SiyasetPasaportum Avrupadan

Pasaportum Avrupadan

22.10.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Öcalan, Türkiyeye getirildikten sonra Jandarmadaki sorgusunda, Suriyeden çıkışını, nasıl yakalandığını, Moskova ve İtalyadaki bağlantıları ile Yunan gizli servisiyle ilişkilerini anlattı

Pasaportum Avrupadan

"Hüsnü Mübarek Suriyeyle görüşünce Ağa (K) Mervin Zirki (Suriye El Muhaberat Servisi) ve Delille birlikte geldi. Oradan ayrılmamı istediler. Lübnana da gidemeyeceğimi belirttiler. Bu konu Şamdaki evimde gerçekleşti. Zorla misafirlik olmaz diye Delile hazırlıkların yapılmasını ve pasaport ayarlamasını söyledim. Delil, Abdullah Sarıkurt adına bir pasaport getirdi.Sahte pasaportları Suriye, Lübnan ve Avrupada kendimiz yapmaktayız. Bizim pasaportlar üzerinde yaptığımız sadece fotoğrafları değiştirmektir. Benim pasaportum Avrupadan geldi. Yunanistanda bulunan temsilcimiz Rozalin (K) Ayfer Kayaya, Gerekli hazırlıkları yap, Yunanistana geleceğim dedim ve yanıma çağırdım. Rozalin, Yunancayı öğrendiği için kılavuzluk yapacaktı. Yunanistandaki dostlarımız Badovas, Naksakis ve parlamenterlerden arkadaşlarıyla ilişki kurduğunu ve sonucun olumlu olduğunu söyledi. Şamdan normal tarifeli uçakla Atinaya gittim. Evden ayrılıp uçağa gidene kadar El Muhaberat beni izledi. Uçak Stockholme gidiyordu. Benim yanımda uçağa gidene kadar Delil, Rozalin ve El Muhaberattan Ağa vardı. Delil orada kaldı. Delile evleri boşaltırsınız, dedim. Iraka doğru gitmelerini söyledim. Abdullah Öcalan, Suriyeden çıkarılması ve yakalanmasının öyküsünü ilk kez 21 Şubat 1999 günü Jandarmadaki sorgusunda anlattı. Yakalanış öyküsünü Öcalanın ağzından dinleyelim: 09 Ekim 1998 tarihinde oradan ayrıldım. Yolculuk 2 saat kadardı. Uçak içerisinde tanınmamak için kendi kendimi kamufle ettim. Atinaya indik, Yunanistan istihbaratının üst düzey sorumlusu Dimitri sivil kıyafetliydi. Bizi havaalanında gördü ve bir odaya götürdü. Bana Abdullah Öcalan olup olmadığımı sordu. Ben kendimi tanıtarak dostlarımızı beklediğimizi söyledim. Oraya gittiğimizde saat 12.00 sıralarıydı. Bana, hayır sizin burada kalma süreniz saat 17.00ye kadardır dedi. Dostlarımızın gelmesi için ısrar ettik, kabul etmediler. Başbakanlık talimatıyla gönderileceğimi söylediler. Bize uçakla Stockholme gönderileceğimizi söyledi. Karar verin ya da sizi geri göndeririz, dedi. Odada Rozalinden başka 2 istihbarat yetkilisi vardı. Kendileriyle tartıştık. İltica hakkımızı olduğunu söyledik. Kabul etmediler. Birkaç gün havaalanında bulunan otelde kalmak isteğimizi söyledik. Bunu da kabul etmediler. Daha önce Mahirle görüşüp sıkışıklık olması halinde gelebilirim dedim. Mahir, Dumadan izin almış. Mahirle telefonla irtibat kurduk. Rusyaya gelip gelemeyeceğimiz sorduk. Küçük uçak buldular. 8 kişilik bir jetti. Konuştuğumuz cep telefonu Rozalindeydi. Uçağı Yunan yetkilileri ayarladı. 