Siyaset Yaşaması Türkiye'nin çıkarına

Yaşaması Türkiye'nin çıkarına

30.11.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yaşaması Türkiye'nin çıkarına

Yaşaması Türkiyenin çıkarına


İnsan haklarından sorumlu Devlet Bakanı İrtemçelik: Bu bir Öcalan meselesi değildir, Türkiye meselesidir. Öcalan'ın önümüzdeki süreçte bize ayakbağı olmasına fırsat vermemeliyiz


       İnsan haklarından sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali İrtemçelik, "Türkiye'ye verdiği zararın ölçülemeyecek kadar büyük olduğunu vurguladığı terörist Abdullah Öcalan'ın yaşamasının ülkenin çıkarına olacağını" söyledi. İdam cezasına karşı olduğunu açıklayan İrtemçelik, Öcalan'ın idamı için de "evet" oyu kullanmayacağını açıkladı.
       Milliyet'in yazı işleri toplantısına katılarak gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtlayan İrtemçelik, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) olası ihtiyati tedbir kararına kağıt üzerinde uyma zorunluluğu olmasa da, "Avrupalılık ruhunun karara saygıyı gerektireceğini" vurguladı. AİHM'nin davayı kabul etmesi durumunda sürecin 1,5 - 2 yıla yayılacağının kendisine söylendiğini anlatan İrtemçelik, Türkiye'nin ne yapacağı sorusuna, şu yanıtı verdi:
       "Hangi açıdan baktığınız önemli. Apo'ya kilitlenip mi seyredeceksiniz, yoksa Avrupa Konseyi üyesi olmanın gerekleri, uluslararası yükümlülükler penceresinden mi seyredeceksiniz? Meseleye bir Öcalan meselesi olarak bakarsanız, bir duygu kayığına biner bir yerlere gidersiniz. Bu mesele bütün boyutlarıyla Türkiye'nin meselesidir."
       İrtemçelik, şu görüşleri dile getirdi:

Oyum idama hayır

       Öcalan'ın idam oylaması Meclis'te bugün de yapılsa, 50 yıl sonra da yapılsa `hayır' oyu veririm. Çünkü idam cezasına karşıyım. Öcalan Türkiye'ye büyük acılar vermiştir. Toplumsal, ekonomik, siyasi, dış ilişkiler planında, Türkiye'ye hesaplanması imkansız zararlar vermiştir. Birisi için idam cezası icat edilecek olsaydı, o kişi Öcalan olurdu. Önemli olan Öcalan'ın Türkiye'ye insanıyla milletiyle, devletiyle, ekonomisiyle, demokrasisiyle, iç barışı, dış ilişkileriyle daha fazla zarar vermekten men edilmesidir. Bugüne kadar olan herşeyden Öcalan ve ve onu maşa olarak kullananlar sorumludur. Öcalan'ın bundan sonra Türkiye'ye zarar vermesine zemin hazırlamasına kayıtsız kalırsak sorumluluk bizim olur. Yaşaması Türkiye'nin çıkarınadır. Türkiye'nin yapılmayı bekleyen işleri, Türkiye'nin gidebileceği fevkalade parlak ufuklar vardır. Öcalan'ın Türkiye'nin önündeki bu süreçte bize ayakbağı olmasına meydan vermemeliyiz. Yapmamız gereken bu teröristi gündemimizde bir kum tanesinin ihtişamına gıpta edeceği derecede önemsiz ve işlevsiz kılabilmektir."

Duygusal değil akılcı olalım

       Sonuçta Meclis'in alacağı bir karar söz konusudur. Bir idam kararıdır, ilke bazında değerlendirilmesi bence isabetli olur. Ama Türkiye'deki birtakım hassasiyetleri de iyi anlamak lazım. Türkiye duygularıyla değil, aklı ve çıkarları, iç ve dış ihtiyaçları itibarıyla konuya bakmalıdır. Türkiye o tarihe kadar hukuk sisteminden idam cezasını çıkartmamışsa, bu konu Meclis'e gelecektir. Meclis'e geldiği zaman, ihmal ettiğimiz hiçbir nokta olmaması lazım. Herşeyi önümüze koymalıyız, ondan sonra Türkiye'deki en büyük irade parlamentodur. O parlamento da bütün boyutlarıyla tartışarak bir karar vermelidir. Şu anda, idam cezalarına son veren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) eklenen 6. Protokol'ü Türkiye'nin imzalamaya çalışmasının bir sıkıntı yaratacağı düşüncesindeyim. Bu, meseleyi ısıtacak, `Onu imzalayacağımıza hemen götürüp asalım'ı karşısına koymanıza neden olabilecek bir şeydir. Bizim biraz rahat etmeye, iyi düşünmeye ihtiyacımız var. Öcalan orada durmaktadır, hüküm orada durmaktadır. Hata yapmadan, `İyi ettik' diyeceğimiz şeyleri yapabilmemize imkan tanımak bakımından bir yatışmaya ihtiyacımız var."

