04.03.2021 - 17:20 | Son Güncellenme:
Floransa’nın köklü tarihi 15. yüzyılda Medici ailesiyle başlar. Bu ailenin üyeleri zaman içerisinde şehirde gösterişli binalar yaptırır, mimar ve heykeltıraşları da maddi açıdan destekler. Dünyaca ünlü sanatçılardan; Michelangelo, Leonardo da Vinci ve Botticelli de bu destekleri alarak Floransa’da Rönesans Dönemi’ni başlatır. Şehir bundan sonra da müzeler ve galerilerle donanmış dünyaca ünlü bir kültür kentine dönüşür. Günümüzde senede 10 milyon turistin Floransa’ya ziyaretler düzenlediği biliniyor. Zaten şehrin geçim kaynaklarının başında da turizm geliyor. Floransa, Akdeniz iklimine sahip olduğu için yılın tüm aylarında seyahat yapmak için uygun hava koşullarına sahip. Bu sebeple bölgeyi ziyaret etmek isteyenlerin mevsim konusunda herhangi bir tereddüt yaşamasına gerek yok. Floransa ziyareti yapmak isteyenlerinse mutlaka Schengen Vizesi sahibi olması gerek. Burada gezmeyi planlayanların yanında mutlaka İtalya’ya ait para birimi taşıması gerekiyor. Floransa’da turistik gezi yapmak isteyenlere, gezilecek yerler de göz önüne alınarak, rahat ayakkabılar giymesi tavsiye ediliyor. Bölgenin tamamı birkaç günde gezilebilir. Ancak Floransa’ya gitmeden önce detaylı bir gezi listesi çıkarmakta ve verimli bir rota oluşturmakta fayda var.
Signoria Meydanı, Rönesans’ın en önemli eserlerine ev sahipliği yapmaktadır. Bu sebeple de buraya giden ziyaretçiler tarafından bir açık hava müzesine benzetilir. Meydanda ünlü Rönesans heykellerine ev sahipliği yapan çeşitli sanat galeri de bulunmakta. Bu heykeller arasında en tanınanı ise Michelangelo tarafından yapılan Davud heykeli.
Floransa Katedrali, kentin en büyük ve ihtişamlı yapısı olarak kabul ediliyor. Yapımına 1296 senesinde başlanan katedral görkemli bir kubbe ve iç kısmında da değerli fresklere sahip. Yapının en alt katında da önemli Roma eserlerine ve Brunelleschi’nin mezarı bulunuyor.
Uffizi Galerisi; Gotik, Rönesans ve Maniyerizm akımlarından etkilenen çok sayıda değerli eserin sergilendiği bir alan. Burada aynı zamanda Medici ailesine ait bazı parçaları da görmek mümkün. Özellikle yaz sezonunda bu galeri önünde uzun ziyaretçi kuyrukları oluşuyor. Bu nedenle Uffizi Galerisi’ne gitmeden önce mutlaka bilet alınması tavsiye edilir.
Pitti Saryı, 1457 yılında Pitti ailesi tarafından yaptırılmış ve 16. yüzyılda da Medici ailesi tarafından satın alınmıştır. Yakın tarihte halka açılan bu yapıda Barok ev Rönesans dönemlerine ait çok sayıda eser sergilenmekte. Sray içerisinde gezilebilecek alanlar ise Palatine Galerisi ve Modern Sanat Galerisi’dir.
Medidi ailesi Pitti Sarayı’na taşındıktan sonra eski malikaneleri Vecchio Sarayı olarak anılmaya başlamıştır. Saray girişinde Floransa’nın eski görünümünü gösteren bir çizim yer almaktadır. Giriş katta bulunan bir odada da değerli sanat eserleri sergilenmektedir.
Giotto’nun Çan Kulesi, Floransa’nın simgesi olarak kabul edilir. Floransa Katedrali’nin yanı başında bulunan bu yapıya merdivenlerle çıkmak ve kentin manzarasını izlama fırsatı bulmak da mümkün. Çan Kulesi toplamda 84,7 metre olan uzunluğuyla oldukça görkemli bir görüntü oluşturuyor.
Boboli Bahçeleri, Pitti Sarayı’nın hemen arkasına Grand Dük 1. Cozimo tarafından yaptırılmıştır. Rönesans akımından etkilenen bu bahçeler, sonrasında halkın ziyaretine açılmıştır. Günümüzde de özellikle yaz aylarında yoğun bir şekilde ziyaret edilir.
Piazza della Repubblica için şehrin merkezi tanımlaması yapmak mümkündür. Burası şimdilerde şehrin hem ticari hem de siyasi merkezi olarak kullanılıyor. Bir kenarında Arcone isimli zafer tankı bulunan meydanda çok sayıda kaliteli restoran da yer alıyor. Burası genellikle turistlerin kent dokusunu yansıtmak için fotoğraf çektirdiği bir alan. Şehir merkezinde konaklamak isteyenler için meydan çevresinde güzel oteller bulmak da mümkün.
San Lorenzo Bazilikası’nın mimari detayları 15. Yüzyılda Brunelleschi tarafından hazırlanmıştır. Sonra da Mediciler’in finansal desteği sayesinde inşasına başlanmıştır. Ancak, maddi problemlerden ötürü bu inşaat yarım kalmıştır. Tamamlanamamasına rağmen, San Lorenzo Bazilikası içerisinde yer alan mevcut bölümlerin ziyaretine devam edilmektedir. Bu bölümlerde; Filippo Lippi’nin Bildirisi, Donatello’nun Vaiz Kürsüleri ve Aziz Lawrence Şahadeti eseri yer almaktadır. Yapının en gösterişli bölümü ise Medici Şapeli olarak kabul ediliyor.
Aziz Giovanni Vaftizhanesi, 1059 senesinde inşa edilmeye başlamıştır. Dini bir önem taşıyan bu yapı, mimari tasarımı ile de dikkat çekmeyi başarmaktadır. Andrea Pisano ve Lorenzo Ghiberti tarafından inşa edilen bu yapının eski bir tapınak üzerine kurulduğu hakkında bazı söylentilerle karşılaşmak da mümkün.