20.03.2008 - 12:22 | Son Güncellenme:
Fatma Orhan
Devlet Bakanı Kürşad
Tüzmen, Türkiye’nin dövize, yabancı sermayeye ihtiyacı olduğunu
belirterek, "Bizim, projelerimizi, yatırım, çevre ve diğer
politikalarımızı yargıya anlatamadığımızı düşünüyorum. Bir tane adamın
bir dilekçe ile Türkiye’nin yatırımını önlemesine de Türkiye’nin
yargısının mani olması lazım" dedi.
Tüzmen, ticaret heyeti gezisi nedeniyle geldiği Hindistan’da
gazetecilerle yaptığı sohbet toplantısında, Türkiye’nin dövize, yabancı
sermaye açılımına ihtiyacı olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Bizim bütün projeleri yargıya anlatmamız lazım. Bizim olayları iyi
anlatamadığımızı düşünüyorum. Türkiye’ye gelen bir liman yatırımının
gecikmesi Türkiye ekonomisine çok büyük zarar veriyor. Bunu iyi
anlatmamız lazım. Mesela Mersin’de Tarsus yöresinde 10 bin yataklı proje
yapılacak. Orası orman falan değil, ben helikopterle üzerinden geçtim.
Aynı şekilde çok iyi anlatmak lazım. Ama bir tane adamın bir dilekçe ile
Türkiye’nin yatırımını önlemesine de Türkiye’nin yargısının mani olması
lazım."
Mersin’de işsizliğin yüzde 16 olduğunu söyleyen Tüzmen, "Yatırımsız
nasıl istihdam sağlanacak?" diye sordu. Tüzmen, bir dilekçe ile
yatırım, liman özelleştirmesinin durduğunu, Türkiye’nin yabancı sermaye,
özelleştirme, sanayi, çevre politikalarını iyi anlatamadıklarını
düşündüğünü ifade ederek, "Bu konularda yargı mensuplarını brife
etmemiz işin arkasında ne var anlatmamız lazım" dedi.
"BAZI ÜLKELER KRİZDEN KARLI ÇIKABİLİR"
Küresel krizin yaşandığı bir dönemde Hindistan’a yaptıkları bu ziyareti
çok anlamlı bir başlangıç olarak gördüğünü söyleyen Tüzmen, "Bu krizden
bütün dünya ülkeleri bir şekilde etkilenecek ama Hindistan en az
etkilenecek" dedi.
Hindistan’ın ekonomisini iç piyasa dinamiklerinin belirlediğini anlatan
Tüzmen, iç piyasa dinamiklerine dönük ekonominin, bu küresel krizde çok
büyük bir avantaj haline geldiğini bildirdi.
Çin’in bu krizden daha fazla etkilendiğini, çünkü ekonomisinin ağırlıklı
olarak dış ticarete dayalı olduğunu, talepteki azalmanın onu
etkileyeceğini belirten Tüzmen, "Türkiye’nin gayri safi milli
hasılasında dış ticaretin payı yüzde 50 ve bunun da yüzde 50’si AB ile
gerçekleşiyor. Türkiye, krizden AB’nin etkilenmesi ile etkilenebilir,
ama orada yavaş bir geçiş olacak" dedi.
ABD’de beliren krizin başlangıcında dış ticaret açısından gerekli
önlemleri aldıklarını anlatan Tüzmen, şöyle devam etti:
"Reflekslerimiz güçlenmiştir. Dış ticaret grubu, DTM, ihracatçı
birlikleri, İGEME, Eximbank, TİM ile hep proaktif çalışma yapar.
Olayların önünde gideriz. Türkiye’de bu kriz konusu konuşulmadan biz
çalışmamızı yaptık. Bu krizden en az etkilenecek ülkeler ile hatlarımızı
güçlendirmemiz lazım. Hindistan üzerinden, Sudan gibi ülkelerde devam
ediyor. Kuzey ve Orta Afrika ülkeleri, petrol zengini ülkelerle de ciddi
müteahhitlik çalışmalarımız var.
Dış ticaret gelirleri daha az, iç piyasa dinamikleri ağırlıklı ülkeler
bu krizden kuvvetlenerek çıkabilirler."
Borsa’da Pazartesi günü yaşanan büyük düşüşün nedeni ile ilgili bir soru
üzerine Tüzmen, bunda hem küresel krizin hem de içeride yaşanan
sıkıntının birleşmesinden kaynaklandığını vurgulayarak, şöyle dedi:
"KAPORTA DARBEYE DAYANIKLI HALE GELDİ DENEBİLİR"
"Krizler birbirini tetikler. Genellikle dış piyasada yaşanan kriz
içeriyi tetikler. Böylesi anlarda ikisi bazen birleşir. Pazartesi günü
ikisinin birleştiği an yaşandı. Ama Türkiye ekonomisi çok sağlam, bence
işleri normal rayına oturtup devam ediyor. Artık krizleri yaşadığımız
için, bürokratlarımız da siyasilerimiz de kendilerini ağır bedelli bir
eğitimden geçirdiler. Onun için olaylara çok daha soğuk kanlı
bakabiliyoruz ve yolumuza devam edebiliyoruz. Krize aşılıyız,
dayanıklıyız, kaporta darbeye dayanıklı hale geldi denebilir."
