Prof. Dr. Uğur Alacakaptan ile Öcalan davasıyla tekrar gündeme gelen, DGM’lerin “sivilleşmesiö, DGM’lerin evrensel hukuk açısından ne anlama geldiği üzerine konuştuk.
Naki Özkan
DGM’lerin “sivilleşmesiö konusunda ne diyorsunuz?
“Sivilleşmeö kavramı yanlış. DGM’ler zaten sivil mahkeme teşkilatı içinde. DGM’ler askeri mahkeme değil. İçinde sadece bir askeri üye var. Sanıyorum “DGM’lerin sivilleştirilmesiö denilirken, mahkemelerin askeri hakimlerden arındırılması kastediliyor. Bana göre DGM’ler tamamen kaldırılmalı. Ama bu aşamada hemen kaldırılmasını tartışmaya açmak, askeri hakimin çıkarılmasını geciktirici bir faktör olacağı için uygun bulmuyorum.
*DGM’lere neden karşısınız?
Ben DGM’ye bugün karşı çıkmış değilim. DGM’ler kurulurken böyle bir mahkemenin gerekçesi olmadığını söyledim. Bir kere “
Devlet Güvenlik Mahkemeleriöndeki, “Devlet Güvenliğiö lafı yanlış. Devletin güvenliği vardır. Devlet güvenliği ne demek? Tercümesini de doğru yapmak lazım. “Devlet güvenliğiö denilince, bu mahkemeler başka tür mahkemeler, onun hakimleri de etten kemikten değil gibi bir kanı oluşuyor.
“Fransa’da varö deniliyor. Fransa’da Cezayir meselesi yüzünden vardı. Sonra da kaldırıldı. Bu gibi davalara Paris Ağır Ceza Mahkemesi bakıyor artık. Bu tür mahkemelerin demokratik bir mazisi de yok. Bunları kuranlar faşizm döneminde İtalya idi. Onlar bile bu mahkemeleri fazla işletmediler. Sonra Fransa’ya geçti. Ordan da bize intikal etti.
Savunma süresi sorun olur
Biz hakimlerimize güvenmiyor muyuz? Hakimlerimize güvenmek için, ille de onlara, onların görev yapacağı mahkemelere özel bir isim mi vermek gerekir? Pekala, bir ağır ceza mahkemesi, bir bölgedeki bu tür suçlara bakacak bir mahkeme haline getirilebilir.
Sanki DGM’lerin statüsü öbürlerinden yüksekmiş gibi bir anlam verilmesi, adliye camiası ve adalet duygusu için sıkıntılar yaratır. DGM’ler bir an evvel davaları bitirecek gibi gerekçeler ileri sürülerek kuruldu. Bunun da olmadığı görüldü. İşler orada da kolay kolay bitmiyor. Davaların uzun sürmesinin gerekçeleri bütün mahkemeler için geçerli.
Ayrıca evrensel kurallar açısından da bu mahkemelerin bazı eksiklikleri var. Biri ortaya çıktı. Bir başkası da ortaya çıkacaktır: Örneğin savunmaya 15 günden fazla hak verilmemesi gibi...
*15 günlük savunma süresi hukuka aykırı değil mi?
Bizim kanunumuza uygun. Ama evrensel kurallara ters düşüyor. Davaların makul bir sürede bitirilmesi adil yargılamanın temel gereklerinden biridir, ama savunma hakkı da adil yargılamanın en temel direklerindendir.
Ortada bir başka sakınca daha var: Evrensel hukuka göre bir davaya başlayan mahkeme sonuna kadar bu davayı götürmelidir. Arada bir değişme olursa, bütün işlemlerin yeniden yapılması gerekir. Bu sakıncaların ne kadar
güncel olduğu Öcalan davası dolayısıyla ortaya çıktı.
DGM’ler Anayasayı da değiştirerek kaldırılmalı. Onun yerine ağır ceza mahkemeleri görevlendirilmeli.
*DGM’ler kaldırılıncaya kadar, askeri üyenin çıkarılmasını gerekli görüyor musunuz?
Şu anda başka çare yok zaten. Altına imza attığımız Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre kurulan Mahkeme’nin verdiği kararlara uymayı tahahhüt ettik. DGM’lerde askeri üyenin bulunmasının, o mahkemelerin bağımsız olmak sıfatını kaldırdığı şeklindeki AİHM kararı karşısında yapacak başka bir şey yok.
*AİHM kararlarına göre, askeri üye çekilse dahi, hakim değiştiği için davanın yeniden başlaması lazım. Bu nasıl olacak?
