Siyaset Türkiye’nin sorunu

Türkiye’nin sorunu

11.08.2009 - 00:43 | Son Güncellenme:

AK Parti’li Abdülkadir Aksu, “İlk olarak can kaybına son vermemiz gerekiyor”; CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyetin gerçekleştiremediği toprak reformunun adımı mutlaka atılmalıdır”; Prof. Ahmet İnsel, “Öcalan’ın Kürt sorununda belirleyici rolünü inkâr etmek başını kuma gömmektir” diyor

Türkiye’nin sorunu

İŞTE MİLLİYET’İN SORULARI

ÇATIŞMANIN ÇÖZÜM MODELİ

1- PKK’nın silah bırakması ve dönüş sürecinde nasıl bir yöntem izlenmelidir?
2- PKK kadrolarını dağdan indirmek amacıyla af ilan edildiği takdirde kapsamı ne olmalıdır?
3- Çözüm sürecine Abdullah Öcalan’ın da dahil edilmesi yolundaki taleplere nasıl bakıyorsunuz?
4- Çözüm süreci boyunca operasyonlar durmalı mı durmamalı mı?
5- Terörün bitme menziline girdiği konusunda yayılan iyimser havaya katılıyor musunuz?

KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜM MODELİ
6- Türkiye’de yaşayan Kürtlere mevcut Anayasa ve yasalarla tanınmış olan hak ve özgürlükler alanının genişletilmesi gerektiğini düşünüyor musunuz; düşünüyorsanız bu düzenlemeler neleri içermelidir?
7- Soruna çözüm çerçevesinde demokratikleşme paketi ve ekonomik önlemler yeterli midir? Bölgeye özel düzenlemeler de yapılmalı mıdır?
8- Toplumsal mutabakatın sağlanması için sizce en çok dikkat edilmesi gereken husus nedir?
9- Sizin açınızdan bulunacak çözüm modelinin “olmazsa olmaz” çizgileri nelerdir?
10- Bu konuda sorulmadığı halde yanıtlamak istediğiniz soru varsa nedir?

Haberin Devamı

PKK’NIN MUHATAP ALINMASININ İSTENMESİ SÜRECİ ÇIKMAZA SOKUYOR
KEMAL KILIÇDAROĞLU (CHP Grup Başkanvekili)


- ÖNCE TEŞHİS KOYMAK GEREKİYORDU: Adına ne dersek diyelim, önümüzde bir sorun var, ama bu sorunu algılama kişiden kişiye, kurumdan kuruma değişiyor. Yani, bu sorun tam tanımlanmış değil. Sağlıklı teşhis konmadan, tedavinin olanaksızlığı ise malum.
Dolayısıyla bizim temel eksikliğimiz, sorunun ve beklentilerin toplumbilimcilerce araştırılmaması... Keşke, devletin bazı birimleri ya da üniversitelerimiz bu konuda sağlıklı bir çalışma yapıp bunu kamuoyu ile paylaşsalardı.
- PKK BAŞLATTI, PKK KENDİ BİTİRMELİ: Bu sürecin sağlıklı gelişmesinde PKK’nın koşulsuz silah bırakması çok önemli. Bu davranış, bir yandan sorunun çözümüne katkı yaparken, öte yandan Türkiye’de sağlıklı, önyargısız bir tartışma ortamına da zemin hazırlayacaktır. Çünkü, terörü başlatan PKK, bu süreçte terörü sonlandırarak barış ortamına katkı yapmada bir samimiyet testinden geçecektir.
- AF YERİNE “BARIŞ PROJESİ”: Af, terör sonlandırıldığında bir barış projesi olarak gündeme gelmek durumundadır. Çünkü, bu coğrafyada kardeşçe yaşamanın ön adımlarını atmak zorundayız.
- ÖCALAN’I ŞART KOŞMAK SÜRECİ DİNAMİTLİYOR: Bu süreçte, “PKK’nın” ya da “Öcalan’ın muhatap alınmasının” istenmesi, süreci dinamitlemenin, çıkmaza sokmanın bir başka yoludur. Soruna, toplumun duyarlılığını dikkate alarak yaklaşmalıyız. Yaranın çok taze ve kabuk bağlamadığını biliyoruz.
- KATKI İSTİYORLARSA NE DÜŞÜNDÜKLERİNİ DE SÖYLESİNLER: AKP, belki şunu düşünmüş olabilir: “Biz somut öneri olmaksızın konuyu kamuoyuna açalım, Kürt sorunu tartışılsın ve biz de bu tartışmaların ışığında Hükümet olarak kendimize bir yol haritası çizelim.”
Bu anlayış yanlıştır. Hem sürece katkı isteyeceksiniz, hem de somut önerilerinizi sunmayacaksınız. Bu anlayış, sürece katkı yapmaz, aksine her kesimin kendi anlayışı çerçevesinde düşüncelerini, görüşlerini kemikleştirmesine yol açar.
- DIŞ DİNAMİKLER AKP’YE ACELE ETTİRİYOR: Aslında, şu gerçeğin altını çizmekte yarar var: Hükümetin, sorunun çözümünde hazırlıksız yakalanmasının temel nedeni, dış dinamiklerin aceleciliğidir.
Artık, biliyoruz, Amerika Irak’tan çekilecek. Bu bölgedeki bir çatışma Amerika’nın çıkarlarıyla örtüşmüyor. O nedenle, Amerika Irak’tan çekilmeden bu sorunun çözülmesi gerekiyor.
- ABD’YE SICAK BAKIŞ: Bu aşamada Amerika ile Türkiye’nin çıkarları da örtüşebilir. Dostluğun çıkar birlikteliği olduğunu, bu olay somut bir şekilde ortaya koyuyor. Terörü yıllarca yaşayıp, ağır bedeller ödeyen Türkiye de çatışma istemiyor.
- HER YAZAR-ÇİZERİ MEMNUN EDEMEYİZ: Sorunun çözümünde, değişik çevrelerden ve AKP’den, CHP’ye yönelik eleştirilerin haksızlık olduğuna inanıyorum. Sorunun çözümünde en cesur söylemleri CHP dile getirmiştir. Ancak, CHP’nin söylemlerinin tüm çevreleri memnun etmesini zaten beklemiyoruz.
