Siyaset Ordu uzmanı elçi TSK için ne dedi?

Ordu uzmanı elçi TSK için ne dedi?

15.05.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Eckhart Cuntz doktora yapmış bir hukukçu ve doktora tezinin konusu 'Askerlerin Anayasaya Sadakati.' Cuntz, Türk ordusu için 'Anayasal sınırlar içinde' diyor

Ordu uzmanı elçi TSK için ne dedi

Yanlış anlaşılmasın, Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında ters bir laf ettiği gerekçesiyle muhtıra vermek üzere olmaz bu davet... Olsa olsa askerlerin Anayasa'ya sadakati hakkındaki akademik bilgisine başvurmak üzere olur... Kendisinden Harp Akademileri Komutanlığı'nda konferans vermesi bile istenebilir.Diplomasi muhabirimiz Utku Çakırözer'in yaptığı araştırmaya göre Eckhart Cuntz, üniversitede hukuk tahsil etmiş. Ardından doktora yapmaya karar vermiş. Tez konusu olarak hangi başlığı seçmiş dersiniz? Yanıt: Askerlerin Anayasaya Sadakati... Bu yazının bugün Milliyet'te yayımlanmasıyla birlikte Almanya'nın Ankara'daki yeni büyükelçisi Eckhart Cuntz'a Genelkurmay Başkanlığı'ndan bir davet gelirse hiç kimse şaşırmasın. Tabii, tezini 1985 yılında Hannover Üniversitesi'nde jüri önünde başarıyla savunan Cuntz, günün birinde büyükelçi unvanını aldığında askerlerin 20 yılda iki ihtilal yapıp bir muhtıra verdikleri bir ülkeye gideceğini nereden bilebilirdi. Bu arada, Cuntz'un İslamcı çevrelerin de ilgiyle izleyeceği bir diplomat olacağı anlaşılıyor. Bunun nedeni, toplam 31 yıllık kariyerinde Cuntz'un yurtdışı görevlerinde daha çok Müslüman ülkelerde görevlendirilmiş olması. Bu ülkeler sırasıyla Afganistan, İran, Malezya ve Brunei Sultanlığı... Bunların hepsi de İslami kuralların devlet yönetimine bir şekilde ya tam hâkim ya da kısmen kaynak olduğu ülkeler. Örneğin Malezya'da çok hukukluluk geçerli. Türkiye, Cuntz'un görev yaptığı beşinci Müslüman ülke. Cuntz, yanında biri İran, diğeri Malezya'da kendisine hediye edilen Almanca iki Kuran mealini de getirmiş. Müslümanları tanıyor Bu arada kariyerinin en zor dönemini 1980 sonrasında üç yıl süreyle bulunduğu ve iç savaşa tanıklık ettiği Angola'da yaşamış. Alman diplomat, Angola'da görev yaparken ülkede yaşanan kıtlık nedeniyle annesinin Almanya'dan gönderdiği yiyecekleri nasıl beklediğini unutmuyor.Ordu üzerine akademik uzmanlığı ve İslam üzerinde derin gözlemleri olan Cuntz, merkez görevlerinde ilginçtir ki çoğunluk Avrupa Birliği konularına bakmış. 1999'dan sonra Dışişleri'nde Avrupa Genel Genel Müdürlüğü ve Ankara'ya gelmeden önceki son pozisyonu olan Avrupa İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde de bulunmuş, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik sürecine destek çıkmış.Cuntz, AB deneyimlerinin Türkiye'nin AB üyelik sürecine katkı sağlamasını arzu ettiğini belirterek "Türkiye tüm zorluklara rağmen AB yolunda yürümeye devam etmeli" diye konuşuyor.Peki, askerlerin anayasaya sadakati alanında uzmanlığı olan Büyükelçi Cuntz, AB içinde oldukça tartışmalı bir konu olan Türk ordusunun sistem içindeki konumunu nasıl değerlendiriyor? Cuntz, bu soruya "Türk Silahlı Kuvvetleri anayasal sınırlar içinde yer alıyor" karşılığını veriyor. Evli ve üç çocuk babası olan Cuntz, son derece renkli biri şahsiyet. Hobileri arasında binicilik, kano ve bisiklet var. Zorlu deneyim: Angola Brüksel'de ve Berlin'de işine bisikletle gidip gelmesiyle ünlenen Alman diplomat, şu sıralarda Türkçe dersleri alıyor ve Türk gazetelerini okumaya çalışarak pratiğini geliştirmeye çalışıyor. Alman diplomat Cuntz "Türkçe zor bir dil" diyor. Ama, bir elinde Kuranı Kerim'in Almanca meali, diğer elinde "Askerlerin Anayasaya Sadakati" teziyle Türkçeyi olmasa bile Türkiye'yi çok çabuk öğreneceğe benziyor. Türkçe dersi alıyor Başbakanların yurtdışı gezilerinde yanlarında hangi gazetecileri götürdükleri Türkiye'de hep tartışma konusu olmuştur. Turgut Özal'la başlayan bu gelenek daha sonra Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz'ın başbakanlıkları döneminde de sürmüştür. Uygulamada daha çok merkezdeki büyük gazeteler genellikle tercih edilmiştir. Ama Tansu Hanım bir gazeteye ya da gruba kızmışsa, o grubun temsilcilerini dışlaması gibi durumlar da yaşanmıştır. Recep Tayyip Erdoğan başbakan olduktan sonra bu konuda farklı bir rejim getirdi. Bu rejimde belli bir sıra gözetilerek hemen hemen her gazete Başbakan'ın ekibine dahil edildi. Bu uygulamada bir gazeteye ya iki ya da üç geziden birinde sıra gelebiliyordu. Ancak Erdoğan son iki gezisinde bu uygulamaya son verdi ve tercihini hep aynı gazeteler üzerinde kullandı. Bu arada yapılan seçimlerde İslamcı kesime yakın gazetelerin ağırlığı oluşturduğu dikkat çekiyor. Milliyet'in bulunmadığı son iki gezinin listesini okurlarımızın bilgisine yorumsuz bir şekilde sunuyoruz: Başbakan'ın uçağında kimler var, kimler yok? HÜRRİYET-Cengiz Özdemir (Yazar) SABAH- Aslı Aydıntaşbaş (Ankara Temsilcisi) ZAMAN Mustafa Ünal (Ankara Temsilcisi) YENİ ŞAFAK-Fehmi Koru (Başyazar) TGRT-TÜRKİYE-Nuri Elibol (Ankara Temsilcisi) AKŞAM- İsmail Küçükkaya (Ankara Temsilcisi) Yunanistan-Azerbaycan HÜRRİYET Enis Berberoğlu (Ankara Temsilcisi)SABAH Ergun Babahan (Yazar)ZAMAN Ekrem Dumanlı (Gen. Yay. Yön.) YENİ ŞAFAK-Mustafa Karaalioğlu (Gen. Yay. Yön.)TÜRKİYE-Fuat Bol (Yazar) STAR- Halit KAKINÇ (Yazar)VAKİT-Hasan Karakaya (Yazar) Avusturya-Endonezya İran Büyükelçiliği'nde bir emekli orgeneral İran'ın Ankara Büyükelçiliği'nde geçen hafta İran Ulusal Güvenik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Laricani onuruna verilen davetin dikkat çeken bir konuğu vardı. Milli Güvenlik Kurulu'nun üniformalı son Genel Sekreteri, emekli Orgeneral Tuncer Kılınç, İranlı yetkililerinin özel davetlisiydi. Bir dönem ülkenin ulusal güvenlik politikasını yürüten emekli askere İranlıların gösterdiği özel ilgi dikkate değerdi ama sürpriz değildi. Kılınç, "Sizi neden çağırmışlar?" diye soran davetlilere aslında neden sürpriz olmadığını da söyle izah etti: "Ben bir dönem meşhur bir konuşma yapmıştım ya..." Kılınç, 2002 yılında Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel sekreteri sıfatıyla katıldığı Harp Akademileri'nde düzenlenen "Türkiye'nin Etrafında Barış Kuşağı Nasıl Oluşturulur?" konulu sempozyumda şu sözleriyle büyük tartışma yaratmıştı:"Türkiye'nin yeni arayışlar içinde olması kesinkes ihtiyaç. Bunun da en doğru yöntemi zannediyorum Rusya Federasyonu ile birlikte, ABD'yi göz ardı etmeksizin mümkünse İran'ı da içerecek şekilde arayış içinde olunması. Türkiye, AB'den hiç yardım görmemiştir. AB, Türkiye'yi ilgilendiren sorunlara menfi bakıyor." 'Barış Kuşağı' önerisi Sohbet ilerleyince anlaşıldı ki İranlı yetkililerin emekli askerlerle teması bu davetle sınırlı değildi. Belli ki İranlı yetkililer, Türkiye'nin yol haritasında İran'ı unutmaması gerektiğini vurgulayan Kılınç'ın sözlerinden epey etkilenmişler. Kılınç'ın, kendisini daha önce ziyaret eden İran'ın Siyasi İşler Müsteşarı'na hangi önemli mesajları verdiği Akşam gazetesinde geçenlerde yayımlanan şu haberle ortaya çıktı:"Dedim ki Türkiye'de iki kesimin söylediklerine inanılmaz. Avcılar ve Acemler... Yüzüne söyledim bunu. Bu Amerika meselesinde dikkatli olmaları gerektiğini anlattım: 'Siz çok yüksekten uçuyorsunuz. Kendinizi abartıyorsunuz. Irak'ı kısa sürede yerle bir eden güce ne kadar karşı koyabilirsiniz? Böyle bir güce kafa tutarken dikkatli olmalısınız. Sizin ihtiyacınız, siyasi güçtür. Bunu sağlayın. Dünyaya açılın. Bizimle askerden askere yakınlaşma istiyorlar. Bizimkiler fazla yüz vermemiş. Ben de dedim ki; 'Sırf askerden askere olmaz. Siyasetten bağımsız olmaz. Bir kere dünya görüşlerimiz de ayrı'..." Acaba Kılınç Paşa o akşam İran Büyükelçiliği'ndeki davette Laricani'ye "Bu kadar yüksekten uçmayın" uyarısını tekrarlamış mıdır dersiniz? Acemler ve avcılar