CHP üyesi Marmara Üniversitesi İİBF İktisat Fakültesi İngilizce Ekonomi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hurşit Güneş, hızlı bir şekilde CHP'nin genel başkanlığına hazırlanıyor. Bunun için 60 ildeki CHP teşkilatlarını gezdi, üyelerle konuştu. CHP ve Türk siyasal tarihinde önemli bir yeri olan rahmetli Turan Güneş'in oğlu olan Prof. Hurşit Güneş ile CHP'nin sorunlarını ve tekrar güçlü bir siyasal parti haline gelmesinin koşullarını konuştuk.
* Türkiye'de 60 ili dolaştınız. CHP'nin durumu nasıl görülüyor?
Yeni bir harekete, yeni insanlara ve yeni çözümlere gereksinim var. Mevcudu iyileştirerek değil, ancak çok büyük bir yenilikle CHP'nin var olabileceği görülüyor. Aksi takdirde 20 yıldır varolan çözülme sürecek ve bu geçici değil, kalıcı bir durum olacak... Bu durumdan ancak sosyal devleti inşa edecek projelerle kurtulabiliriz.
* Neden kendinize "Genç CHP Hareketi" diyorsunuz?
Tarihinde CHP'yi gençleştiren iki hareket oldu. Birincisi 1947'de bizzat İsmet Paşa tarafından yapıldı. Gerek Hasan Saka hükümetiyle, gerekse genç Genel Sekreter Kasım Gülek'le bir yenilenme çabası oldu. 1971 - 1972 yıllarında ise ortanın solu hareketi ve Ecevit'le başarılı bir çıkış yakalandı. 1965 - 1971'e kadar ortanın solu sloganını İsmet Paşa'nın kendisi kullanmış ama partisinin oylarını artıramamıştı. Oysa yeni ve genç bir kadro, dinamik bir yapıyla partinin oyları arttı.
* Bu nasıl oldu?
Ülkedeki yeni toplumsal koşulları genç CHP'liler gördüler ve yeni programlar yaptılar. Entellektüel bir hareketle de bunu bağdaştırdılar. Toplumda CHP'nin yenilendiği izlenimini veren yeni bir çıkış gerek. Bugünkü CHP eski CHP değildir. Bugünkü CHP'yi yenilersek ancak eski CHP'ye kavuşabiliriz.
* Siz CHP'de bir hizip hareketi olarak görülmüyor musunuz?
CHP'yi güçlendirmeyi hedefleyen bir hareket hizip hareketi olmaz. Partinin mevcut yöneticilerinin içinde bulunarak da yenilik hareketi oluşturulamaz. Şu anda parti kendi içine dönmüş, toplumla bağlarını kaybetmiş ve siyasal temsil yeteneğini yitirmiştir. Gençlerden az, yaşlılardan daha çok oy almamız da bunun göstergesidir.
CHP, hala 1970'lerin tartışmalarını yapıyor. Özelleştirmeyi, insan hakları ve Kürt sorununu çok, ama sosyal
devlet olgusunu, sağlık reformunu, ulusal sağlık sigortasını çok az tartışıyor. Bu nedenle bizi solcu yapan ve diğer partilerden ayırt eden unsurları yitiriyoruz. Istanbul'un veya Diyarbakır'ın varoşlarında kanalizasyon yoksa, su akmıyorsa sosyal demokratlar buna çözüm üretmeli. Bunun yerine, "Atatürk'ün partisine oy verin" demekle oy alınmaz.
* CHP üye kayıtlarını yeniledi. CHP'nin üye profilinden ne çıktı?
Yeni üye profili CHP'nin yaşlanmış ve sosyal demokrat dinamiklerden büyük ölçüde kopmuş olduğunu gösteriyor. 18 - 25 yaş grubunda üye oranı
yüzde 2.9. Oysa Türkiye'de bu demografik kategorideki nüfus oranı yüzde 25. Üyelerin yüzde 32'si 50 yaşın üstünde. Oysa bu kategoride de ülke nüfusu yüzde 25. Demek ki, yaşlı bir partiyiz. Meslek gruplarında ise yüzde 16.8'le emekliler başta geliyor. Öğrencilerin oranı binde 2. Bu CHP'nin dinamik ve gençliğin partisi olmadığını gösteriyor.
* CHP'nin yeni yönetimi daha çok üyelik ve tüzük çalışmalarıyla ilgilendi. Bu yanlış mıydı?
Çok yanlış değildi ama üye profili ancak alternatif politikalarla düzelebilir. Siyasi partiler sürekli örgütlerini tazelemezler, siyaset yaparlar;
güncel sorunlar karşısında kendi politikalarını topluma sunarlar.
* "Yeni bir hareket, yeni bir çizgi, yeni bir motivasyon" öneriyorsunuz. Eski "ortanın solu" hareketine vurgu yapıyorsunuz. Sözlerinizi biraz açar mısınız?
