SiyasetSohbet Odası'nın konuğu THY Yönetim Kurulu eski BaŞkanı Cem Kozlu

Sohbet Odası'nın konuğu THY Yönetim Kurulu eski BaŞkanı Cem Kozlu

05.05.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Dünyadaki değişime ayak uyduramadık...

Sohbet Odasının konuğu THY Yönetim Kurulu eski BaŞkanı Cem Kozlu

1990'dan sonra Orta Avrupa ülkelerinin milli gelirlerini Türkiye'den iki kat daha fazla artırdıklarını söyleyen Kozlu, bizimse "değişim fırsatı"nı kaçırdığımız görüşünde Kozlu'ya göre sorumluluk, kendini yenileyemeyen siyasette. Kozlu, "Gençler ve kadınlara partilerde yer açılmadığı için, yönetimin kalitesi düştü" diyor 1990 - 2001 arasında Türkiye'de kişi başına gelir yaklaşık yüzde 2 arttı. Aynı dönemde Orta Avrupa ülkeleri bizim iki mislimizden daha fazla gelirlerini artırdılar. Türkiye soğuk savaşın bitimiyle dünyadaki değişime ayak uyduramadı. Son kitabınız 'Öfkeden Çözüme'de 1990'ları 'kayıp yıllar' olarak anıyorsunuz... Küreselleşmeden yararlanamadık... Farkına varamadık. 1990'larda Doğu Avrupa ülkelerine her yıl gelen yabancı sermaye 15 - 20 milyar dolar arasında. Türkiye'ye ise 1 milyar doların altında... 10 milyonluk Bulgaristan kadar. Siyaset açılamadı Türkiye neyi başaramadı? Siyasi istikrarsızlık mı rol oynadı? Kitabınızda 1990'lardaki değişimi göremeyen 'lider oligarşisi'nden yakınıyorsunuz. Trenin kaçmasında sorumluluk nerede, kimde? Bence hepsinin rolü var. Siyaset kendini yenileyemedi, lider kadrolar partileri gençlere, kadınlara açamadılar. Bu da yönetimin kalitesini etkiledi. Türkiye'de orta sınıf yoksullaştı. Toplum yoksullaştıkça demokrasinin standardı da düşüyor. Toplumun en büyük sıkıntısı işsizlik ve işi olanlar da gelir sıkıntısı çekiyor. İşsizlik ne kadar büyük olursa gelirler düşüyor. Çünkü 'Bak kardeşim diyor' işveren 'Sana niye daha çok maaş vereyim, dışarıda kapımın önünde 5 bin kişi sırada'... Dolayısıyla istihdamı artırdığımızda gelirin oratalama seviyesi de yükseliyor. Sorun da bu, nasıl sağlayacağız? Geçmiş hükümetlerin çoğu enflasyonu büyümeyi teşvik eden bir araç olarak gördüler. 'Enflasyonist büyüme' modeli bir hurafe olmaktan öteye geçmedi ve Türkiye'ye pahalıya patladı. İstihdamın yolu yatırımdan geçiyor. Yabancı yatırımcıyı ülkeye çekmek gerekiyor. Dünya Bankası'nın yeni bir araştırması Türkiye boyutunda bir ekonominin yılda 30 milyar dolar yabancı sermaye cezbetmesi gerektiğini söylüyor. MGK Genel Sekreteri ABD'nin de yeşile boyadığı kâğıdı dolar diye dünya piyasalarına sürdüğünü anlatmış... Böyle para sürerek borç azalır mı? Yok böyle bir şey. Amerika'da buna 'sihir ekonomisi' veya hurafe ekonomisi diyorlar. ABD dolarının rolü farklı. Amerikan Federal Merkez Bankası bir yerde bütün dünya için para basıyor. Kullanım alanı sadece kendi ekonomisini çevirecek bir dolar değil, TL ile karıştırmamak lazım. Burada uluslararası bir değerden söz ediyorsak, yatırımcının sizin hukuk sisteminize, para politikanızın performansına güvenmesi lazım. 