3 kişilik personeliyle biz vardık. Moskovaya gittik.Mahir beni jeopolitik parlamento komisyon sorumlusu ve İstanbullu 2 tüccarla karşıladı. Tuttukları bir eve gittik. Pasaport kontrolü yapıldı. Ancak davetli olduğum için geçişte bir sorun çıkarılmadı. Evde mitropar (komisyon üyesi), birkaç yerli Kürt ve Mahir bulunuyordu. Moskovada 30 gün kaldım... Primakov kesinlikle ülkeyi terk etmemizi istedi. Tekrar ülke aramaya başladık. Yunanistanla tekrar ilişki kurmaya çalıştık. Rozalin Yunanistanda, Kani Avrupada uğraşıyordu. İtalyada Yeniden Yapılanma Partisi Milletvekili Montovaninin istemi üzerine, İtalyayı seçtik. Uçakta kamufle ettim 12 Kasım 1998 günü yolcu uçağıyla İtalyaya gittim. Beni milletvekili Montovani isimli dostumuz ile Ahmet Yaman karşıladı. Pasaport aynıydı. İlk gelen polise ben PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalanım dedim. İltica etmek istediğimi söyledim. Daha sonra kendi işlemlerine başladılar. Sabaha doğru beni hastaneye götürdüler. Orada kontroller yapıldı. İltica süreci başladı. Pasaport meselesinden beni tutukladılar. İtalyanlar beni Türkiyeye teslim etmeyeceklerini, ancak Schengen anlaşması çerçevesinde Almanyanın istemesi durumunda Almanyaya iade edebileceklerini söylediler. 40 gün beklenebileceğini söylediler. Kaldığım zaman Rozalin de oradaydı, ancak yanıma getirmediler. Onu ayrı bir yerde tuttular...İtalyadayken ülke arayışlarına girdik. Güney Afrika, Yunanistan, Moskova, Hollanda, Finlandiya, Baltık ülkelerine baktık. Libyaya başvurmadım. Arap ülkelerine gitmeyi ben istemedim. Avrupa ülkelerinden gelen cevaplar Roma sürecinin aynı olacağı idi. Yalnız İngiltere kesinlikle gelmememi yazılı gönderdi. Hiçbirisi ne kabul etti, ne de reddetti. Gelen cevaplar üzerine biz Moskova üzerinde durmaya başladık. İtalya baştan savmak istiyordu. 16 Ocak 1999 tarihinde Rusyaya hareket ettik. Bu esnada Güney Kıbrıs Rum Kesiminde şu an üzerimde çıkan sahte pasaport ayarlanarak Rusyaya gittim...Rusyada bizi bazı Kürt dostlar ve Mahir karşıladı. İç güvenlik bana bir hafta on gün ayrılma zamanı verdi... İtalyada karşılandım 2-3 gün sonra güvenlik geldi. İç güvenlik yetkilileri, Mahirin çok büyük hata yaptığını, beni kandırdığını söylediler. Rozalinle Yunanlı dost Badovas ve Naksakis yanıma geldi. Rusyaya özel küçük bir uçakla gelmişler. Uçağa kadar beni iç güvenlik getirdi. 1 Şubat 1999da Yunanistan gittik. Bu sefer durumun ayarlandığını söylediler. Atina Havaalanında yine Dimitris karşıladı. İçeri sokmadılar. Orada anladım ki, daha önceden herhangi bir ayarlama yapılmamış. Telaşla bir ara Kenya lafı geçti. Aceleyle beni uçakla Korfu Adasına gönderdiler. Bana Yunanlılar baştan beri ne yapılacağını biliyorlar gibi geldi. Israrla bana benden sonra örgütün başına geçecek ismi soruyorlardı. O gece beni Korfuda bir eve gönderdiler. Sanıyorum, istihbaratın kullandığı yarı askeri bir yerdi. Badovas, Atinada kalmıştı. Benim yanımda temsilci Mehmet (K) İbrahim (soyadını hatırlamıyorum Midyatlı) Dilan (K) Şemşi Kılıç, Yunanlı Corc, onun yanında biri ve Rozalin vardı. Korfu Adasından uçakla ayrıldık. Oradan Minske götürüldük. Hollandada avukat Beratla görüştük. Minske, Hollandaya gitmek için uçak gelecekti. Yunanlı pilotlar beni bir an önce havaalanında indirip geri dönmek istiyorlardı. Ancak ben uçak gelmediği için inmedim. Bu arada bütün Avrupa ülkelerinin havaalanlarının bana kapatıldığını duydum...Bizi Hollandaya götürecek uçak gelmediği için tekrar Atinaya