Siyaset Seçilecek kişiye saygılı olmalıyız

Seçilecek kişiye saygılı olmalıyız

12.02.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Cumhurbaşkanlığı seçimini değerlendiren işadamı Koç, 'Meclis yeni cumhurbaşkanını seçecek, o kim olursa olsun buna itiraz olmaması lazım. Demokratik sistemin gereği budur' diyor

Seçilecek kişiye saygılı olmalıyız

KOÇ HOLDİNG ONURSAL BAŞKANI RAHMİ KOÇ: Ekonomi bu süreçten olumsuz etkilenebilir. 2007'de nasıl bir Türkiye öngörüyorsunuz? RAHMİ KOÇ: Bir defa ben doğuştan optimist bir insanım. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler nedeniyle ülke gündeminde ekonomiye zarar verecek kadar gerilmeler olmayacaktır, diye düşünüyorum. Gerek memleketin, vatandaşın milli gelirinin son yıllarda artmış olması, gerekse politikacılarımızın geçmişte yaşadığımız gerginliklerin ekonomiye verdiği zararı anlamış olmaları beni iyimser düşünmeye itiyor. Maliye Bakanı, seçim ekonomisi uygulamayacaklarını, IMF programından sapma olmayacağını açıklayarak son noktayı koydu. Seçim harcaması yapılmazsa enflasyon artmaz. Dolayısıyla ben çok büyük çalkantılar, ekonomiyi sarsacak gelişmeler olacağını zannetmiyorum. DERYA SAZAK: 2007'ye hızlı başladık; içeride Hrant Dink cinayetiyle sarsılırken, Kuzey Irak'taki belirsizlikler, PKK ve Kerkük kaygısı Türkiye'nin güvenliği meselesini gündeme getiriyor. Yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler hayli önemli olacak. Cari açığa dikkat etmek lazım Dünyadaki çalkantılar ister istemez bizi de etkiliyor ve etkilemeye de devam edecek. Biz buna ne kadar hazırız, ne kadar zamanda tedbir alırız o başka... Nitekim geçen yıl mayıs ayında geçirdiğimiz hafif çalkantıda Merkez Bankası Başkanı henüz seçilmemişti mesela. İçerden gelen bir sıkıntıydı, onun cezasını da çektik biliyorsunuz. Yoksa dünyadaki çalkantı o kadar mühim bir şey değildi, geldi ve geçti. Bizdekinin biraz daha derinden geçmiş olması Merkez'deki boşluktan dolayı oldu. O bakımdan dünyadaki çalkantıların önüne geçecek halimiz yok ama onların bize sirayet etmesini yumuşatacak tedbirler alınabilir. İdarecilerimiz bunu gayet iyi biliyorlar.Cari açığa dikkat etmek lazım, 1 dolarlık ihracat için 50 sentlik ithalat yapıyoruz. Bu oranı indiremezsek, daha fazla yerli katkıda bulunamazsak, cari açığın önüne geçemeyiz. Cari açığın, kompozisyonuna ve nasıl finanse edildiğine de bakmak lazım. Mesela, petroldeki 10 dolarlık bir artış cari açığın GSMH içerisindeki yüzdesini bir puan artırıyor. Kurdaki dalgalanma geçen yıl ekonominin hayli kırılgan olduğunu göstermedi mi? Küresel piyasaların olumsuz etkisi Türkiye'de daha sert hissediliyor. 32 milyar dolarlık cari açık ve dış borç yükü, faizlerin hâlâ yüksek seyrediyor olması, seçime gidilen bir ülke de risk faktörleri sayılmaz mı? Başbakan'ın kararı Çankaya meselesini krizsiz aşabilecek miyiz? Başbakan Erdoğan'ın adaylığı konusunda ne düşünüyorsunuz? Seçilmesi halinde Türkiye'deki siyasi dengeler bundan nasıl etkilenir?Başbakanın partisi Meclis'te üçte iki çoğunluğu elinde tutuyor. Dolayısıyla Başbakan ve partisi kimi isterse o olacaktır. Cumhurbaşkanı seçilme gücü vardır. İşin demokratik tarafı budur. Ama ben Başbakan'ın kendisinin dahi tam karar verdiği izleniminde değilim. İzliyorum, verdiği demeçleri okuyorum, zaman zaman gözlüyorum. Çankaya'ya çıkma konusunda karar verdiği izlenimi bende uyanmıyor. Eğer kararını verdiyse de çok güzel gizleyebiliyor bunu. Yani herkesi