24.12.1996 - 00:00 | Son Güncellenme:
ÇANKAYA Köşkü'ndeki "Susurluk Zirvesi"nde Başbakan Necmettin Erbakan'ın "Söylemez Çetesi soruşturmasını savcıların kapattığını öne sürmesi, gözleri yeniden bu dosyaya çevirdi. Susurluk kazasından önce ortaya çıkarılan Söylemez Kardeşler Çetesi üyelerinin Emniyet Müdürlüğü ve savcılıkta verdikleri ifadeler emniyet üst düzey yetkililerinin karıştığı rüşvet iddialarını gözler önüne sermişti.
Çetenin önde gelen ismi Mehmet Faysal Söylemez, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi'nde verdiği ifadede, Ankara - Konya yolu üzerinde Balgat yakınlarında Rumos Disco Bar'ın açılış ruhsatı için rüşvet verdiklerini iddia etmişti. Faysal Söylemez, bir süre sonra kurşunlama olayı nedeniyle kapanan Disco için yeniden harekete geçtiğini öne sürerek, şu iddialarda bulunmuştu:
"Sedat Demir'e müracaat ettim, görüşmeyi kabul etmedi. Demir, avukat İlhan Yalçın aracılığıyla benimle yüzyüze görüşmek istediğini bildirdi. Çankaya Emniyet Müdürlüğü'nün bazı ihtiyaçlarını karşılarsam, barın açılacağını söyledi. Ben de kabul ettim. 185 milyon liralık büro eşyası alındı. Fatura Emniyet Müdürlüğü adına kesildi. Disco hemen açıldı. Daha sonra Sedat Bucak'ın yeğeni Memduh Bucak, arkadaşlarıyla discoyu basarak, ağabeyim Mehmet Sena'yı yaraladı. Çatışmada Memduh Bucak ve iki adamı öldürüldü. Ben gözaltına alındım. O tarihlerde cinayet masasına Başkomiser Halim Apaydın bakıyordu. Ağabeyim Resul Söylemez'le çok yakın arkadaş oldu. Apaydın benden menfaat talebinde bulundu, ben de menfaat sağlayacağımı vadettim. Soruşturma ona göre yönlendirildi. Tutuklanmadan serbest bırakıldım.
Apaydın'ın bize asıl teklifi Kızıltoprak'taki yazıhane baskınından sonra oldu. Emniyet yetkilisi Erdal Durmaz ile Deniz Gökçetin'e vermek üzere 5 milyar lira istedi. Paranın 2 milyarını nakit olarak Apaydın ile Aksaray Saray Oteli sahibi Halim Karataş'a verdim. 3 milyarını hamiline çek yazdım. Satın alıp, devrini yapmadığım Mazda otomobilimi Halim Apaydın'a verdim. O da bana beyaz Tempra otosunu teslim etti. Bu otomobille Eskişehir cezaevinde yatan Ahmet Söylemez'i ziyarete gittik. Resul abim ile Mehmet Nazır Söylemez, taksiyle cezaevine gitti. Sonra da Bucakların pususuna düşerek öldürüldü.
Ahmet Çetinsaya'ya Ataköy'de düzenlenen suikast girişiminde Mehmet Sıddık Bakır komiser muavini üniformasıyla görev almış, lav silahını kullanacak şekilde pusuda kalmıştır. Bu olayda kardeşim Mustafa Söylemez de polis memuru üniforması giymiştir. Apaydın kendisine her başvurduğumuzda bize yardımcı oldu. Bunun karşılığını da fazlasıyla almıştır."
O dönemde İstanbul Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nde görevli, halan tutuklu olan Başkomiser Halim Apaydın ise ifadesinde Sedat Bucak'la Söylemez kardeşler hakkında görüştüğünü öne sürerek, Zeynep Bucak'tan bir cep telefonu ve 1 milyar liralık çek kabul ettiğini iddia etmişti.