döndük. Uçak değişikliği yapıldı. Benimle Mehmet Kenyaya gönderildik. Burada bizi Yunan elçilik görevlileri karşıladı. Elçiliğe götürüldük. Elçi eskiden NATOda çalışmış adı Kostunastı. Orada iltica talebinde bulunduk. Elçilikten bizi elçilik dışındaki evlere göndermek istediler. Ancak kabul etmedik. Son gün İtalyadaki avukat ile Mehmet (İtalyadaki temsilcilerimizden birisidir) yanıma geldiler. Yunanistandan da bir avukat geldi. Adı Filifilas olacak. Yazılı olarak bunlara iltica talebinde bulundum. Bunun amacı orada bulunduğumu belgelemekti. En son gün elçiyi Kenya Dışişleri çağırdı. Geldi. Bana saat 17.00de havaalanına gideceksiniz. Buradan istediğiniz yere gidebilirsiniz, dedi. Ben Amsterdama gideceğimizi söyledim. Biz havaalanına elçilik aracıyla diplomatik dokunulmazlığından dolayı gitmek istediğimizi söyledik. Kabul etmeyince aramızda sert tartışmalar oldu. Kenyalı görevlilerce bu kabul edilmedi. Sonuçta Kenyalılar beni arkadaşlarımdan soyutlayarak kendi araçlarıyla havaalanına getirdi. Uçağa bindim. Birden etrafımız sarıldı. Hemen yere yatırıldım ve yakalandım." Mahir seni kandırdı Monica ve Mavi Akım Komplonun genelde Doğu - Batı çatışma çizgisi üzerinde gerçekleştiği görünmektedir. Beni Anadolunun, Türkiyenin zayıflatan noktası olarak değerlendirmekteydiler. Batının şımarık çocuğu ve uç noktası Yunanistan siyaseti beni hep ilkesiz, sadece zarar veren bir pozisyonda görmek istemiştir. Tersine ilişkinin kendilerine zarar vereceğine görür görmez ateşe atmaktan çekinmemişlerdir. Fakat son komplodaki rolü esas olarak dostluğu kullanan hain işbirlikçilik biçimindedir. Bu taşeronluk karşılığında ileride Kıbrıs ve Ege konusunda taviz beklediği çok açıktır. Bizzat teslim etme emrini verenin Başkan Clinton olduğu özel temsilcisi Blindken tarafından basına açıklanmıştır. Arkasında İsrail olduğu kesindir. İsrail sağının savaş yanlısı aşırı uç kesiminin Türkiyeye verdiği sözle bağlantısı güçlüdür. Dönemin İsrail Başbakanı Netanyahu, Türkiyeyi İsrailin yanında tutmak için komplonun gerçekleştirilmesinde baş aktör durumundadır. Fakat yalnız değildir. Ayrıca İsrail sol demokratlarıyla, Şimon Peres çizgisiyle bağlantısı olacağını tahmin etmiyorum. Unutmamak gerekir ki, İzak Rabin suikastı da sağ uçlarla bağlantılıdır.Clinton komplosunun hazırlıkları yoğunlaştığında Monica şantajıyla etkisiz duruma getirilmiştir ve İsrail lobisinin bir dediğini iki etmeyecek durumdadır. Hem karısı Hillary, hem de Monicanın elinde şantajla birçok başkanlık kararını çıkarmak imkan dahiline girmiştir. Burada İsrail ve Yunan stratejisi arasında Türkiye konusunda geçici bir işbirliği durumu doğmaktadır. Clinton bunu koordine etmektedir."Öcalan, Başkan Clintonun koltuğunu sallayan "Monica skandalı"nı kendisiyle ilişkilendirmekle kalmıyor, Mavi Akım projesini de şöyle ilişkilendiriyordu:"Tekrar Moskovaya geldiğimde kendileri söz verdikleri halde daha sert uygulamaya aldılar. Mavi Akım projesi de gündemdeydi. Sanırım teslim edilmem karşılığında Moskovalı yöneticilerle IMF kredileri ve Mavi Akım projesinde anlaştılar." YARIN : Kurucu ortaklık tezine devletin bakışı

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler