Siyaset Susurluk raporu: Çete var

Susurluk raporu: Çete var

04.04.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Susurluk raporu: Çete var

Susurluk raporu: Çete var

"Bucak, Çatlı, Kocadağ korumalarıyla yasalara aykırı silahlı eylem hazırlığındaydı" ifadesine yer verilen raporda, Ağar ve Bucak'ın Topal'ın öldürülmesi ve Tarık Ümit'in kaçırılması olaylarına karıştığı belirtildi

DÖRT ay süren çalışmasını tamamlayan TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu raporunda, araştırma boyunca haklarında en fazla iddiada bulunulan DYP milletvekilleri Mehmet Ağar ve Sedat Bucak'ın "devlet içindeki çetelerle" ilişkisi olduğu sonucuna varıldı.
Tartışma yaratması beklenen raporda, "Türkiye'de yasal olmayan çıkar amaçlı çete, organize suç örgütü ve mafyaların varolduğunun anlaşıldığı" vurgulandı. Raporda "Değerlendirme" başlığı altında şu satırlar yer aldı:
"Bu kontrol edilemeyen güçlerin `yasadışı suç organizasyonları' devletin bazı kurumlarında çalışan görevlilerle ilişki içinde bulundukları, siyasi bağlantıları da bulunduğu kuvvetle muhtemel görülmektedir."
Raporda, Susurluk kazasına ilişkin değerlendirmede en çok şu ifade dikkat çekti:
"Abdullah Çatlı, Bucak, Hüseyin Kocadağ'ın yanlarında koruma olarak bulundurdukları kişilerle birlikte yasalara aykırı silahlı bir eylem hazırlığında bulundukları kanaati oluşmuştur."
Bucak'ın aracındaki silah ve mermilerden bir bölümünün Özel Harekat Daire Başkanlığı kaynaklı olduğunun kaydedildiği raporda şöyle denildi:
"Söz konusu silahların 1993 - 1994 itibariyle Emniyet Genel Müdürlüğü Kuvve kayıtlarında bulunması gerektiği tespit edilmiştir. Silah taşınmasına yardımcı olunması hususundaki özel belgeler ve diğer ilişkiler de dikkate alındığında, bu silah ve belgelerin, belirtilen tarihlerde Emniyet Genel Müdürü Ağar ve Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim Şahin'in talimatları ve bilgileri dahilinde adı geçen kişilere verildiği kanaati oluşmuştur."
Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesi olayı ise raporda şöyle yar aldı:
"Olayın vuku bulduğu tarihe yakın zamanlarda Çatlı, Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir ve Bucak'ın korumaları Siverek'te Bucak'ın ikametgahında toplanmışlardır. Adı geçen bu kişilerin böyle bir olay etrafında yoğun görüşme, beraberlik ve dayanışma içerisinde bulunmaları özel kasıtla hareket ettikleri kanaatini oluşturmaktadır."
Tarık Ümit'in kaçırılması olayında MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür'ün verdiği ifadeden yola çıkılan raporda "Ağar ve Şahin'in davranışları, bu olayda Çatlı'nın varlığı ve adı geçen diğer kişilerle birlikte eylemleri hususunda bilgi sahibi olduklarını göstermiştir."
Bucak'ın korumalığını yapan özel tim görevlileri hakkında ise raporda şöyle denildi:
"Polis memurları sanıkların sadece koruma görevi yapmak maksadıyla tayin ve tahsis edilmedikleri, bunların özel kasıt altında biraraya toplandıkları ve bu suretle muhtelif suçlardan aranan kişiler, kumarhane işletmecileri, bir kısım yönetici ve siyasetçilerle Özel Harekat Daire Başkanlığı'nda görevli bazı polis memurlarının cürüm işlemek için teşekkül oluşturdukları veya bu teşekküle katıldıkları..."
Raporda siyasetçi - mafya ilişkisi hakkındaki iddialar ise şöyle sıralandı:
"Şahin ve Özel Harekat Daire Başkanlığı'na bağlı bir kısım polis memurlarının devletçe terörle mücadelede kullanılmak üzere ithal edilen silahları ve imkanları yasadışı güçlerin işlerini yapmada kullandıkları belirlenmiştir. Bu kişilerin bu rantları sağlamalarında devlet görevlilerinden himaye gördükleri ve işbirliği içinde oldukları izlenimi edinilmiştir.