Zeynep Bucak'ın kendisine Faysal Söylemez'in PKK'ya kuryelik yaptığını, silah ve mühimmat temin ettiğini söylediğini ileri süren Apaydın'ın ifadesinde iddialar şöyle devam ediyordu:
"O günden sonra Bucaklara yardımı görev saydım. Ancak Kızıltoprak baskınından sonra Faysal Söylemez benden yardım istedi. Bu yardım karşılığında 5 milyar lira istedim. 3 milyarlık çeki Halim Karataş'a, 1 milyarlık nakit parayı Emniyet Amiri Erdal Durmaz'a verdim. İstanbul'da otel kapanması 500 milyon karşılığında durdurulur. Kumkapı Oteli'nin kapanmaması için Karataş yardım istedi. Bunun için bana 10 bin mark verdiler. Bu parayı Deniz Gökçetin'e verdim. Otel böylelikle kapanmaktan kurtuldu. Emniyet'te bu tür menfaat ilişkilerini planlayan kişi Mehmet Aslan Ünal'dır. Kumkapı Oteli için 500 milyon daha alındı. Hüseyin Beşikçi isimli bir müteahhitle bir gazeteci, rütbeli emniyet mensupları için benden her ay 20 milyar istedi. İlk ay Karataş 1.5 milyarı Beşikçi'ye götürdü. Mehmet Aslan Ünal'ın cebine 1 trilyon girmiştir. Bu arada Florya'da 40 milyar liralık villa ya Ünal'a ya da Sedat Demir'e verilmiş. Bunlar Manukyan'ın genel müdürü imiş. Otellerden paraları Halim Karataş toplayıp, Hüseyin Beşikçi'ye verir. O da emniyete dağıtırdı. Hepsi aylığa bağlanmıştı. Ankara'da, genelev ve tefecilerle menfaat ilişkilerini Başkomiser Osman Ilıman yürütürdü."
İş ortağı Ziya Aycan'ın Abdullan Sülük olayı nedeniyle gözaltına alındığını ve kendisinin de ifadesine başvurulduğunu belirten İbrahim Genç, Asayiş Şube Müdürü Sedat Demir'den korktuğu için milyarlarca lira harcadığını iddia etmişti. İbrahim Genç ifadesinde şu iddialarda bulunmuştu:
"Emniyet binası için 4,5 milyar lira verdim. Sedat Demir İstanbul'da ev almak istediğini söyledi. Yardım sözü verdim. Eşi Nalan Demir'le daire aradık. Kendileri 350 bin dolara bir daire bulmuşlar. Daireyi 265 bin dolara alacağını söyledi. Bu parayı çek olarak Sedat Demir'e verdim. Ayrıca 6 - 7 milyar lira tutarında bir parayı da çek keserek Demir'e ilettim. Ankara Yeşilvadi Kooperatifi'ndeki 120 milyonluk ara senedi ile kalan taksitlerini, kredi kartı borçlarını da ödedim. Bu paraları Sedat Demir'den korktuğum için verdim. Çünkü ortağım suçsuzken işkence gördü. Ayrı zamanlarda 4 takım elbise aldım. Swissotel saunası için bin 200 dolar ödemek suretiyle serbest giriş kartı çıkardım. Vakko'dan kendisi için 600 milyon, eşi için 400, kayınvalidesi için 450 milyonluk alışveriş faturalarını ödedim. Ben namuslu bir vatandaşım. Sabıkam yoktur. Öyle olduğu halde, şubede iki gün tutuldum, DGM'ye gönderildim. Bunlar bende, Sedat Demir'in her türlü tehlikeyi yaratacağı izlenimi uyandırdı."
Topladığı paraları emniyete dağıttığı iddia edilen Halim Karataş, da Başkomiser Halim Apaydın'ı 6 - 7 yıldır tanıdığını belirterek, Erdal Durmaz'la daha sonra tanıştığını söyledi. Karataş emniyette verdiği ifadesinde, "Apaydın'la Erdal Durmaz'a verilecek 1 milyarın 400 milyonunu temin edip, emniyetin nizamiye kapısında parayı teslim etti. 3 milyarlık çeki tahsil etmesi için Avukat Yalçın Kılıç'a verdim. Apaydın o tarihlerde sahibi olduğum Saray Oteli'nde kalıyordu. Kumkapı Oteli'nin kapanmaması için bana iletilen 450 milyon lirayı Apaydın'a verdim" iddiasında bulunmuştu.