Son günlerde popüler olan "MHP değişti mi" sorusunu MHP İstanbul Milletvekili Mehmet Gül şöyle cevaplandırıyor: "Biz değişmedik, Türkiye değişti"
Kemal CAN
Sunuş:Bu dizide, seçimlerden sonra en çok tartışılan parti olan MHP'nin bir fotoğrafı çekilmeye çalışılacak. MHP'yle ilgili sorulan sorulara cevaplar aranacak: MHP değişti mi? MHP'li seçmen kim, ne istiyor, ne düşünüyor? MHP ne yapacak, ne yapmak istiyor? MHP nereden geldi ve nereye gidiyor? Bu soruların cevapları için başta
Devlet Bahçeli olmak üzere birçok MHP yetkilisi ile görüşüldü.
35 yıllık MHP tarihinde çeşitli yaprakları, kronolojik değil tematik bir sırayla aktarmaya çalışılacak. MHP'nin dışarıdan görünmeyen veya pek bilinmeyen hikayesini izleyeceğiz.
"MHP değişti mi?" sorusu bu günlerin en popüler sorusu. Hemen herkes bu sorunun cevabını arıyor, kimileri de hazır cevapları piyasaya sunuyor. Bu sorunun cevabı, çeşitli yerlerde aranabilir ve tartışmalı bazı sonuçlar da bulunabilir. Fakat, en dikkate alınması gereken cevap, yine MHP'nin kendisinde var.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli,
seçim kampanyasında "değişim" sözcüğünü hiç kullanmadı. Son olarak katıldığı 32. Gün programında bu tartışmaya noktayı koydu:
"Eğer değişmekten, fikrimizi, genel çizgimizi, 30 yıllık geleneğimiz kastediliyorsa, biz değişmedik."
Kendisine bizzat sorduğumda da, yine söyleşilerde kullandığı bir benzetmeyle cevap verdi:
"Kimse bizi alıp istediği gibi yoğurabileceği bir hamur sanmasın."
MHP'de "değişim" ölçütlerinden biri olarak kullanılan "MHP Siyaset Okulu"nun yayınladığı, "MHP'nin Dinamikleri" başlıklı kitap da, 70'li yıllar boyunca ülkücü gençlerin ezberlediği, Türkeş'in "Dokuz Işık Doktrini"nden başka bir şey değil.
Değişimle ilişki
Devlet Bahçeli'nin MHP kongresini, "değişmeyeceğiz" diyerek kazandığını da unutmamak gerekir. Bahçeli, kongreyi "öze dönüş" sloganıyla aldı. Geri çağrılan ve MHP'de iktidar olan geleneğin redd - i miras yapması da imkansız. Çünkü, Bahçeli ile yönetime gelen ekibin muhalefet döneminde çıkarttığı yayın organları, "özden sapma" olarak gördükleri değişime ve "ülkücü geleneğin" tasfiyesine tepki ifade eden yazılarla dolu. Örneğin, MHP MKYK üyesi Suat Başaran, o yıllarda Milliyetçi Çizgi gazetesinde şu satırları yazıyordu:
"Türkiye'de sistem sahipleri, ülkücü hareket mensuplarının normalleşmesini ve iyi vatandaşlar olmasını istemektedirler. Boyalı basının 'ülkücüleri yeniden keşfetmek' adı altında yaygınlaştırmaya çalıştığı budur. Yani ideolojik, radikal söylemlerden uzak, mevcut düzen ve sistemle uyuşan bir ülkücülük. Bu tuzağa düşülmesin."
Kongre sürecinde Bahçeli'nin rakipleri de, Bahçeli'yi "değişime" direnmekle suçluyordu. Olaylı MHP kongresinde "illegaliteye geçeceğini" söyleyen Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Azmi Karamahmutoğlu, o dönemde şunları söylüyordu: "Öz MHP gibi lafların hepsinin arkasında taşra muhafazakarlığı var. Bir 80 öncesi hikayesi tutturulmuş gidiyor."
