Siyaset Güney: Belgeleri binbaşıdan aldım

Güney: Belgeleri binbaşıdan aldım

19.07.2008 - 01:26 | Son Güncellenme:

Ergenekon soruşturmasında kilit rol oynadığı iddia edilen Tuncay Güney, evinde bulunan 6 çuval belgeyi, örgütle arası açılan bir binbaşıdan bir parkta aldığını iddia etti

Güney: Belgeleri binbaşıdan aldım

Ergenekon soruşturmasında kilit rol oynadığı iddia edilen Tuncay Güney, önceki gün Kanada’dan katıldığı 32. Gün programında yaptığı açıklamalarla yine kafaları karıştırdı. Evinde ele geçirilen 6 çuval dolusu belgeyi, “Ergenekon örgütlenmesi” içinde yer alan bir binbaşıdan bir parkta aldığını öne süren Güney, soruşturma kapsamında tutuklu bulunan bir paşanın kendisinden bu belgelerin yayımlanmamasını istediğini iddia etti. Mehmet Ali Birand’ın hazırladığı programa katılan gazeteci Şamil Tayyar ise soruşturma savcısının kendisine örgütün “1 numarası”nı sorduğunu belirterek, “1 numarayı söylenmesi gereken yere söyledim” dedi.
Programda ABD’nin kendisine 10 yıllık vize verdiğini anlatan Güney, “İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Adil Serdar Saçan, bu kişi dokuz gün bana işkence yaptı.  Ben kendisine, ‘Artık önüme ne getirirsen imzalayacağım’ dedim. Çünkü işkenceye dayanamadım. O zaman polise yardım etmek de isterdim. Ama o zamanki polislerin Ergenekon hakkında bilgi ve birikimleri yoktu. Otomobil kaçakçılığı yaptığım meselesi ise Saçan’ın bana kurmuş olduğu komplodur” diye konuştu. Güney’in diğer açıklamaları şöyle:

‘Aydın Doğan dosyası yok’
“Başka şahıslar üzerine kimliklerim olduğunu kabul etmiyorum. İki silahın birisinin polisin olduğunu yazdılar. Ben de polisin silahı ne gezer. Aydın Doğan dosyası da benim arşivimde yoktur. Bugün benim üzerimden Aydın Doğan’ı yıpratma operasyonu yapılıyor.
Altı çuval Ergenekon dosyaları benim evimden çıktı, bunu kabul ediyorum. Belgeler Ergenekon’un yapılanmasıydı.  Bu belgeler bugün görevden alınmış emniyet müdüründedir. Benim arşivim Türkiye Emniyet Müdürlüğü’nde olması gerekiyorken, neden Adil Serdar Saçan’ın arşivinden çıkıyor?”
“Ben Ergenekoncu değilim. Gazeteciydim, Ergenekoncu olsam yurt dışına çıkmazdım. Sadece gazetecilik yaptım fakat Ergenekon’daki insanlarla tanıştım. Belgeleri o dönem Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Behiç Kılıç’a anlattım, yayımlamadı.  Gazeteci ağabeylerle görüştüm. Ben bir Mehmet Ali Birand değildim, her istediğimi yayımlayacak gücüm yok.  Sadece genel yayın yönetmenlerime, haber müdürlerime ve gazeteci ağabeylerime belgeleri getirdiğimde, ‘Bu ülkede bir örgütlenme var, Susurluk ne ki, bunlar babası’ dediğimde gazetecilerin hepsi bana, ‘Sakın bu işlere girme, Uğur Mumcu’yu görmüyor musun?’ dediler. CIA, MOSSAD ajanı değilim. Ergenekoncuları da ben ispiyonlamadım. Bana CIA diyorlar, ama çift meslekli gazetecilerin dosyasını çok ayrıntılı bir şekilde açıklayacağım. Tarikat liderinin özel kalem müdürlüğünü yapmadım.”
“Bir binbaşı, Ergenekoncularla arası açıkmış. Kendisiyle tanışıyoruz. Bana bunlardan bahsetti. Ben inanmadım. Daha sonra belgeler elime geçince, bir gazeteci hanımefendiyle beraber, kendisi içerde olan emekli paşa, o zaman albaydı, ona gittik. ‘Belgeleri yayımlamayın’ dedi. Bana belgeleri getiren binbaşı tutuklu değil, sorgulanmadı, sanık, zanlı değil. Türkiye’de çift meslekli gazetecileri görünce bu belgeleri paylaşmamam gerektiğine karar verdim. Bugün de Türk gazeteciler Türk istihbarat birimlerine çalışıyor. Bu birimlere satarlar diye paylaşmadım.

‘Birşey çıkmayacak’
“Bana savcılıktan tanıklık başvurusu yapılmadı.   Türkiye’ye de gelemem.  Ergenekon Türkiye’nin iç sorunu. Altı çuval da üç çuvala inmiştir. Emekli emniyet müdür yardımcısı, emekli paşaya karşı şantaj olarak kullandığı için.   Susurluk ne olduysa böyle olacak. Bu olay kapanmıştır. Bundan bir sonuç çıkmayacak.”
Tehdit edildiğini belirten Güney, her gün ev değiştirdiğini ve arkadaşlarınca korunduğunu öne sürdü. Güney, “Ergenekon Türklerin Ergenekon’dan çıkış destanı değil. 1979’da İstanbul’da İl Jandarma Alay Komutanı olduğunu iddia eden, şimdiki emekli paşanın da hocasıdır. Bu kişinin soyadına hitaben verdikleri bir isim” dedi.