Çünkü, her kesimin ya da çevrenin, hatta her yazarın-çizerin, kendine göre bir Kürt sorunu var. Zaten, çözüm sürecinde sorunu sorun yapan da biraz bu anlayış. Biz sorunu çözmede sağlıklı bir çerçeve oluşturulmasını istiyoruz. Bunu ister “kırmızı çizgimiz” isterseniz “vazgeçilmezlerimiz” olarak yorumlayabilirsiniz.
- TÜRK FİLMLERİNDEKİ KÜRT KADINI DEVRİ BİTMELİ: “Sadaka kültürü”, bölge insanında dışlanmışlık duygusu ve ikinci sınıf yurttaş algısını güçlendiriyor. İş olanakları yaratılarak, emek karşılığı eve aş götürmenin yolları süratle açılmalıdır.
Bölgede, kadınların üretim zinciri içinde yer almaları mutlaka, ama mutlaka sağlanmalıdır. Bölge insanını kazanmanın temel yollarından birisi budur.
Maalesef, devlet bu gerçeği hiç ama hiç görmemiştir. Biz sadece filmlerimizde çilekeş, konuşmayan, hak arama özgürlüğü olmayan, başlık parası karşılığı satılan doğu kadınını gördük. Sağ iktidarlar da bu gerçeği değiştirmek için değil, adeta sürdürmek için çalıştılar.
- MAYINLI ARAZİLERİN SAHİBİ KÖYLÜDÜR: Biz mayınlardan arındırılan arazilerin bölgedeki topraksız köylülere verilmesinde ısrarlıyız. Cumhuriyetin gerçekleştiremediği toprak reformunun adımı mutlaka atılmalıdır. Topraksız köylü kalmamalıdır. Aslında, bu süreçte en rahat kullanılabilecek araçlardan birisi de budur; ama AKP gerçeği görebilecek mi bilmiyoruz...
- BAŞBAKAN’IN YANILGISI: Sayın Başbakan, 2005’te Diyarbakır’da yaptığı konuşmada, bir yurttaşın ısrarla “Fabrika istiyoruz” diye bağırması üzerine kürsüden şunu söylüyor: “Kardeşim Ak Parti olarak biz buralara fabrika yapmayacağız.”
Çünkü, Sayın Başbakan teşvik yasası çıkardıkları için Diyarbakırlı işadamlarının gelip yatırım yapmalarını istiyor. Ama, teşvik yasaları bu bölge için bekleneni vermedi. Biz CHP olarak diyoruz ki, devlet doğrudan bu bölgelere gidip fabrika kurmalı, istihdam yaratmalı.
- “KÜRT HİZBULLAHI” ÇIKABİLİR: Bakınız, sorularınızdan birisi şöyle: “İyimser havaya katılıyor musunuz?” Sorun sadece bizim sorunumuz olsa, bu iyimser havaya katılmamak mümkün değil. Ama, sorun bizden çok dış dinamiklerin etkisinde ve güdümünde olan bir sorun.
Bugün, diyelim PKK bitti, yarın “Kürt Hizbullahı”nın çıkmayacağını kim garanti edebilir? Çünkü, bu örgütün de ayak seslerini duymaya başladık.
- KIRMIZI ÇİZGİMİZ: Tasada ve kıvançta birlikte olan bir toplumdan yanayız. İnsanlar kültürel özgürlüklerini yaşayabilmeli. Her yurttaş etnik kimliği ile şeref duyabilmeli. Doğu ve Güneydoğu’da acılar yaşayan yurttaşlarımız için gerektiğinde pozitif ayrımcılık yapılmalı.
İzlenecek, ekonomik, sosyal ve kültürel politikalarla “aidiyet duygusu” güçlendirilmeli. Ama, hep üniter devlet yapısı içinde... İşte bunun içindir ki “Toplumda ayrışma sürecini başlatabilecek çözümler bizim için kapalıdır” diyoruz.