"Dönemin koşulları"
70'li yıllar MHP'nin hafızalardaki imajını belirleyen yıllar. "MHP değişti mi?" sorusu da daha çok, bu hatıralar etrafında oluşuyor. Bahçeli ve MHP'lilerden gelen cevap da, çoğunlukla, "o dönemin koşulları içinde bazı şeyler oldu" biçiminde. Ve vurgu, eski MHP ideologlarından Nevzat Kösoğlu tarafından ortaya atılan "milli refleks" tezi doğrultusunda, "koşullar"a yapılıyor. 80'li yıllarda ülkücü dergilerde sık rastlanan "kullanıldık" sözleri ise, artık pek gündeme gelmiyor.
Dolayısıyla, "milli refleks" parantezi içinde, "benzer veya yakın koşullar" doğarsa ne olur?" sorusu henüz cevapsız.
Geçmiş mirası reddetme konusunda son derece ihtiyatlı bir çizgi izleniyor. 70'li yıllardaki Bahçelievler katliamı mahkumu ve Susurluk davası sanığı Haluk Kırcı, "Seçimlerin sonucu beni aklamıştır" dedi. Bu sözler üzerine, "Kırcı, partiye gelirse alır mısınız?" sorusuyla karşılaşan Bahçeli de, "Beraat ederse sorun yok" karşılığını verdi. Oysa, Kırcı'nın kasdettiği "aklanma", Susurluk davası değil, Bahçelievler mahkumiyeti.
Değişim göstergeleri
Değişim ile yenileşme, yenilik ve aynı kalma, çok yakın ve bazen eşanlamlı olarak kullanılan sözcükler. MHP'liler bunu özenle ayırıyorlar. Değişimden değil, yenilikten söz ediyorlar. "30 yılda her şeyin 'aynı' kalması zaten imkansız." Yenilik ve yenileşme olarak ortaya koydukları pek çok şey ise, değişim diye okunuyor.
Her şeyden önce, MHP bir lider partisi olmaktan, bir kadro partisi olmaya yöneldi. Bu hedef, MHP MKYK Üyesi Şevket Bülent Yahnici tarafından, "bir zaruret" olarak işaret ediliyor. Yani, MHP'nin yapısını oluşturan efsanevi "Lider - Teşkilat - Doktrin" üçlemesindeki ağırlık değişikliği... Teşkilat partiyi sahiplendi ve doktrin veya "dava" yeniden tahkim edildi, silikleşen ideolojik omurga tamir edildi.
Bir yenilik göstergesi olan, parti okulu hem bu işlevde rol oynadı ve hem de bütün teşkilat siyasette profesyonelleşme eğitiminden geçirildi.
Kadrolaşma düzeyinde, ülkücü gelenekten gelenler göreve çağırılırken, daha önceleri Türkeş'in "dışardan" kullanmayı tercih ettiği akademik kadrolar da parti yönetimine dahil edildi.
Değişimi, "bıyık ölçütüne" bağlayanlara da küçük bir not; 70'li yıllarda Türkeş'in bıyık bıraktığını kimse görmedi.
Şimdi, herkes MHP'de değişim keşfetmeye çalışıyor. Karşılık da yine MHP'lilerden geliyor: MHP İstanbul Milletvekili Mehmet Gül, "Biz değişmedik Türkiye değişti" diyor. Bir de şöyle bakılabilir; "MHP, eski MHP gibi değil" diyenlerin, hangisi "eskisi" gibi?
Yarın: MHP'li seçmen kim? Ne istiyor?Dokuz Işık Doktrini
* MİLLİYETÇİLİK
* ÜLKÜCÜLÜK
* AHLAKÇILIK
* TOPLUMCULUK
* İLİMCİLİK
* HÜRRİYETÇİLİK VE ŞAHSİYETÇİLİK
* KÖYLÜCÜLÜK
* GELİŞMECİLİK VE HALKÇILIK
* ENDÜSTRİ VE TEKNİKÇİLİK
55 yıllık strateji, 35 yıllık parti
MHP, 55 yıllık bir staretijinin ve 35 yıllık bir partinin bakiyesi. Sanıldığının aksine, MHP, hiçbir zaman homojen bir yapı olmadı. Çok sert geçen parti içi ve ülkücü örgütler arası mücadeleler hep yaşandı.