3 Kasım seçimlerinde "tek parti iktidara gelirse, yönetimde istikrar sağlanır, ekonomi düzelir" deniyordu. AKP henüz bu güveni sağlayamadı. AK Parti'nin ekonomik performansını değerlendirmek için erken, çünkü araya Irak savaşı girdi. Reformist bazı niyetleri var ama o adımlar henüz atılmadı. Yabancı sermayenin önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor, kapıyı açmak, hukuk sistemini değiştirmek yeterli değil. Türkiye'yi pazarlamanız lazım. Türkiye bir marka olarak eskidi mi? Hayır. Türkiye'yi bir marka olarak satmak, anlatmak lazım. Almanya'da federal Saksonya Valisi gidiyor, Amerika'da kapı kapı dolaşıp 'Gelin buraya fabrika kurun' diyor. ABD'de Arkansas Valisi Almanya'ya gidiyor, 'Mercedes'i bizde yapın' diyor. Türkiye'yi de marka olarak pazarlamak lazım, bölgesel avantajlarını artırmak lazım. Diplomattan, bürokrata, başbakana, cumhurbaşkanına kadar bu yapılabilir. Gecekondu sermayesi Bu ülkenin kendi iç kaynağı yok mu? Yabancı sermaye gelmezse ne olacak? Var tabii, ihracat ve turizm gelirleri giderek artıyor. Türkiye'nin içinde sermayeye dönüşememiş paralar, değerler var. Şöyle etrafımıza bakalım 7 - 8 katlı gecekondu apartmanları var. İstanbul'daki binaların yüzde 80'i sistem dışı, ya inşaat ruhsatı, ya iskan ruhsatı yok. Toplu Konut İdaresi rakamlarına göre ruhsatsız binaları ortalama gecekondu fiyatıyla çarptığınızda 100 milyar doların üzerinde gayrimenkul değeri çıkıyor. İşte bu değer sermayeye dönüşebilir. Sermaye nedir? Sizin bir malınız vardır bunu ipotek edersiniz, bankadan borç alırsınız yahut bunu ayni olarak bir ortaklığa koyarsınız bir şirket kurarsınız. Bu parayla iş kurarsınız. Şimdi Türkiye'deki bütün bu değerler sistem dışı, kaydı kuydu, tapusu yok. Kayıt dışını sisteme dahil ederek 100 milyar dolar elde edilecek öyle mi? Burada çok büyük bir reform yapılabilir, Türkiye'nin bölünmesinden korkuyoruz. Türkiye ekonomisi zaten bölünmüş; bir kısmı yasal, bir kısmı sistemin dışında... Bölünmüş bir ekonomiyle işgal edilmiş toprağın ne farkı var?.. İkisi de kontrolünüz dışında bayrağınızı dikemiyorsunuz oraya... Gayrimenkulleri sisteme çekmek lazım. Dış ve iç borç tutarı 230 milyar dolar. Yüzde 7 - 8 büyüyebilen bir Türkiye dış borcunu çok rahatlıkla ödeyebilir. Oldukça iyimsersiniz. Bu yalnızlık teorileri nereden çıkıyor? Türkiye'nin önünde sizce yeni fırsatlar var mı? Bence bölgesel barış önemli bir koz. Ortadoğu normalleştikçe Türkiye'nin önünde yeni fırsatlar doğacaktır. Türkiye zor bir bölgede, komşularıyla tarihten gelen düşmanlıkları var. Marifet bundan sonra anlaşmayı bilmek. Anlaşmazlık konularını dondurup ticareti geliştirmeye çalışmak mümkün. ABD, Rusya ve Çin'le ilişkilerini böyle geliştirdi. Ortadoğu'da büyük değişiklik olacak, Türkiye o yöne baksın. Güneydoğu'da bile altyapımız çok ilerledi, otoyollarımız, barajlarımız okullarımız, hastanelerimiz, alışveriş merkezlerimiz o bölge için cazibe merkezi. Bizim en büyük avantajlarımızdan birisi sanayimizin derinliği ve genişliği. Kaç ülkede otomotiv sanayii var? Gelecek önemli Demek ki savaşa girmeyerek, 'talih kuşunu kaçırmadık!' Hayat her sabah kalktığımızda yeniden başlıyor. Fırsat kaçtı mı, kaçmadı mı diye tartışmak yerine geleceğe bakalım. Barış Türkiye'yi cazibe merkezi yapacak. Coca - Cola'daki görevim dolayısıyla birçok insanla toplantı yapıyorum, yer seçiminde hiç abartmıyorum milliyetçi bir gurur içinde filan da söylemiyorum Atina, Milano, Viyana nereyi istersiniz diye, genellikle ilk tercih İstanbul oluyor. IMF taktik bir olay, strateji ihtiyacı var Merkez sağın geleceğini nasıl görüyorsunuz? 