Avrupa Konseyi biziz

       Biz AİHM'ne mahkum muyuz? Kim oluyor onlar', deniyor. AİHM, Avrupa Konseyi dediğimiz biziz. Bizim dışımızda, üstümüzde organlar değiller. Bizim egemenliğimizin içinde hususlar bunlar. Bizim anayasamımız 90. maddesi diyor ki, `TBMM'de usulüne uygun olarak onaylanan anlaşmalar kanun hükmündedir.' O yüzden Avrupa Konseyi de biziz, AİHM de biziz. Egemenliğimizin sırtına binmiş, canımızı sıkan bir şeyden bahsetmiyoruz. İdam cezasının Türk hukuk sisteminden çıkarılması çalışmaları yeni değil. Gelmiş gitmiş, bir şekilde becerilememiş. Cumhurbaşkanımızın `Türkiye buna hazır değil' diye beyanı var. Türk Ceza Yasası bütünüyle değiştirilmek isteniyor. Liderler arasında Öcalan davasıyla doğrudan irtibatlı değil, ama Ceza Kanunu'nun bir an önce gözden geçirilip yenilenmesi konusunda bir irade birliği var."

Meclis istediğini yapar

       "Öcalan'ın eğer idamı söz konusu olursa onun önünde 50 tane idam bekliyor. Bu hükümetle değil Meclis'le alakalı bir zorluk olabilir. Bunun iki cevabı var. İkisi de doğru. Meclis hangi maddesini görüşmek istiyorsa onu görüşür. İkinci cevap ise, AİHS'nin 14. maddesinin öngördüğü ayrımcılık yapılmaması ilkesidir. Denilebilir ki, `Aynı hükmü giymiş olanlarda en son giymiş olanı ilk olarak ele alarak adalet fikrine aykırı davranıyorsunuz.' Bunu bir tez olarak öne sürebilirsiniz. Meclis bunu önce görüşür mü? Canı ne isterse onu yapar, önce görüşebilir."

İnsan haklarında çok da iyi değiliz

       İnsan hakları konusunda bizim halimiz Avrupa normlarına göre iyi değildir. Saklanacak, gizlenecek tarafı yoktur. Ben, `Bunun izahı vardır' diyorum. Biz her zaman bu kadar kötü değildik. Demokrasimiz daha gençken daha iyiydi. 1975'den sonra sorunlar yaşamaya başladık. 1984'ten sonra da gündemimize PKK terörü girdi. PKK terörü şişmanladı. Bizim ne kadar hatamız var, tartışılır. Dış destek aldı ve Türkiye hergün daha çok kanamaya başladı. Her bünyenin iki temel güdüsü var. Birincisi, varlığını koruma, ölmeme güdüsü. İkincisi de hayatiyetini koruyabilmek için değişebilme güdüsü. Biz birincisinin telaşına düştük. Türkiye varlığını, bütünlüğünü koruma telaşına düşürüldü. Bu telaş içinde haliyle daha iyisini düşünemediğimiz için demokrasimizi daralttık, insan hakları alanındaki çıtamız da aşağıya düştü. Bizim Terörle Mücadele Kanunumuz (TEM) var mıydı? Niye TEM 1991 tarihli? Bunun sebepleri var. Biz bu yüzden özür dilemiyoruz. Bayılıyor muyuz? Hayır, `Çok da iyiyiz' demiyoruz."

Şiddet sarmalı içselleşti

       "İnsan hakları bir eğitim, bilinç, kültür ve ahlak konusu. İnsanları yetiştirmemiz gerek. 1978'den başlayan olayların, insanlarımızın benliklerinde ve zihinlerinde tek tek bıraktığı tortular var. Türkiye'de bir şiddet sarmalı bütün boyutlarıyla içselleştirildi. Yani sağcı bir polis solcu bir tutukluya karşı bir türlü davranıyor. Sağcıya karşı başka türlü davranıyor. Kişilikler, kinler, görülecek hesaplar ön plana çıktı. Bunlardan insanlarımızı arındırmamız lazım. `Bir de insan hakları nedir, neden ihlal edilmez' bunu anlamamız ve anlatabilmemiz lazım."

Valinin yaptığı çirkin

       "Bolu Valisi Nusret Miroğlu'nun bir vatandaşı tokatlaması son derece çirkin bir görüntü. Savunulacak bir tarafı yoktur. Ancak deprem bölgesinde bir sürü vali değiştirilerken Bolu Valisi, başarılı addedilerek o dönemde değiştirilmemiştir. Bu mazeret değildir. Başarılı addedilen bir vali, bir baskıyı yaşamış, ikinci dalgada bu kadar yakışıksız, kabul edilmesi söz konusu olmayan bir davranış içine giriyor. Buna daha anlayışlı mı olmak lazım? Alınacak tepki konusunda nereye kadar gitmek gerekir? Bunu da zaman içinde göreceğiz."