CHP'de yeni bir hareket olmadığı takdirde çöküş devam eder. Toplum ile CHP artık pek ilgilenmiyor; laikliğin önemli bir koruyucu kurumu olarak görüyor ama siyaset laiklikle şeriatçılık ikilemi üzerine oturmadığı için, CHP giderek siyasal temsil yeteneğini yitiriyor. Dolayısıyla yeniden Türkiye'ye uygun yeni bir hareketi geliştirmesi lazım.
Tarihinde CHP'nin hiçbir zaman yitirmediği bir tarafı olmuştur. O da aydınların partisi olma özelliğidir. Oysa bugün CHP çağdaş aydınların partisi olmaktan da çıkmıştır. Çünkü aydınların CHP'den farklı bir söylemi ve talepleri var; dünyayı farklı görüyorlar. CHP'nin aydınlarla da tekrar barışması gerek.
* CHP halktan nasıl uzaklaştı?
CHP toplumun büyük kesiminde tartışılan konuları tartışmıyor. CHP özelleştirmeleri yıllardır çok yoğun tartıştı. Acaba özelleştirmeler gecekonduda oturan vatandaşlar tarafından aynı yoğunlukta tartışıldı mı? Bu sorunlar önemsizdir demiyorum ama Türkiye'de 7.5 milyon özürlü var. CHP'de, bu sorunların tartışıldığı bir toplantıyı hatırlamıyorum ama tahkimi tartışan çok toplantıyı biliyorum.
Varoşlarda altyapı hizmetlerinin eksikliği yoksul insanları etkiliyor. Batman, Diyarbakır gibi şehirlerde kent mi, köy mü olduğu belli olmayan yerlerde yaşayan yüzbinlerce insan var. CHP bunlar için bir şey yapmıyor. Özetle, CHP yoksul kesimlerin hissettiği sorunların çözüm arayışı içinde değil. Bunlar bizi halktan kopardı.
* Sosyal adaletin vurgulandığı, hakça düzenin istendiği, 1970'lerdeki "ortanın solu" hareketinden CHP çok geride o zaman....
Kesinlikle evet! O gün belki parti soluk, soyut bir soldaydı. Ama en azından sol söylemi gecekondularda yankı buluyordu. Bugünkü CHP soyut bir sol bile değil.
* CHP politikalarını laisizm değil, sosyal adalet üzerine mi kurmalı diyorsunuz?
Kuşkusuz biz laisizme inanan bir partiyiz. Ancak oy almak için bizim aleni solculuk yapmamız lazım. Çünkü Türkiye'de gelir dağılımı çok bozuk ve sosyal adalete çok ihtiyaç var.
Sosyal adalet insanların eşit gelişebileceği bir ortamın yaratılmasıdır. Ben Kandıralıyım. Bizim Kandıra'dan üç profesör çıktı. Nihat Erim, Turan Güneş ve ben. Kandıra'nın yüzlerce köyünde profesör olacak başka yetenekli insan yok muydu? Elbette vardı. Ama onların böyle fırsatları olmadı. Bu üç insanın ortak tarafı da varlıklı ailelerden geliyor olmaları. Diğerleri ise olanaksızlıktan ya hala çiftçi kalıyor ya da en iyisinden işci olabiliyor.
* O zaman CHP sağa değil, sola açılmalı.
Kesinlikle. CHP'nin sol bir parti olması gerekliliği Türkiye'nin sosyo -ekonomik yapısından geliyor. Biz gerçekten solcu olmalıyız.
Sosyal demokrasiyi büyük sıkıntıya sokan, siyasetin Kürt sorunu - terör sorunu, laiklik - İslamcılık eksenine oturmasıdır. Türk solunun asıl gücü ise gelir dağılımının dengelenmesindedir. Türkiye'nin bu ortak sorununu öne çıkarırsak ülkemizdeki gergin siyaset de normalleşir.
* Türkiye'nin Kopenhag kriterlerini atlayacak özel koşulları var mı?
Elbette yok. Ancak unutmayalım ki, insan hakları sorunları daha çok aydınları ilgilendiren bir konudur. Türkiye'nin yoksul insanları daha çok sosyo - ekonomik durumlarından muzdariptirler. Düşünce özgürlüğünde sorunlar varsa bu yoksul insanları değil, daha çok varsıl insanları ve aydınları ilgilendiriyor. CHP sadece aydınların düşünce özgürlüğü sorunlarıyla ilgilenirse, bu bizi sol bir parti olmaktan çıkartıp, sadece özgürlükçü bir parti yapar. Özgürlükleri savunmak ise solculuk değildir. Sağ bir parti de özgürlükleri savunabilir. Bizi sağ partilerden ayırt eden unsur, sadece özgürlükleri savunmamız olmamalıdır. Biz sosyal devleti savunmalıyız.