3 Kasım'da ANAP ve DYP ağır darbe aldılar. Ben olayı yine çözüme bağlamak istiyorum. Eğer bir siyasi parti, sağ veya sol vatandaşın ihtiyacının iş ve aş olduğunu anlar ve bunları yerine getirirse o siyasi parti bir iki seçim dönemi iktidarda kalabilir. Tabii kalırsa da kendini merkeze doğru kaydırır. Bu durum AKP için de geçerli. Yarın sol kökenli bir parti kazanır ve bunları yerine getirir başarılı olursa, o da merkeze kayar diye düşünüyorum. IMF reçetesi yeterli değil Siyasi partiler farklı programlarla iş başına geliyorlar ama sonuçta IMF'nin rotasından çıkamıyorlar. IMF'siz bir reçete yok mu? Elbette olmalı. IMF'nin reçetesi yeterli değil. IMF'nin çok ötesinde vatandaşa bir vizyon çizmek ve bir hedef göstermek lazım. Bence IMF taktik bir olay, sürekli borçlanan ekonomiye yol gösteriyor, halbuki Türkiye'nin stratejik vizyonun peşinde koşması lazım. Büyüyen bir ekonomide IMF dip not kalır. 1990'larda ekonomiyi borç batağına sokan yolsuzlukları da unutmamak gerekiyor. Hortumlanan bankalarda 20 milyar dolar iç oldu. Yolsuzluklar, hayali ihracat, rüşvetler bunlar önemli ama bir sürü gereksiz yatırım da Türkiye'yi borç batağına sapladı. Ekonominin ihtiyacı olan yatırımlara gitmedi gelen krediler. THY'nin milyar dolarlık değeri düşürülmemeli THY ile noktalayalım. THY'deki yönetim değişikliği ve 100'e yakın personelin zorla emekli edilmesi tepki uyandırdı. Şirketin son yönetim kurulu başkanı olarak bu tasfiyeyi nasıl yorumladınız? Ben yönetim kurulu başkanıydım, normal sürem dolunca ayrıldım. Ben yönetim kurulunun yenilenmesi üzerinde durmuyorum, THY'nin başarısı için önemli olan THY'nin profesyonel yönetim yapısının bozulmaması. O konuda bir şey söylemek için erken. Şirketin 2002 kârı, 80 milyon dolar. 200 milyon dolar nakit parası var. Yabancı uçak filolarına verdiği hizmetten 50 - 60 milyon dolar kazanıyor. Özellikle teknik kadrolarla oynanmamalı. THY, bugün 2 milyar dolarlık Türkiye'nin en değerli markası. Kurumun değerini düşürmemek gerekiyor. Türkiye'de siyaseti nasıl görüyorsunuz, yeniden yapılanma ihtiyacı asıl o alanda var. Dış ilişkilerde barıştan söz ettik, bence aynı şey iç barış için de geçerli. Din ve laiklik konusunda hep simgesel olaylarla çözüm aramaya çalıştık artık sağlam bir diyalog kurma zamanı. Avrupa'daki birçok toplum benzer sorunlar yaşadı. Dinin alanı nedir? Devletin alanı nedir? Kamusal alanın sınırları nerede başlar, nerede biter? Napolyon'dan sonra Fransa'da devlet kiliseyle bir anlaşma yaptı, Başka ülkelerde konsensüsler bu şekilde sağlandı. Rejimin, devletin laik niteliğini bozmadan dinle ilgili temel duyarlılıklarla korundu. Diyalogla sorun aşılmış. Geleceğe iyimser bakıyorsunuz, kitapta niye 'korkuyorum... Önümüzdeki ülkelerle aramızın açılması Türkiye'nin ulusal varlığını tehdit edebilir' diyorsunuz. Çözüm reçeteleri uygulanmazsa, Türkiye 2000'li yılları da geçen 1990'lar gibi kaybederse diye kötümserim.

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler