bu akılsızlıktır"

11.11.2013 - 14:46 | Son Güncellenme:

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, 10 Kasım etkinliklerinde Selanik’e giden trenin pasaport işlemleri sırasında bekletilmesi konusunda, “Yunan hükümetinin bu trenin geciktirilmesinde eğer bir kastı varsa gerçekten bu çok saçmadır, mantıksızdır ve akılsızlıktır. Ben bunun teknik bir sebepten kaynaklanmış olduğuna şans tanımak istiyorum” dedi.

Eğer bir kasıt varsa bu akılsızlıktır

Bakan Egemen Bağış, İsveç Ankara yeni Büyükelçisi Lars Wahlund’u makamında kabul etti. Bakan Bağış, Büyükelçi Wahlund’u ağırlamaktan büyük mutluluk duyduğunu ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile İsveç’ten yeni döndüklerini, döner dönmez de Wahlund’u kabul etmek istediğini söyledi.
Bakan Bağış, İsveç Ankara yeni Büyükelçisi Lars Wahlund ile görüşmesinin ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı.
10 Kasım etkinliklerinde Selanik’e giden trenin pasaport işlemleri sırasında bekletilmesi konusunda sorulan bir soruya Bakan Bağış, “Yunan hükümetinin bu trenin geciktirilmesinde eğer bir kastı varsa gerçekten bu çok saçmadır, mantıksızdır ve akılsızlıktır. Ben bunun teknik bir sebepten kaynaklanmış olduğuna şans tanımak istiyorum. Büyükelçimiz bu konuda bizi bilgilendirdikten sonra biz de gerekli temaslarda bulunuruz. BU tür sorunlarda bazın tren istasyonundaki bir işgüzarın, ülkesinin çıkarlarını düşünmeyen sorumsuzun yaklaşımı da olabilir. Gerçekten teknik bir arıza da söz konusu olabilir. Neyin ne olduğunu görelim daha sonra gerekli değerlendirmeleri yaparız. Devlet olma geleneği bin yılı aşmış bir milletiz. Bu tür çabalarla nasıl müzakere edilmesi gerektiğini de iyi biliriz” diye cevapladı.
Bir gazetecinin, "AK Parti’nin Avrupa Muhafazakarlar ve Reformcular İttifakına katılmasının ardından Avrupa Parlamentosundan milletvekilleri kendi aralarında da hatta twitter’a da yansıyan tartışmalarda bulundular. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna ise Bağış şöyle cevap verdi:
“2002 yılında iktidara gelmemizin hemen ardından Avrupa Muhafazakar Partiler Birliği yani EPP’nin o zaman ki başkan yardımcısı Karamanlis, AK Parti genel merkezini ziyaret edip genel Başkanımızdan AK Parti’nin EPP’ye katılmasını rica etti. Onun ardından yapılan temaslar sonrasında EPP’nin başkanı yazılı bir davet mektubu göndererek bize bir yıllık gözlemci statüsünü ardından, ortak üyelik statüsüne yükseltileceğimizi yazılı olarak beyan etti. Biz de parti içerisinde bunu değerlendirdik ve gözlemci üye olarak EPP’ye katıldık. Belli bir noktadan sonra EPP yazılı beyanında verdiği sözü tutmadı. Yani AK Parti’nin statüsünü gözlemci üyelikten ortak üyeliğe bir türlü yükseltmedi ve yükseltmek için de üye partilerin onayına sunacak prosedürü bile başlatmadı. Bu konuda EPP’yi defalarca uyardık. 3 yıllık bir uyarı süreci yaşadık. Bu konuda Sarkozy ve Merkel’in itirazları olabileceği düşüncesiyle kendileri ile de bu konuları konuştuk. Onlar da bu konuda herhangi bir şekilde itirazlarının olmadığını ama EPP’nin bu kararı alması gerektiğini vurguladılar. EPP ise hep Sarkozy ve Merkel’i suçladı ve bir türlü mesuliyeti üstlenen kimse olmadı. Bu süreçte partimize gerek Avrupa Parlamentosu’nda ki Liberal gruptan, gerekse Sosyalist Enternasyonal’den davetler geldi.”
"EPP içerisinde ki bu akıl tutulmasından artık rahatsız olup ayrılan partilerin kurduğu Avrupa Muhafazakarlar ve Reformcular Birliği’nin AK Parti ile temas kurdu" diyen Bakan Bağış, şöyle devam etti:
“Bu konuda ki temaslar neticesinde partimizin Merkez Yürütme Kurulunda bu konu değerlendirildi ve EPP’nin bu ikicikli tavrı kabul edilemeyecek bir tavır olarak değerlendirildi ve AK Parti EPP’den çıkmaya, oradaki gözlemci statüsüne son vermeye ve Avrupa Muhafazakarlar ve Reformcular Birliği’nin tam üyesi olarak katılmaya karar verdi. Partimizi temsilen Mevlüt Çavuşoğlu’da bu grubun başkan yardımcısı olarak seçildi. Bu tamamen siyasi bir tercihdir. Bu Avrupa Parlamentosunda bu kararı tartışmak en doğal ve demokratik haklarıdır. Bu konuda eğer bir sorumlu aranıyorsa, 2003 yılından bu zamana kadar AK Parti’yi haketmediği bir şekilde gözlemci statüsünde tutan ve ortak üyelik sözünü yazılı beyanında belirtmesine rağmen tutmayan EPP yöneticilerini ve EPP üyelerini sorgulamaları gerekir. Türkiye’nin hiçbir kurumu ne siyasi partileri, ne sivil toplum kuruluşları, ne akademik çevreleri, ne de hükümeti hiçbir şekilde kapıda bekletilecek konuma sahip değildir. Bundan da herkes alması gereken mesajı Avrupa’da da alacaktır.”