Siyaset Türkiye ve Fenerbahçe

Türkiye ve Fenerbahçe

23.04.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Türkiye ve Fenerbahçe

Türkiye ve Fenerbahçe


Siyaset Kürsüsü


       Kendimi bildim bileli koyu bir Fenerbahçe taraftarıyım. Bu hastalık yaş ilerledikçe daha da artıyor. Fenerbahçe'nin rekorlar kırarak şampiyon olduğu 1988 - 1989 sezonunda Tahsin Kaya yönetiminin Asbaşkan'ı olmanın gururunu taşıyorum.
       Fenerbahçe son yıllarda çok kötü bir dönem yaşıyor. Türkiye'nin en ücra köşelerindeki köy kahvelerinden, büyük şehirlerdeki en gözde mekanlara kadar her yerde ve tüm medya organlarımızda bir "ne olacak bu Fenerbahçe'nin hali" muhabbetidir gidiyor.
       Fenerbahçe'yi sevsin - sevmesin, halkımızın büyük çoğunluğu bu kulübün, hatasıyla - sevabıyla, başarılarıyla - başarısızlıklarıyla Türkiye'nin ortalamalarına en yakın kulüp olduğunun farkındadır. Bu nedenle Fenerbahçe en kötü dönemlerinde dahi kamu oyunun ilgi odağı olur. Fenerbahçe'nin özellikleriyle Türkiye'yi yönetenlerin davranış biçimleri arasındaki benzerliklere bazı örnekler verelim: İsimleri lazım değil, bazı liderlerimiz, partilerini üst üste seçim yenilgilerine uğratmalarına karşın yine büyük farkla başkanlığa seçilirler. Fenerbahçe'de de, tarihindeki en başarısız dönemi yaşatan Sayın Başkan bir önceki Kurultay'da sadece bir oy farkla seçilebilmişken, bu defa her nedense büyük farkla göreve getirildi. Siyasi partilerimizde, parti içi demokrasinin işlediği Cumhuriyet Halk Partisi hariç, demokrasi yoktur, lider hegemonyası vardır. Fenerbahçe'de de kendilerine grup adı veren, bilgi ve marifetleri kendilerinden menkul bazı kişiler yıllardır kulübü perde arkasından yönetirler. Politikacılarımızın pek çoğunun ağzında bakla ıslanmaz, en mühim konuları kapı aralarında ya da yurt dışı uçak yolculuklarında basına açıklarlar. Fenerbahçe yeni yönetimi de bu eğilimden uzak değil. Göreve geldiklerinden hemen sonra, eğrisini doğrusunu düşünmeden ve olabilirlik ihtimaline hiç bakmadan "Fatih Terim'i alıyoruz" diye ortaya çıktılar. Sonuç tabii hüsran. Arkasından bir değerli yönetici, ünlü Alman çalıştırıcı Daum'a teklif yapıldığı gün bu işin %90 bitirildiğini açıkladı. Şimdi "Daum işi ne oldu?" diye sorsak herhalde "mesela dedik" diyeceklerdir. Politikacılarımızın önemli bir bölümü yurtdışı tetkik gezilerine pek meraklıdırlar. Bakıyorum Fenerbahçe yöneticileri de dünyanın en tanınmış, kariyerleri belli oyuncularını izlemek için diyar diyar geziyorlar. Başka bir ortak özellik de kıt kaynakların sorumsuzca sokağa atılmasıdır. İşte 50 milyon dolar harcanarak kurulan Fenerbahçe kadrosunun perişan hali.
       Bütün bu olumsuzluklara ve "acıların takımı" yakıştırmalarına rağmen, bendeniz de dahil, milyonlarca vatandaşımız nasıl acılı Adana Kebabı'na meraklı isek, Fenerbahçe'yi sevmeye devam ediyoruz. Türk milletinin çoğunluğunda mazoşizm duyguları olduğu iddiasında galiba gerçek payı var.
       Tüm Fenerbahçelilere sabır ve metanet diliyorum!