1965 yılında CKMP'ye (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi) giren Türkeş, kısa sürede parti yönetimini ele geçirdi. CKMP'nin 1967 kongresi MHP'de yıllarca sürecek serinin ilk tasfiyesiyle sonuçlandı. CKMP'nin Türkeş'i "nasyonal sosyalist"likle suçlayan unsurları partiden dışlandı. Türkeş'in "Başbuğ"luğu ve "9 Işık Doktrini" bu tarihte ilan edildi.
1969 kongresinden sonra CKMP, MHP adını aldı ve bu tarihten itibaren ünlü Türkçü yazar Nihal Atsız çevresinin etkisindeki "soy Türkçü" kanadın tasfiyesi başladı. Bu tasfiye, 70'lerin başına kadar bazen kanlı hesaplaşmalarla sürdü.
12 Eylül sonrasında, 80 müdahalesinin yarattığı travma ile büyük bir iç hesaplaşma süreci başladı. Özellikle hapishanedeki ülkücüler geçmişi yargılamaya başladılar. MHP yöneticilerinin 12 Eylül karşısındaki pasif tutumu çok ağır şekilde eleştirildi. İslami çizgiye yakınlaşan eğilimler güçlendi.
MHP mirasını sürdürmek iddiasıyla 1983 yılında kurulan Muhafazakar Parti ve 1985 yılından sonraki adıyla Milliyetçi Çalışma Partisi de, ülkücü camia içinde çatışmalara yol açtı. 1985 yılında, MÇP yönnetimine ilişkin eleştirel yazılar yazan Devlet Bahçeli, evinin önünde ülkücü bir grubun saldırısına uğradı. Bahçeli'ye saldıranların, o dönemde MÇP içinde etkili olan 70'li yılların ülkücü gençlik liderlerinden Muharrem Şemsek'e yakın kişiler olduğu ileri sürüldü.
Siyasi yasakların referandum ile kaldırılmasından sonra Türkeş'in MÇP'nin başına geldiği 1987 yılından sonra, eski ülkücü kadrolar MÇP'de toplanmaya başladı. Fakat, bu toplanma 12 Eylül ile başlayan sorgulama sürecini de partiye taşıdı. Ülkü Ocakları eski Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu liderliğindeki "Türk - İslam ülkücüleri" muhalif bir blok olarak ortaya çıktı.
1992 yılında, Bizim Dergah dergisi, aralarında Türkeş'in korumasının da bulunduğu iddia edilen bir grup tarafından basılarak kurşunlandı. Bu olay ile başlayan süreç "Türk - İslam ülkücüleri"nin MHP'den ayrılarak BBP'yi kurmasıyla sonuçlandı.
Yine, 1992 yılında, MHP'nin yeniden açılarak MÇP ile birleştiği kongre öncesinde ciddi kavgalar çıktı. Kongre salonu kuşatıldı, bazı delegeler salona sokulmadı. Bugün MHP Genel Başkan Yardımcısı olan Sadi Somuncuoğlu tehdit edildi, tartaklandı. 70'li yıllarda MHP üst yönetiminde bulunan Sadi Somuncuoğlu, Nevzat Kösoğlu gibi isimler, MHP'nin Türkeş'ten bağımsızlaşarak varlığını sürdürmesinden yanaydı.
