11.11.2008 - 01:49 | Son Güncellenme:
TÜRKER KARAPINAR Ankara
Anayasa Mahkemesi’nde görülen üniversitelerde türban yasağının kaldırılmasına yönelik anayasa değişikliği ve AKP kapatma davasında raportörlük yapan, hazırladığı raporlarda türban serbestisini ve AKP’nin kapatılmamasını savunan Doç. Dr. Osman Can çarpıcı açıklamalar yaptı. Görev yaptığı mahkemeyi eleştiren Can, “Türkiye’deki Anayasa Mahkemesi’nin ve bütün yargı mekanizmasının demokratik meşruiyet sorunu vardır. Değiştirilemezlik gerekçesiyle güler yüzlü bir Frankoculuğu korumaya devam edecek miyiz” dedi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın da katıldığı Alman Uluslararası Hukuki İşbirliği Vakfı tarafından Bilkent Otel’de düzenlenen, “Anayasalardaki Değiştirilemez İlkeler” konulu sempozyumda konuşan Can, sözlerinin görev yaptığı Yüksek Mahkeme‘yi bağlamadığını belirtti.
“Türkiye, yüz yıla yakın bir süredir ferman anayasalarla yönetiliyor” ifadelerini kullanan Can, anayasa mahkemelerinin görevinin değişime olanak sağlamak olduğunu savundu. Can şunları söyledi:
Meşruiyet sorunu
“Hukuku tesis edecek olan organın, ihlalle suçlanan organdan daha çok hukuksal zemin içinde kalması gerekir ki, denetim ve meşruiyetinden söz edilebilsin. Siyaset yargının görev alanı dışındadır. Türk anayasa pratiğine bakıldığında özgürlükçü olmayan bir anayasanın, kurucu iktidar tarafından dönüştürülmesi çabası vardır.”
Türkiye’de yargı mekanizmasının demokratik meşruiyet sorunu olduğunu belirten Can, “Kendi siyasetini geliştiren organlar haline dönüşmüştür. Anayasa Mahkemesi’nin kurucu iktidar karşısındaki konumu bekçiliktir. Gelenin anayasa değiştirme yetkisine bakıp sonra hizmetine geçer” diye konuştu.
Can, sözlerinin sonunda şu soruları sordu:
“Türkiye’de demokratik değerlerin güvencesi özellikle yargısal mekanizmalar mı, demokratik siyaset mi? Artık durdurulması olanaksız demokratik dönüşüm ve özgürlük istemlerinin değiştirilemezlik gerekçesiyle engellenmesi, demokratik güçlerin son direncini kıran 1932’deki Prusya vurgunu benzeri bir etki yaratabilir mi acaba Türkiye’de? Yaratırsa bunun tarihsel sorumluluğu kimlerin omzunda? Değiştirilemezlik gerekçesiyle güler yüzlü bir Frankoculuğu korumaya devam edecek miyiz?”