Haberin Devamı



22 yıldır Türkiye’nin siyaset sahnesinde daima bir yeri
olan Eski İçişleri Bakanı Aksu, Dengir Mir Mehmet Fırat’ın
7 Kasım 2008’de istifasının ardından AKP Genel Başkan
Yardımcısı görevine getirildi
.

Haberin Devamı

DTP, TARİHİ SORUMLULUĞUNUN BİLİNCİYLE HAREKET ETMELİ
ABDÜLKADİR AKSU (AK Parti Genel Başkan Yardımcısı):


- BİRBİRİMİZİ ANLAMAYA ÇALIŞALIM: Güneş altında söylenmedik hiçbir sözün kalmadığı bir sorunu yaşıyoruz. Öncelikle yaşadığımız soruna getirilecek çözümün “şu aşamada” madde madde vurgulardan, nokta atışlarından değil, bakış açısından ve tabii ki sergilenecek zihniyetten geçtiğine inanıyorum.
Son derece özenli bir çalışmayla ortaya koyduğunuz bu sorular “şu aşamada” rahatlıkla artırılabilir veya azaltılabilir. Ancak, yöntem olarak sorunları çözme sürecinin sorularla değil, yaklaşımla başlatılması gerektiğine inanıyorum. İlk olarak birbirimizi anlamaya ve hissetmeye çalışmalıyız.
- HER ŞEYDEN ÖNCE CAN KAYBINI BİTİRELİM: Dile kolay derler, dile kolay gelmesin; 10 binlerce can kaybından bahsediyoruz. Kaybettik derken de tekrar bulunabilme ihtimali olan bir şeyden bahsetmiyoruz, candan bahsediyoruz. Yunus’un sözüyle kaybedilen canlar, aslında “bir” olması gereken, bir olup işi kolay kılması, birbirlerini sevmesi gereken canlardır.
İlk olarak bu kayba son vermemiz gerekiyor. Bu kayba son verme konusunda güçlü ve samimi irade gerekiyor.
- ALERJİ UYANDIRAN SÖZLERE PRİM VERMEYELİM: Sürecin iklimini özenle inşa etmeliyiz. Sürecin sağlığını gözümüzden dahi esirgemeliyiz. Bu süreci yaşar ve yönetirken azami önem vermek gerektiğini düşündüğüm hususların altını çizmek istiyorum:
- Bir arada huzurla yaşama hedefine doğru adım atmalıyız.
- Sorunlarla gelen onca yıl kaygan ve kırılgan bir zemin yarattı. Bu hassas zemini siyasi rekabetin alanı haline getirmemeliyiz. Pozisyon siyaseti yapmamalıyız.
- Dayatmalarla, oldu bittilerle, bağcıyı hedefleyen, kestirme yaklaşımların bu sürece en büyük zararı vereceği akıldan çıkarılmamalıdır.
- Konuşmalarımızda “başrolü” verdiğimiz sözcüklere çok dikkat etmeliyiz. Hassasiyetleri kaşıyan, tedirginlikleri besleyen, alerji uyandıran söylem ve davranışlara prim vermemeliyiz.
- Sürecin tahriklerle, provokatif çıkışlarla baltalanmasına kati suretle mani olmalıyız.
- SABOTAJCI ODAKLARLA MÜCADELEMİZ SÜRÜYOR: Türkiye Ak Partili yıllarında sorunlarını görmezden gelme, sümen altına itme alışkanlığına son vermiştir. Bugüne kadar Türkiye’nin; önemli adımları ve hamleleri öncesinde sabotajlara uğradığı aşikârdır. Bu sabotajlar zihinsel de oldu, fiziksel de...
Bu sabotajları gerçekleştiren odaklarla kararlılıkla mücadele ediyoruz. Bu mücadeleyi gittiği yere kadar da götürmeye hazırız. Bu iradeyi, kararlığı, kendisiyle yüzleşme cesaretini herkesin göstermesini gerekli görüyoruz.
- DTP’YE ÖĞÜT: Sorunun gerçekten çözülmesini isteyen kesimlerin kendisiyle, hareketiyle bugüne kadarki çizgisiyle de yüzleşebilmesi gerekir. Özellikle Sayın Genel Başkanımızın görüştüğü DTP’nin tarihi sorumluluğunun bilinciyle hareket edeceğine inanmak istiyoruz.
Keskin sirkenin küpüne zarar verdiğinin bilinmesini istiyoruz. Makul, mantıklı, muhatabının hassasiyetlerine önem ve değer veren bir yaklaşımı elzem buluyoruz.
- KURNAZLARIN SONU HÜSRAN: Yaşadığımız sorun, bir bölgenin veya etnik bir kesimin sorunu değildir, sorun her şeyden evvel Türkiye’nin sorunudur. Türkiye bütünlüğünün üzerine titremektedir. Atılan her adım bu bütünlüğü oluşturan bağları gevşetmek için değil, daha da sıkılaştırmak için yapılmaktadır. Bu süreci, öyle ya da böyle uyanıklıkla, kurnazlıkla, bir şeyler koparmaya dönüştürmek isteyenler hüsrana uğrayacaklarını çok iyi bilmelidir..
- HER SANTİMETREKAREDE MUTLU OLMALI: Ortak noktaları, farklılıklarından kat be kat çok olan insanların huzurla ortak bir istikbali paylaşmasının hiç de zor olmadığını düşünüyorum. Hep birlikte gücün yerine aklın hâkim olduğu, terörün, şiddetin sona erdiği bir huzur coğrafyasını hedeflemeliyiz. Türkiye’nin de mutluluğu istisnasız her santimetre karesinde yaşayan insanlarının mutluluğundan ve huzurundan geçmektedir.