AİHM’de sorun çıkar mı?
Bizim usul kanunumuzun 381. maddesine göre, heyetle yani birden fazla hakimle çalışan mahkemelerde, üyelerden birinin davaya girmekte bir mazereti ortaya çıkarsa, davanın devamlılığını sağlamak üzere o azanın yerine geçmek üzere bir ihtiyat aza bulundurulur.
İyi niyetli ve tarafsız mahkeme
Bu durumlarda devamlılık yedek üye ile sağlanır. Ama Öcalan davası iki celse yedek üyesiz devam etti. Bu itibarla sanıyorum ki, kanun değiştikten sonra, yedek üyenin katılmasından önceki işlemlerin tekrarlanıp tekrarlanmadığı AİHM tarafından sorulabilir. İşlemlerle ilgili tutanak suretleri okunarak, sanık ve avukatlarının buna bir itirazı olup olmadığı sorularak, mevcut aykırılık büyük ölçüde giderilebilir.
Ama AİHM, buna makbul gözle bakabilir mi, bilmiyorum. Ama iyiniyetli, tarafsız ve güvenli bir mahkeme olduğunu şimdiye kadar gösterdiğine göre, AİHM’nin yedek üyenin girmesinden sonraki sürece büyük bir itirazı olacağını sanmıyorum.
*Avukatların “güvenli kalacak yer bulamıyoruzö gibi şikayetleri, AİHM’de bir sorun çıkmasına yol açabilir mi?
Bir kulp takacak olurlarsa bunu da takabilirler. Ama bunun ne kadar gerçek olduğunun bilinmesi lazım. Ama ben savunma hakkının sanık açısından kısıtlanmadığı kanaatindeyim. Öcalan davaya çok iyi hazırlanmış. Sayfalar dolusu dilekçeler yazmış, daha da yazacağa benziyor. İşkenceye ve kötü muameleye maruz kalmadığını söylüyor. Umumi ahvalinden öyle olduğu da anlaşılıyor. Bir ara sanık avukatlarına saldırılar oldu. Bunlar çok yanlıştı. Ama durdu. AİHM, bütün bunları değerlendirebilir ama bu davayı sadece bir olaya bakarak değil bütünüyle değerlendirecektir.
Avrupa Konseyi’nde idam yok
Öcalan’a yarar... Batı istedi diye mi yapacağız?..ö denilerek, demokratik düzenlemelere tepki duyulmuyor mu?
Demokratik istemlerin Abdullah Öcalan beyefendiye endekslenmesi çok ayıptır. Türkiye bunların yapılmasının farkına bir zorlamayla vardı. AİHM’nin “İncalö davasında verdiği karar olmasaydı, belki bugün, bu noktaya da gelemeyecektik.
Türkiye demokrasiye müstahaktır. Avrupa istese de istemese de, demokratik gelişmeleri sağlamak zorundayız. Bakın CMUK’da bir değişiklik yaptık. Buradaki sanık hakları dünyanın birçok ülkesinde yoktur. Bunu Avrupa istediği için yapmamıştık.
Demek ki istersek yapabiliyoruz. Ama bu kanunu DGM’lere de teşmil etmeliyiz. Özgürlük sorunu etnik, sadece bir bölgenin ahalisini değil, bütün vatandaşları ilgilendiren, Türkiye’nin varlığı ile ilgili bir sorun olarak ele alınmalı. Demokrasi meselesini PKK ve Öcalan ile birlikte düşünmek yanlıştır. Birlikte tartışılmış olması bir şanssızlıktır.
*Avrupa’da en ağır suçlar için bile mübebbet hapis cezası veriliyor. İdam cezası verilmesi halinde bir sorun çıkar mı?
Avrupa Konseyi’nin 40 üyesi var. Sanıyorum Türkiye dahil çok az sayıda ülkede ölüm cezası kaldı, ama hiç birinde uygulanmıyor. Genel eğilim de idam cezasının üye ülkelerde tamamen ortadan kaldırılması. “Mahkeme idam cezası versin mi, vermesin miö diye bir tartışmaya giriliyor. Mahkemeyi baskı altına almak iyi değildir. Ne ceza verilirse verilsin, hukuk kurallarına göre yapılmış bir davanın sonucunda çıkacak karara hepimiz saygılı olmalıyız.
*Mahkeme hukuki rotada gidiyor mu?
Başkan uygar bir insan, çok iyi götürüyor. Sıkıntı yaratmıyor. Herhangi bir adli davada bile daha çok sıkıntı doğardı.