heyecanda ve merakta bırakabiliyor. Nisanda Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak. Ardından da genel seçimlere gidilecek. Geçmişte cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gerilim yaşandığı olmuştur. Bu seferde öyle hafif bir gerilim getirecek ama bunun zarar verecek derecede olacağını zannetmiyorum. Demokrasi, Avrupa Birliği şu bu derken Meclis'in seçtiği kişiye saygılı olmamız lazım. Meclis yeni cumhurbaşkanını seçecek, o kim olursa olsun buna itiraz olmaması lazım. Demokratik sistemin gereği budur. Sizce aday olacak mı? Özal'ın seçimindeki gibi bir gerilim doğacak mı? Partileri zayıfladı Tarih bize iki şey gösterdi: Birincisi, başbakan olup da cumhurbaşkanlığı yolu açıldığı zaman gerek rahmetli Özal, gerek Sayın Demirel hemen yukarı çıktılar. İkincisi Çankaya'ya çıkanların partisi zayıflıyor! Şimdi zannediyorum, Başbakan'ımız bunları artısıyla eksisiyle dikkate alacak ve ona göre bir karar verecektir. Çankaya'ya kimin çıkacağı netleştikten sonra genel seçimlere gidilecek. AKP'nin ve Erdoğan'ın 'tercihi' ikinci altı ayını ve Türkiye'nin gelecekte nasıl yönetileceğini de belirleyecek. Ufukta koalisyon gözüküyor mu? Erdoğan'ın kararı partisini de etkileyecek... AB ve BM'de hakkımızı aramalıyız AB'nin Kıbrıs'ta bir çözüm beklemeden Güney Kıbrıs'ı üye alarak kabul etmesi hem bizim AB ile ilişkilerimizi etkiledi hem de adanın bölünmüşlüğünden kaynaklanan ve sizin de sorduğunuz sorudaki gibi sorunlarla başa çıkmayı zorlaştırdı.2005'te Mısır'la denizlerdeki ekonomik sınırlarını belirleyen bir anlaşma imzalayan G. Kıbrıs yönetimi, geçtiğimiz günlerde de benzer bir anlaşmayı Lübnan'la imzalayıp Suriye ile de temasa geçince, Türkiye bir oldu - bitti tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Bildiğiniz gibi Ege Denizi'nde halen Yunanistan'la aramızda kıta sahanlığı sorunları tam çözümlenmiş değil. Hal böyleyken bir de Kıbrıs çevresindeki sularda petrol arama meselesi çıkması, sorunun ne kadar girift olduğunu gösteriyor. Türkiye'nin bu noktada kararlı durması lazım. Diplomatik girişimlerimiz zaten başlamış durumda. Kıbrıs konusunda Türk kesimi iyi niyetini Annan Planı'nı onaylayarak göstermişti zaten. Rum Kesimi ise bu planı onaylamamasına rağmen adeta ödüllendirildi. Şimdi bizim gerek AB gerekse BM nezdinde kararlılığımızı göstermemiz ve hakkımızı aramamız gerekiyor. Kıbrıs'ta çözüm, adanın petrol arama faaliyetleri ve Yunanistan ile ilişkiler. Ege barışı hakkında düşünceleriniz... Bildiğiniz gibi ben, 1994'te Turmepa'nın kuruluşuna öncülük ederken, Yunanistan'ın paralel kuruluşu olan HELMEPA ile görüş alışverişinde bulunmuş ve onlardan destek almıştık. 1997'de Ege ve Kıbrıs'ta gerginlik tırmanırken Yunanlı işadamlarıyla başlattığımız dostluk girişimine katılarak, Türk-Yunan İşadamları Konsey Başkanlığı yapmıştım. Atina'da gerçekleştirdiğimiz toplantıya da ilk kez KKTC'li işadamları katılmıştı.Bunları anlatma sebebim şu; Ege'nin bir ihtilaf değil bir dostluk denizi olmasını çok önemsiyorum. Türkiye'nin ve Yunanistan'ın sağduyulu politikacılarının iki ülke arasındaki Ege'de sorunları çözmesini gönülden diliyorum. Aynı şekilde Kıbrıs meselesinin de yine sağduyulu ve kararlı politikalarla çözüleceğini biliyorum. Önemli olan bazı adımlarda gecikmemek. Ege 'ihtilaf denizi' olmamalı ABD iki büyük hata yaptı Irak'ın önemli tarafı bir defa petrol memleketi olması. Vietnam'a benzemez. Afrika ülkelerine de benzemez. Irak