1996 yılında Türkeş'in ölümünden sonra, çok sert bir iktidar mücadelesi başladı. İlk kongreyi kaybedecekleri anlaşılan Tuğrul Türkeş taraftarları, kongre salonunu dağıttılar. Tuğrul Türkeş'i destekleyen Ülkü Ocakları eski Başkanı Azmi Karamahmutoğlu, "illegaliteye geçeceğini" söyledi. Devlet Bahçeli'nin "öz MHP" sloganıyla genel başkan seçilmesinden sonra da tartışma devam etti. Bahçeli, muhalefette kalan Tuğrul Türkeş ekibinin çıkışlarına sert karşılık verdi. Beypazarı konuşmasında, "Bu harekete zarar verenlerin kolları kırılır" dedi.
Ülkü Ocakları Genel Başkanı Atilla Kaya: "Kavga ortamı yok"
Ülkü Ocakları, 70'li yıllardaki sıcak çatışmalarda ismi sık duyulan bir örgüt. 80 sonrasında da, çeşitli zamanlarda "yeniden yapılandırılması" tartışmaları açıldı. Hatta, bir ara "Türkeş, Ocakları kapatacak söylentileri çıktı". Geçtiğimiz yıllardaki bazı şiddet olaylarında da, Ülkü Ocakları yeniden gündeme geldi. MHP'nin seçimlerde aldığı sonucun ardından, ülkücü gençliğin bundan sonraki seyri, kamuoyundaki soru işaretleri arasına yerleşti. Bu soruları, Genel Başkan Atilla Kaya'ya sorduk:
- 18 Nisan seçimlerinde genç oyların önemli bölümünün MHP'ye gittiği söyleniyor. Bunda, Ülkü Ocakları'nın katkısı nedir?
Kaya: Ülkü Ocakları'nın MHP ile organik bir bağı yok. Zaten bir vakıf olduğu için bu mümkün değil. Fakat, bir fikir ve gönül birliği var elbette. Dolayısıyla, fikren desteklediğimiz MHP'nin başarısı bizi mutlu ediyor. Bu başarıda ocakların katkısı olmuştur. Bizim 1000'in üzerinde şubemiz var. Özellikle son yıllarda üniversitelerde önemli etkinliklerimiz oldu. Mesela, 75. Yıl etkinlikleri düzenledik. Muş Malazgirt'ten başlayıp Edirne'ye kadar birçok ilde etkinlikler düzenledik. Bu etkinlikleri hep stadyumlarda yaptık. Bu ilgi elbette sonuçlara yansımıştır.
- MHP ile ilgili olarak en çok sorulan sorulardan biri, geçtiğimiz yıllarda yaşandığı gibi bir şiddet dalgasının yenilenip yenilenmeyeceği.
Kaya: Genel Başkanımız Devlet Bahçeli'nin de söylediği gibi, o dönemin kendi koşulları içinde bir takım olaylar cereyan etti. Şimdi Türkiye'de şartlar çok farklı. Dünya değişti, Türkiye değişti.
- Ben sadece 80 öncesini kastetmiyorum. Daha yakın zamanlarda da, özellikle üniversitelerde yaşananlar oldu
Kaya: Bu konuda şunu söylemek istiyorum, bu olaylarda bizim arkadaşlarımız çok mağdur oldu. Sırf çatışma olmasın, gerilim artmasın diye, biz arkadaşlarımızı okullardan çektik. Hatta derslerine giremedikleri için mağdur olanlar oldu.
- Bazı MHP yetkilileri olayların provokasyon olduğunu ve ülkücü gençliği kavgaya çekmek isteyenler olduğunu söylediler. Yine böyle bir zemin oluşursa?
Kaya: Şu anda bir gerilim ve kavga vasatı yok. Böyle bir gerilim yaratmak isteyenler olsa bile, uygun koşullar yoksa, istedikleri kadar uğraşsınlar, çatışma çıkartamazlar.
- MHP'nin iktidar ortaklığı da söz konusu. Dolayısıyla, daha önce fazla önemsenmeyen şeyler, şimdi daha çok dikkat çekecek.
Kaya: Bu durum bizim sorumluluk yükümüzü artırıyor. Biz ocakları yeniden yapılandırdık. Her konuda çok daha dikkatli olmak gerekiyor. Arkadaşlarımız bunun bilincinde.