Haberin Devamı


Türkiye’nin sorunu

Prof. Dr. Ahmet İnsel, G.Ü. İktisat Bölüm Başkanı,
İletişim Yayınları’nın yöneticisi, Birikim ve Radikal İki yazarı.

Haberin Devamı

DEVLET, PKK’YLA DOĞRUDAN VEYA ARACILARLA GİZLİ GÖRÜŞMELİDİR
PROF. DR. AHMET İNSEL (Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi)


1- PKK’YI İNANDIRMAK GEREKİYOR: Silahlı mücadelenin meşruiyetini reddetme aşamasında değil PKK. Geniş bir Kürt çevresi de. Silahlı direnişin meşruiyetini yitirmeye başlaması için demokratik, eşitlikçi ve kimseyi aşağılamayan bir çözüme, devletin ve Türkiye toplumunun büyük çoğunluğunun bu kez gerçekten hazır olduğuna Kürtlerin inanması gerekiyor.
Birbirine paralel giden birçok yöntem aynı anda işleyebilir. PKK ile doğrudan veya aracılarla devlet gizli görüşmeler yapmalıdır.
2- AF ÇÖZÜMÜN ÖN KOŞULU DEĞİL: Adil bir çözüm yolunda ilerlendiğine, Türkler ve Kürtler ikna olmaya başladıkça, af doğal olarak gündeme gelir. Ayrıca, nasıl devlet adına cinayetlere bulaşmış sorumluların yargılanmasını talep ediyorsak, PKK adına benzer cinayetler işleyenler de yargılanmalıdır.
Ondan sonra herkesi kapsayan bir genel af olabilir. Herhangi bir kanlı eyleme dahil olmamış kişiler ise normal yaşama hemen geçebilmelidir.
3- ÖCALAN’A HİÇ GEREK OLMAYABİLİRDİ: Öcalan’ın Kürt sorununda belirleyici rolünü inkâr etmek başını kuma gömmektir. Oysa, Türkiye’de siyasal alanda Kürt sorunu hiçbir baskıya maruz kalmadan tartışılabiliyor olsaydı, belki Öcalan’ın yerini alacak siyasal figürler de çıkardı.
Ama, bağnaz milli güvenlik devleti politikası ve milliyetçiliğe teslim olmaya hazır siyasal parti kadroları, Öcalan’ın önünde boş bir alan kalmasını sağladı. Devletin bazı güçleri belki bunu isteyerek yaptı; Öcalan’ın merkezde kalmasını sağlayan bir gölge oyunu oynadılar. Aslında, Öcalan kapasitesini aşan bir rolün altında eziliyor.
4- PKK SINIR DIŞINA ÇIKMALI: Silahlı çatışma devam ederken barışçı çözüm için müzakere sürdürmek hemen hemen imkânsızdır. Eğer, gerçekten varsa, adil bir çözüm iradesine PKK’nın bir an önce inandırılması, PKK’nın dağdaki militanlarını ilk elde Türkiye sınırları dışına çekmesi gerekir. Bunun dışında silahı eline alan onu nereye ve nasıl bırakacağını da bilir.
5- SIFIR TERÖR ÇOK ZOR: Türkiye’de Kürt sorunu hiçbir zaman bütünüyle çözülmeyecek. Amaç, sorunun kendini ifade etme alanının değişmesidir. Silahlı mücadele ve yasak, baskı, inkâr yöntemlerinin terk edilmesidir.
Bu hiç kolay değil ama, gene de temkinli bir iyimserliğe sahip olmaktan başka çaremiz yok. Önemli olan şiddet yöntemlerinin toplumsal tabanda herhangi bir meşruiyete sahip olmamasının sağlanmasıdır.
6- TÜRKİYE CUMHURİYETİ YURTTAŞLIĞI: Eğitimde, siyasette ve belediye hizmetlerinde dil ile ilgili yasakların hızla kaldırılması gerekiyor. Bazı okullarda iki dilli eğitime geçişin altyapısı hazırlanmalıdır. Boğucu, merkeziyetçi devlet yapısının yerinden yönetim modeline evrilmesi, Kürtçe yer adlarının iade edilmesi, Kürt dili ve edebiyatı bölümleri açılması, vs. Bunların yanında olmazsa olmaz bir koşul, sosyal haklar başta olmak üzere, güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı kimliğini ve bunun dayanışmacı niteliklerini vurgulayacak atılımlara ihtiyaç var.
7- SADECE BÖLGE MESELESİ DEĞİL: Kürtlerin çok önemli bir bölümü artık Türkiye’nin batısında yaşadığı için Bask, Katalanya gibi bir bölge sınırları içine hapsolmuş çözümlerin tatmin edici olması bizde zor.
Bu nedenle Türkiye yurttaşlığı temelinde tüm ülkeyi kapsayan çözümler bence daha başarılı olabilir.
8- KÖRÜKLE GİTMEYE GEREK YOK: Devletin baskı ve inkâr tavrını terk etmesi, aşırı milliyetçi çevrelerin bu alanı daha gürültücü biçimde doldurmaya teşvik edecektir. Olası milliyetçi provokasyonlara karşı, yangına körükle gitmeyen ama geniş toplumsal çevrelerin çözüm konusundaki kararlılığını güçlü biçimde ifade eden çözüm ve barış girişimlerine ihtiyacımız olacak.
9- TAVİZİ ÇOĞUNLUK OLANLAR VERECEK: Olmazsa olmaz yegâne çizgi, çözüme müzakere yoluyla ulaşılmasıdır. Kâğıt üzerindeki en iyi çözüm bile dayatmayla gerçekleşirse en kötü sonuçları verebilir.
Bunun için etnik veya dinsel olarak çoğunlukta olanlara çok daha büyük bir sorumluluk düşüyor. 85 yıllık statükodan onlar taviz verecek.
10- DEVLET CHP’YE; CHP KÜRTLERE BAĞLI: Sorum: CHP’nin bu sorunun çözümünde özel bir sorumluluğu var mı? Ve evet, CHP’nin üzerinde çok büyük sorumluluk var. Ya milliyetçi-devletçi kanada sıkışacak ve MHP ile yarışacak ya da parti çıkarını ikinci plana alarak, barış Türkiyesinin kuruluşunda yol açıcı olacak.
CHP yönetiminin, zihniyet dünyaları “olağanüstü hal ve güvenlik devleti” tornasıyla biçimlenmiş kendi içindeki unsurların kışkırtmasına kapılmayacağını ümit ediyorum.
Devlet güçlerinin ikna olması hâlâ büyük ölçüde CHP’nin tavrına bağlı. CHP’nin gelecekte ne olacağı da büyük ölçüde Kürt sorununun çözümünde takınacağı tavra bağlı olacak.

YARIN:
- DENGİR MİR MEHMET FIRAT (AK Parti Adana Milletvekili)
- ONUR ÖYMEN (CHP Genel Başkan Yardımcısı)
- AVUKAT ÖMER GÜNEŞ (Asrın Hukuk Bürosu)