12 Eylül'den hemen sonra sürgüne gitmeyi beklerken, askeri ciple Konsey'in kapısına getirilen Özal, Başbakan olduktan sonra Evren'in çekindiği isimlerin başında yer alıyor. Evren - Özal çekişmesinde dönüm noktasını siyasi yasakların kalkması oluşturuyor
12 Eylül yönetimi, askeri müdahaleye dayanak olan anarşi ortamının siyasal istikrarsızlıktan kaynaklandığı üzerinde durmuş, 1982 Anayasası'nda güçlü bir "yürütme" organı öngörerek sorunu çözebilmeyi ummuştu. Müdahaleden sonra ilk kez 1983'te yapılan seçimlere sadece üç partinin sokulması ve vetolar da, aynı amaca yönelikti: İstikrar.
Bu arayış sırasında askeri yönetim ilk hükümeti nasıl kurdu? Geçiş dönemi nasıl yaşandı? Yasaklı seçimlerin ardından Turgut Özal hükümeti kurma görevini nasıl aldı? Kenan Evren görevi Özal'a verirken neleri şart koştu? Özal, hükümeti kurma görevini almaya çıktığı Köşk'te Evren'i kimin önerisi üzerine kendisine doğru çekerek öptü? Siyasi yasakların kaldırılması sırasında Özal'ın Evren'in kaygılandıran planı neydi? Ordunun komuta kademesinde yapılan büyük operasyonun perde arkasında neler yaşandı? Özal ilk Bakanlar Kurulu toplantısında bakanlara ne talimatı verdi? Özal ile Evren arasında patlayan mektup skandalında gözlerine inanamayan paşa kimdi? Özal'ın Demirel'e ilişkin tutmayan planı, Yaşar Kemal'den yardım istediği projesi neydi?
Kenan Evren'den Turgut Özal'a, Süleyman Demirel'den Necip Torumtay'a, Yaşar Kemal'dan Mesut Yılmaz'a, Erdal İnönü'den Necmettin Erbakan'a Türkiye'nin yakın tarihine damgasını vurmuş isimlerin odağına yerleştikleri bu öyküyü, usta gazeteci Orhan Tokatlı'nın kaleminden, bugüne kadar bilinmeyen ilginç ayrıntılarıyla okuyacaksınız. / Milliyet
...
...
Nihayet beklenen oluyor. 11 Eylül günü Başbakanlık'ta Hasan Celal Güzel'i ziyaret eden Genelkurmay'dan bir emir subayı "Yarın darbe olacak, komutanlar konuşurken duydum" diyor. Genelkurmay'daki hazırlıklar bu ihbarı doğruluyor. Güzel bu haberi alır almaz hemen Özal'ı arayıp durumu anlatıyor.
Özal, ona Başbakan Demirel'e gidip durumu anlatmasını söylüyor. Güzel dediğini yapıyor ve başbakanın makam odasına gidiyor, ancak aldığı haberi Demirel'e ulaştıramıyor. Bu arada devalüasyonun
yüzde 45'ten yüzde 55 - 56'ya yükseltilmesi isteniyor. 25 Aralık'ta istikrar programı çalışmaları bitiyor. Ocak 1980'de açıklanması bekleniyor. Ancak Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının Cumhurbaşkanı Korutürk'e verdikleri muhtıra nedeniyle durum değişiyor ve açıklama gecikiyor.
...
1980 müdahalesi sonrasının
Devlet Başkanı, Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren, hükümetin bir an önce kurulması konusunda hazırlıkların yapılması talimatını verince, başbakanlık makamı için çeşitli isimler ortaya atılıyor. Atatürkçü, milliyetçi, laik ve yolsuzluklara karışmamış bir kişi aranmaya başlıyor. Önce bu özelliklere uyan CGP Genel Başkanı Turhan Feyzioğlu'nun üzerinde duruluyor. Fakat bazı konsey üyeleriyle Silahlı Kuvvetler'in bir kesimi Feyzioğlu'na itiraz ediyor. Evren buna rağmen Feyzioğlu'nu davet edip görüşüyor... CGP Genel Başkanı da kendisine itirazları göz önünde tutarak, başbakanlık için kendileriyle aynı dili konuşacak bir askerin daha uygun düşeceğini, elinden geldiğince izah etmeye çalışıyor. Bunun üzerine bir ay önce Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndan emekli olan Amiral Bülent Ulusu üzerinde görüş birliği sağlanıyor ve başbakanlığı açıklanıyor.