ABD’deki şirketler ile AB’deki şirketler arasında büyük fark olduğunu
söyleyen Tüzmen, ABD’de hissedarların, AB’de ise bankaların şirketleri
yönlendirdiğini, AB’de fon yönlendirmesini hissedarları adına bankaların
kendilerinin yaptığını, ABD’de ise tam tersi, fon yönlendirmesinde
hissedarların önemli olduğunu ve krizin dalga dalga yayılmasında bunun
da payının olduğunu anlattı.
"ABD EKONOMİDE BÜYÜK BEYAZ KÖPEK BALIĞIDIR"
Kürşad Tüzmen, büyük ekonomileri "büyük beyaz köpek balığına"
benzetirken, bunların yaşamaya devam etmesi gerektiğini, bunlar ölürse
bütün besin zincirinin bozulacağını söyledi. Tüzmen, şöyle devam etti:
"Büyük beyazlar, deniz aslanları fok balıklarını yiyor. Büyük beyaz
köpek balıkları ölürse, fok ve denizaslanı sayısı artıyor ve orta su
seviyesinde dolaşan sürü balıkları azalıyor. Sürü balıkları azalınca
deniz analarının sayısı artıyor. Deniz analarının sayısı artınca yavru
balıkların sayısı azalıyor. Onlar azalınca da besin zinciri bozuluyor.
Dolayısıyla büyük beyaz köpek balığının yaşaması lazım.
ABD ekonomide büyük beyaz köpek balığıdır ve bunun ölmesine kimse izin
vermeyecektir. Ama çok ciddi bir sıkıntı yaşayacak. Bir anlık değil,
sıkıntı, diğer önemli fon sağlayıcılar, kendi güçlerini tekrar kendi
ülke dinamiklerinden sağlamaya başladığı zaman bu kriz sonlanacaktır,
ama uzun bir süre alır. Çünkü 500 milyar dolar kayıp var. Dolayısıyla
Alan Greenspan, çok iyi bir zamanda işi bıraktı."
Tüzmen, Türkiye’nin orta su balığı orkinos, uskumru, lüfer olduğunu
söyledi.
"DENİZLERLE OKYANUSLARI BİRLEŞTİRME PROJESİ"
Hindistan ile Türkiye ekonomileri arasındaki benzerliklere işaret eden
Tüzmen, her iki ülkenin de yüksek miktarlarda dış ticaret açığı
verdiğini belirtirken, dev bir ekonomi olan Hindistan’ın 2 yıl önce
ulaştığı rakamları Türkiye’nin henüz gerçekleştirdiğine dikkati çekti.
Dış ticaret açığının çok büyük olmasında aşırı değerli paranın payına
dikkati çeken Tüzmen, Hindistan Ekonomi Bakanı Kamal Nath’ın da ziyareti
sırasında aşırı değerli rupi’den şikayet ettiğini söyledi.
Kürşad Tüzmen, "Türkiye’de de ben aşırı değerli liradan şikayet ederim.
Aşırı değerli yerli para, çok ciddi bir dış ticaret açığı... Hindistan
ile bir ortak yönümüz de bu" dedi.
Her iki ülkenin de yüksek büyüme hızları gerçekleştirdiğini, bazı
konularda DTÖ’de birlikte hareket ettiğini, tarihi geçmişte de çok
önemli birlikteliklerin bulunduğunu anlatan Tüzmen,
şunları kaydetti:
"Esas düşüncem, denizler ile okyanusları birleştirmek. Türkiye’nin
denizleri var. Karadeniz ve Akdeniz’i var. Şimdi bu üç deniz için bir
çıkış okyanusa açılmaktır. Hindistan’ın Hint Okyanusu ve Pasifik
Okyanusu açılımı var. Asya Pasifik ülkeleri ile çok önemli bağlantıları
var. Biz işte yaptığımız bu çalışma ile denizleri okyanuslara açıyoruz.
Hindistan, Asya Pasifik ülkeleri için çok önemli bir kapı. Biz de
Hindistan için, Avrupa, Karadeniz, Akdeniz ve Orta Doğu ülkeleri
açısından bir kapıyız."
Hindistan ile ticaret hacmini 10 milyar dolara çıkarmanın peşinde
olduğunu bildiren Tüzmen, iki ülke açısından bu potansiyelin mevcut
olduğunu, ancak serbest ticaret anlaşmasını imzalamaya da önem
verdiklerini söyledi.
