Arkeoloji Binlerce yıldır diyar diyar geziyoruz: Nasıl başladı bu turizm?

Binlerce yıldır diyar diyar geziyoruz: Nasıl başladı bu turizm?

24.08.2023 - 02:47 | Son Güncellenme:

İnsanlar, bin yıllar önce de başka kentleri, oradaki yapıları görmek için seyahat ediyordu. Roma, turizmin gelişmesi için önemli imkânlar sağlarken turizmin ayrılmaz parçası rehberliğin tarihi de asırlar öncesine dayanıyor.

Binlerce yıldır diyar diyar geziyoruz: Nasıl başladı bu turizm

Cüneyt Sadıç | cuneyt@destinationsforever.com-  Turizm kelimesinin kökenine bakıldığında Geç Hint Avrupa dillerindeki “tere” kelimesinden türediği görülür. Anlamı “dönmek” olan bu kelime Grekçede “tornos”, Latincede “tornus” kelimeleri ile ifade edilir. İngilizceye “turn” olarak geçen kelimenin “gezmek” ya da “yolculuk” anlamında kullanılmaya başlanması için ise 17. yüzyıla kadar beklemek gerekir. Turist ve tur kelimelerinin Türkçeye girişi ise Ahmet İhsan’ın “Avrupa’da Ne Gördüm” ve Recaizade Mahmut Ekrem’in “Araba Sevdası” isimli eseri ile 19 yüzyılda olur. Pek çok farklı konuda olduğu gibi turizme dair en eski izler de Akdeniz çevresinde bulunuyor. Mesela Mısır’da mezar ve tapınakları ziyaret edenlerin bu yapıların duvarlarına yazdıkları yazıların geçmişi M.Ö. 15. yüzyıla kadar uzanır. O yıllarda 1000 yaşını geçmiş Gize piramitleri gibi anıtları görmek için gelenler tarafından yazılan yazılardan biri de Zoser Piramidi’ndeki “Yazman Ahmose, İptah’ın oğlu, Zoser’in tapınağını görmeye geldi” yazısıdır. Bu yazı gidilen yerde iz bırakma dürtüsünün o zamanda var olduğunun da kanıtı esasında.

Haberin Devamı

Binlerce yıldır diyar diyar geziyoruz: Nasıl başladı bu turizm

1908 yılında Efes’te Celcus Kütüphanesi önünde fotoğraf çektiren turistler.

Roma’nın etkisi

Romalıların tüm Akdeniz’e hâkim olmaları, üç kıtaya yayılan imparatorluk sınırları içinde inşa ettikleri yollar, aynı para birimi, aynı dil ve aynı yasaların geçerli olması, artan refah ve güven, turizmin de gelişmesine olanak sağlar. Romalılar tarihi eserleri, ünlü şehirleri, olimpiyat oyunlarını, festivalleri ziyaret eder, yazlık sahibi olur, sağlık amaçlı seyahat ederler, gittikleri yerlerde rehberlik hizmeti alır, duvarlara yazılar yazıp ve hediyelik eşyalara para harcarlar. Roma Dönemi’nde pek rağbet gören turlardan biri de İtalya’dan başlayıp Yunanistan, Anadolu, Mısır kıyılarını deniz yoluyla gezmektir. Tanıdık geldi değil mi? Günümüz kurvaziyer gemileri de aynı rotayı izlemekte çünkü. Turizmin altın çağı ise Augustus Dönemi olur. Romalılar özellikle bugünkü Ege Bölgesi’ne önem verirler. Antik Çağ’ın ünlü heykeltıraşı Praksiteles’in eseri olan Aphrodite heykelini görmek için Knidos’a, ünlü kehanet merkezlerini ziyaret için Kolophon ve Didim’e, Antik Çağ’ın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı’nı görmek için Efes’e gelirler. Homeros’un İlyada’da anlattığı Troya’yı ziyaret ederler. Efes, ev sahipliği yaptığı “Panioinion” festivali ile etkinlik turizmine; Bergama, Asklepion ve Hipokrat’tan sonra en çok tanınan hekimi Galenos ile sağlık turizmine; Didim, Apollon Tapınağı ile inanç turizmine ev sahipliği yapar.

Haberin Devamı

Binlerce yıldır diyar diyar geziyoruz: Nasıl başladı bu turizm

Bergama, Roma Dönemi’nde Asklepion ile bir sağlık turizmi merkeziydi.

Özetle insanlık tarihinde ilk turlar Anadolu ve yakın çevresinde Troya’da, Efes’te, Bergama’da, Knidos’ta, Milet’te, Didim’de başlar. Bu dönemde turizmin gelişmesinin nedenlerinden biri de yapılan yollar ve bu yollar üzerindeki konaklama tesislerinin kalitelerinin artması olur. Roma Dönemi’nde, bugünün otobanları sayılabilecek “Via Regalis”, “Via Flamnia”, “Via Aemilia”, “Via Avrelia” ve İstanbul’dan başlayan “Via Egnatia” üzerinde sayıları artan konaklama, dinlenme ve at değiştirme noktaları, yolculukların kalitesini arttırırken seyahat sürelerinin de kısalmasına neden olur. Roma seyahat rehberleri de bu seyahatleri kolaylaştıran bir diğer etken. Bugün İngilizcede “tur programı” anlamında kullanılan “itinerary” kelimesi işte bu rehberlerin adı olan “itinerarium”un çoğulu “itineraria”dan gelmekte. Bu rehberlerde her durak ile bir sonraki arasındaki tüm yerleşimlerin bir listesi, aralarındaki mesafeler, bağlantılar, konaklama yerleri ve bunların özelliklerini gösteren işaretler yer almakta idi. Bunlardan en bilineni ve günümüze ulaşanı “Tabula Peutingeriana” olarak isimlendirilen bir haritadadır. Bu rehberde Konstantinopolis’ten Antiochia’ya yani İstanbul’dan Antakya kadar 23 “mansion”, yani imparator ve çevresini ağırlayabilecek han ve 30 “mutation”, yani hayvan ya da araç değişimine yarayan basit tesis olduğu görülmekte. Ne yazık ki belgelerde ve haritalarda yer alan ülkemiz sınırları içindeki bu yapıların hiçbiri ile ilgili bugüne kadar bir arkeolojik çalışma yapılmamış durumda.

Haberin Devamı

Binlerce yıldır diyar diyar geziyoruz: Nasıl başladı bu turizm

Tabula Peutingeriana’da İstanbul’un yer aldığı bölüm.

Haberin Devamı

İlk rehberler

 Likyalı bir rehberin M.Ö. 4. yüzyılda Büyük İskender’in ordusuna Anadolu seferinde yol gösterdiğinden sıklıkla bahsedilir. Ancak dünyada yazılı kaynaklara geçmiş ilk rehberler Mısırlı rahipler. M.S. 130 yılında Roma İmparatoru Hadrian ile eşi Sabina, Thebes Meydanı’ndaki Pkargoh Amenhotep heykelini görmek için Mısır’a geldiklerinde Mısırlı rahiplerin onlara eşlik ettiği biliniyor. Ama M.Ö. 7. yüzyılda başlayan olimpiyat oyunlarını ilk organize geziler olarak kabul edersek ilk turist rehberliği de o yıllarda başladı diyebiliriz. Herodot’un “Historia”sı ise ilk rehber kitap olarak kabul edilebilir. Roma Dönemi’nde iki ünlü Anadolulu, Strabon ve Pausanias da ilk rehberler arasında sayılabilir. İlyada’nın yazarı Homeros ve Orta Çağ gezgini Evliya Çelebi ise bugün de kesinlikle iyi bir rehber olurlardı. “Türk rehberlerinin piri kim?” sorusunun cevabı ise kesinlikle Cevat Şakir Kabaağaçlı ya da bilinen adı ile Halikarnas Balıkçısı olur

Haberin Devamı

Türkiye’de rehberliğin tarihi

Ülkemizde turist rehberliğin geçmişi 19. yüzyılın sonlarına kadar uzanıyor. 1839 yılında Tanzimat’ın ilanıyla birlikte Avrupa ile gelişen ilişkiler, sanayi devrimi ile artan gelir düzeyi, 1883 yılında Paris-İstanbul arasında başlayan Orient-Express tren seferleri ve Osmanlı topraklarına seyahat olanaklarının artması, Avrupa ile artan ticaret bağları Osmanlı’da ilk profesyonel rehberlik yapılanmasına neden olur ve 1890 yılında 190 sayılı Nizamnâme yayımlanır. Bu nizamnâme ile rehberlik mesleğini icra edecek olanların belirli şartları sağlamaları halinde uygun bir belge almalarına karar verilir. Nizamnâmeye göre belge almak isteyenlerin cinayet ya da ağır bir suçtan hüküm giymemiş olmaları, Türkçe dışında bir başka dili de anlayıp konuşabildiklerinin sınavla tespiti ve ayrıca memleket meselelerine hâkim olduğunun incelenip ve onaylanması gerekmektedir. I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı dönemlerinde ise İngiliz Kemal olarak bilinen Esat Tomruk, Kıbrıslı Hayri Bey, dil bilen emekli subaylar ve öğrencilerden oluşan gönüllü rehberler, yabancılara amatörce tercüman rehberlik hizmeti verirler. 1923 yılında Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra yabancı turistlere Türkiye hakkında olumsuz bilgiler verilmesini engellemek amacıyla daha sonra Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu adını alacak olan Türk Seyyahin Cemiyeti kurulur. Genç Cumhuriyet’in ilk yaptığı işlerden biri de 8 Kasım 1925’te, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından iki yıl sonra çıkardığı 2730 sayılı “Ecnebi Seyyahlara Tercümanlık ve Rehberlik Edecekler Hakkında Kararname” ile rehberlik mesleğini bir kimliğe kavuşturmak olur.

Binlerce yıldır diyar diyar geziyoruz: Nasıl başladı bu turizm

Bodrum’u, Ege turizmini yaratan Halikarnas Balıkçısı, Türk rehberlerinin duayeniydi.

Antik Çağ’dan “gezi yazıları”

Bir de Antik Dönem’de yazılmış kitaplar var ki onlar bize seyahatlerin ve ziyaretlerin nedenleri hakkında bilgiler veriyor. Mesela 5. yüzyılda yaşamış olan tarihçi Herodot’un “Historia”sı ya da 2. yüzyılda yaşamış olan Yunan gezgin Pausanias’ın 10 ciltlik eseri “Periegesis tes Hellados”, gezi yazılarının ilkleri olarak tarihte yerlerini almış durumdalar. Bir diğer yazar Ksenofon’un yazıları ise sadece turistlerin değil yerel halkın da ilgisini çekmekteydi o yıllarda.