Mafya liderleri hakkındaki iddialara rağmen herhangi bir işlem yapılamaması, yakalananların bir kısmının (örneğin Kürşat Yılmaz) ellerini kollarını sallayarak hapishanelerden ceza aldıkları gün çıkmaları düşündürücüdür. Yasadışı örgüt mensuplarına yapılan baskınlar önceden kendilerine bildirildiklerinde yapılan baskınlardan sonuç alınamamıştır. Yasadışı örgütlerin büyümesi siyasiler, güvenlik güçleri, istihbarat teşkilatlarının görevlerini yapmamasından kaynaklanmıştır."
Raporun sonuç ve öneriler bölümünde 12 Eylül'den sonra ülkücü olarak bilinen ve bir kısmı aranan bazı militanların devletçe yurt içinde ve yurt dışında bazı operasyonlarda kullanıldığı, bu kişilere yeşil pasaport, silah belgesi ve birtakım maddi imkanlar en yüksek seviyede sağlandığı vurgulandı.
Hızlı ekonomik ve sosyal değişimin yeni rantları ortaya çıkardığının belirtildiği rapora göre, söz konusu kişiler hayali ihracat, haraç, çek - senet tahsilatı, kumar, uyuşturucu ticareti, ihale belirleme gibi işlere yöneldi.
Raporda istihbarat teşkilatları arasındaki uyumsuzluğa da dikkat çekilerek, şu değerlendirme yapıldı:
"Devlet içinde çok sayıdaki istihbarat teşkilatı arasında koordinasyonsuzluk ve çekişme yaşandığı, bir kısmının ne görev yaptığının tam olarak anlaşılamadığı öğrenilmiştir. Siyasiler ve istihbarat sorumluların görevlerini yapmamasından dolayı yasadışı organizasyonların belirtilen işleri yaptıkları sonucuna ulaşılmıştır. Devletin güvenlik raporlarında mafyayla ilişkisi olduğu söylenen kişiler en önemli görevlere getirilmiştir. Hatta bu kişiler bakan dahi yapılmışlardır.
Bu olayların üzerine gidecek devlet görevlileri ve vatandaşların güvenlikleri yeterince sağlanamadığından söz konusu örgütler her türlü yasadışı işi kolaylıkla yapmıştır. Böylece vatandaşın devlete güveni olumsuz etkilenmiştir. Kamu görevlilerince yapılan bir kısım işlemlerin devlet sırrı kavramı altında saklanması mafya, çete ve benzeri yasa dışı suç organizasyonlarının büyümesinde etkili olmuştur."
Raporun öneriler bölümü de şöyle:
* Adalet ve yargı reformu yapılmalı.
* TCK günümüzdeki suç tiplerini karşılayacak şekilde değiştirilmeli ve yenilenmeli.
* Silah alımları kontrol altına alınmalıdır. Her silahın balistik kayıtları bulunmalı.
* Kamu görevlilerinin mal beyanları açık olmalıdır. TBMM üyelerinin mal varlıklarının Sayıştay tarafından denetlenmesine imkan veren düzenlemelerin yapılması gerekir.
* Devlet yapısının yeniden düzenlenmesi, mafya, uyuşturucu kaçakçılığı, mason locaları, 1980 öncesi terör, ASALA'nın nasıl sona erdiği, kumarhaneler hakkında Meclis Araştırma Komisyonları kurulmalı.
* İtirafçıların yeni kimlik verilerek OHAL bölgesinden uzaklaştırılması sağlanmalıdır. Devlet - itirafçı ilişkisine son verilmelidir. İtirafçılık yasası yeniden ele alınmalı.
* Olağanüstü Hal, alternatif çözümler yaratıldıktan sonra kaldırılmalı.
* Teröre doğru teşhis konularak terör rantı kaldırılmalıdır.
* Adli mercilere bütün kamu görevlileri hakkında doğrudan takibat yapabilme imkanı sağlanmalı.
* İstihbarat birimleri arasındaki koordinasyonsuzluk süratle giderilmeli, sivilleştirilerek tek çatı altında toplanmalı, Başbakan ve parlamentoya karşı sorumlu olacak şekilde düzenlenmeli.
* Organize Suç Önleme ve Suç Örgütleri Hakkında Kanun tasarısı zaman geçirilmeden yasalaştırılmalıdır.
* Bankalar Kanunu'nda değişiklikle büyük miktarda para akımları kontrol altına alınmalı.
* Yasama dokunulmazlığı Meclis'teki görüşler ve Meclis işlemleriyle sınırlandırılmalı.