"DEMOKRASİ UCUZ BİR REJİM DEĞİL"
Öte yandan bir soru üzerine görüşmelerinde AK Parti hakkındaki kapatma
davasının hiç gündeme gelmediğini belirten Tüzmen, Hindistan’da da
gelecek yıl seçim olduğunu hatırlattı ve bunların konuşulmadığını
söyledi.
Demokrasinin 15 bin doların altında bütün kurum ve kuruluşları ile
uygulanması zor bir sistem olduğunu söyleyen Tüzmen, şunları kaydetti:
"Uzun bir maraton. Türkiye kendi içinden çıkanlar zarar vermediği
sürece kolay kolay zarar görmez. Gayet soğukkanlı bir şekilde bu gelir
seviyemizi artırmamız lazım. Bütün olayların çıkışında, Türkiye’nin
ihracatının artırılması yatıyor. İhracat rakamlarını 200 milyar
dolarlara getirdiğimiz zaman bu tip sıkıntıları geride bırakmış
olacağız. 500 milyar dolarlara geldiğimiz zaman çok rahatlıkla hareket
edeceğiz. Bütün kurum ve kuruluşlar, yasaması, yürütmesi ve yargısı ile
demokrasiyi, Türkiye’nin geleceğini gerçekten iyi bir şekilde düşünerek
uygulamış olacaklar ki o seviye için belli bir bilgi birikimi, belli bir
gelir, sermaye birikimi gerekiyor.
Türkiye’yi herkes çok seviyor ve herkes diğerinden fazla sevdiğini
söylüyor. İşte çok sevenler, ileriye doğru bakış açısı ile
değerlendirmelerini yapacak olursa o zaman Türkiye için güzel bir
gelecek platformu çizeriz. O platformu henüz sağlayamadığımız ortada.
Bir takım soru işaretleri, bir takım tedirginlikler ile yolumuza devam
etmek zorundayız. Eskiden de böyleydi, şimdi biraz daha azalarak devam
ediyor. Yarın çok daha azalacak. Biz şimdi işimize bakalım."
TÜİK’in yeni milli gelir hesaplaması ile kişi başına gelirin 2 bin dolar
artmasını da değerlendiren Tüzmen, bu yılki kişi başına gelirin de 9 bin
dolara ulaşmasını beklediklerini açıkladı.
Demokrasinin ucuz bir rejim olmadığını ifade eden Bakan Tüzmen, "Çok
ağır bir maraton, demokrasi için çok ağır bedeller ödüyorsunuz. Bütün
kurum ve kuruluşlarıyla uygulamak için. Şu anda Türkiye’nin ödediği
bedele bakın, geçmişte ödediği bedel var. Ama halen vazgeçmeden devam
ediyor" diye konuştu.
Demokraside egemenlik kayıtsız şartsız milletin ise ve bu da
parlamentoya gönderilen milletvekilleri ile bir şekilde temsil
ediliyorsa, herkesin kabul etmesi gerektiğini bildiren Tüzmen, şunları
söyledi:
"Şöyle veya böyle. Şimdi kafama göre parti geldi benim için demokrasi
olmaz. Demokrasi çoğunluğun azınlığa tahakkümü değil ama kişi başına
gelirin 10 bin doların altındaki demokrasilerde bu o oluyor. Bu ortamda
açılımlar yapılamıyor. Yasama yürütme ile yargı, ayrı erkler. Bunlar
Türkiye’de farklı farklı şeyler yapıyor. Bazen yürütme, yargı,
bakıyorsun yasamanın önüne koyuyor. Yasama işini yapacakken yürütmenin
içine giriyor. Geçmişte bunlar yaşandı. Bütün bunların ahenk içinde
yaşaması için en az 10-15 bin dolar kişi başına gelir lazım."
"AB İLE GÜMRÜK BİRLİĞİ YERİNE SERBEST TİCARET ANLAŞMASI YAPARDIM"
"Bu bilgi birikimi ile 1960’larda bakan olsam AB ile serbest ticaret
anlaşması yapardım" diyen Devlet Bakanı Tüzmen, verilen sözlerin
tutulmadığını belirtti.
Tüzmen, "Biz gümrük birliğinde kaldık. Herkes birlik oldu. Türkiye’nin
aleyhine işlediğini söylemek yanlış olur, ihracatımızı 3 kat,
ithalatımızı 2 kat artırdı. Türkiye’ye rekabet gücü kazandırdı" dedi.
Türkiye’nin AB çalışmalarını askıya aldığı eleştirilerinin gerçekçi
olmadığını, söyleyen Tüzmen, ancak AB’nin de vize, ulaştırma kotaları
konusunda açılımlar yapması gerektiğini vurguladı.