bizim komşumuz. Dolayısıyla Türkiye için de önemli. Amerika, Irak'ta iki büyük hata yaptı: Az adamla girdiler, oraya çok daha fazla askerle girmesi ve kontrol altına alması gerekirdi. Savaşı kazanacaksınız belli ama ondan sonra ne yapacaksınız? Barışı nasıl sağlayacaksınız, ülkeyi nasıl istikrarlı hale getireceksiniz? ABD'nin ikinci büyük hatası Irak ordusunu lağvetmek oldu. Oysa Saddam'a yakın tepedeki üç beş generali aldıktan sonra geri kalan askerlere iki misli maaş verselerdi Irak'ta vaziyete hâkim olabilirlerdi. Onlar kimin, kim olduğunu gayet iyi biliyorlar. İsterseniz burada Türkiye'yi kuşatan Ortadoğu ve Kuzey Irak kaynaklı sorunlara girelim. Irak'taki gelişmeleri ve kuzeydeki oluşumu (Kürt devleti) nasıl değerlendiriyorsunuz? ABD, Irak'ta giderek zorlanıyor, TBMM sınır ötesi müdahale seçeneğini 'gizli oturum' konusu yaptı. Hükümet Bush yönetimini PKK'nın tasfiyesi konusunda zorluyor. ABD'nin gündeminde ise İran'ın Şiiler üzerindeki nüfuzunu etkisizleştirmek ve nükleer programını durdurmak gibi hedefleri var. Körfez'e askeri yığınak yapılıyor. Irak'a daha fazla asker gönderme hazırlığındalar. Masaya oturmalılar İç dinamikleri bozdular. Irak Başbakanı, yalvarıyor Amerika'ya, 'Aman buradan çıkmayın çıkarsanız ne olacağını bilmiyoruz.' Adam kendi canından dahi endişeli, korkuyor. Tabii Suriye'nin ve İran'ın da büyük rolü var. Direnişi devamlı olarak tahrik ediyorlar adam gönderiyorlar, silah veriyorlar, eğitiyorlar.O bakımdan, ABD'nin gerek Suriye gerekse İran ile masaya oturup bunlarla konuşup bir yere getirmesi lazım. İran'ın uranyum zenginleştirme programının denetlenmesi konusundaki Amerikan teklifini İran kategorik olarak reddettiği için kriz büyüyor. Amerika'nın ikinci uçak gemisini Körfez'e göndermesi İranlıları fevkalade rahatsız ediyor. Belki operasyonel bir şey yapacaklar. Orayı işgal etmeyecekler ama havadan belki vurabilirler, bunu bilemiyorum. Vururlarsa ne olur piyasalar ve dünya ekonomisini tahmin etmek şu anda güç ama petrol fiyatlarının çok daha yukarı çıkma tehlikesi var. Devlet yapısını çökerttiler. Tezkere geride kaldı Çok geride kaldı artık... 1 Mart tezkeresini bugün konuşarak, yani dikiz aynasında arkaya bakarak ileriye gidemeyiz. Şimdi yapacağımız şey ön camdan dışarıya, ileriye bakmaktır. Kuzey Irak'ın işgali yahut sınır ötesi harekât yerine diplomatik ve politik bir şeyler yapıp Amerika'yla paralel hareket etmekte fayda var. Türkiye açısından 2003'te ABD'nin Irak harekâtı başlamadan 1 Mart tezkeresinin reddi haklı mı? Tezkere geçse Irak ve Ortadoğu'daki güç dengeleri ve ulusal çıkarlarımız açısından bugün hangi noktada olurduk? Tasarı kabul edilse bile bir şey olmaz Benim kanaatim, tasarı kabul edilse dahi hiçbir şey olmaz. Biz izlediğimiz yolda gitmeliyiz.Tabii Ermeni soykırımı iddiasını kabul edemeyiz. Kabul ettiğimiz takdirde Almanya'nın 2. Dünya Harbi'nde Musevilerden dolayı başına gelen, bizim de başımıza gelebilir. Kaldı ki, onlar yaptılar, biz yapmadık. Ermenilere Osmanlı arşivlerini açtık, onlara 'siz de açın',tarihçiler aralarında tartışsınlar diyoruz fakat yanaşmıyorlar. Daha ileri gidemeyiz. Zaten ben soykırım meselesinin Ermenistan'dan çıktığını zannetmiyorum. Dışarıdakiler, Ermeni diasporası bunu yapıyor. Türkiye - ABD ilişkilerinde Ermeni tasarısı yeni bir sorun oluşturmaya aday. Tasarının Kongre'den geçmesi ilişkileri gölgeler mi? YARIN: Koç'un, AB, küresel ısınma, Çin hakkındaki görüşleri