Sürgün bekleyen Özal Köşk'te
Başbakanın atanmasından sonra, Bakanlar Kurulu'nun diğer üyelerinin belirlenmesine geçiliyor. Bu normal bir sivil idare olmadığı için, başbakanın bakanlarını atama yetkisi bulunmuyor. Bakanları da Askeri Konsey ayrı ayrı tespit ediyor. Ulusu, ekonomiye yabancı olduğu için, bu alanı dolduracak isim olarak akla, adı daha önce da kulaklara fısıldandığından DPT Müsteşarı Turgut Özal geliyor. Askeri müdahale sonrası evinden alınıp sürgüne gönderilmeyi bekleyen Özal, kapıya gelen bir ciple kendini Evren'in huzurunda buluyor. Devlet başkanı ona ekonomik işlerden sorumlu devlet bakanlığı ve başbakan yardımcılığı görevini öneriyor. Uzun süren görüşmelerde Özal, görevi kabul edeceğini, ancak ekonomiyle ilgili bakanlıklara getirilecek isimleri kendisinin tespit etmesi için yetki verilmesini istiyor. Özal, Maliye Bakanlığı'na Kaya Erdem'i, Ticaret Bakanlığı için de Kemal Cantürk'ü öneriyor... Banker krizinin ardından Kaya Erdem, sonra da Turgut Özal istifa ederek 1983 seçimlerine kadar köşelerine çekiliyorlar.
...
12 Eylül Anayasası yüzde 92'lik bir oy oranıyla kabul ediliyor ve ihtilal lideri Kenan Evren Cumhurbaşkanı oluyor. Ayrıca, Anayasa'nın siyasi yasakları içeren geçici dördüncü maddesi de yürürlüğe giriyor. Böylece Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş'e 10 yıl süreyle siyaset yapmak yasaklanıyor.
...
Necdet Calp'in Halkçı Partisi, emekli general Sunalp'in Milliyetçi Demokrasi Partisi ve Özal'ın Anavatan Partisi'nin Kasım 1983 genel seçimlerine katılması kesinleşiyor.
Seçim günü İstanbul'da Panala Rum Ortodoks Kilisesi'nde oyunu kullanan Özal karayoluyla Ankara'ya geliyor. Sabaha karşı ANAP'ın oyların yüzde 42.15'ini alarak 211 milletvekiliyle tek başına iktidar olma şansını elde ettiği anlaşılıyor.
12 Eylül Hükümeti'nden istifa ettirilmesinden 16 ay, ANAP'ı kurmasından beş buçuk ay sonra Özal'a iktidar kapısı açılıyor.
"Halkın din duygularını okşayın"
Turgut Özal birinci kabinesini kurduktan sonra ilk Bakanlar Kurulu toplantısında yaptığı açılış konuşmasında bakanlarına şu öğütlerde bulunuyor:
"Halkın din duygularını okşayacaksınız. Her konuşmanızda Atatürk'ten bahsedeceksiniz. Askerlerin baskısı hala üzerimizde devam ediyor. Özel sektörü kollayacaksınız. Yarın buralarda işiniz bittiği zaman, özel sektörde bir yeriniz olmalı."
...
Köşk'te yasak pazarlığı
Başbakan, kamuoyunun ve medyanın baskısıyla 12 Eylül yönetiminin, eski parti genel başkanları Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş başta olmak üzere tüm siyasilere getirdiği 5 ve 10 yıllık yasakları kaldırma kararı veriyor. Yasakların kalkabilmesi için iki yol bulunuyor. Anayasa'yı TBMM'de değiştirerek uygulamayı ortadan kaldırmak ya da bu anayasa maddesini referanduma sunup, halkın oyuyla sözü edilen kişilerin politikaya tekrar dönmelerini sağlamak.
ANAP yöneticilerinin çoğunluğu olayın TBMM'de çözülmesini istiyorlar. Böylece ANAP'lıların oylarıyla yasakların kaldırılmasının partiye itibar ve puan kazandıracağını düşünüyorlar. Özal'sa aksini savunuyor, halkoylamasında siyasi hakların kaldırılmasına "hayır" diyenlerin oylarının daha fazla çıkacağını ve öncelikle Demirel'e bir darbe daha vurabileceğini hesaplıyor. Özal, amacına varmak için Cumhurbaşkanı Evren'le görüşüyor. Evren çözümün TBMM'de gerçekleştirilmesinin daha uygun olacağını söylüyor. Bu telkinden sonra Özal partinin yetkili organlarıyla görüşmelerini sürdürüyor.
...
1986 Ekim ayının dokuzu ve günlerden perşembe. Cumhurbaşkanı Evren, haftalık görüşmesini Başbakan Turgut Özal'la yapıyor. Çankaya Köşkü'ndeki kabulde Özal, Cumhurbaşkanı'na ilk kez, gündeme gelen Anayasa'daki 1980 öncesi siyasi parti liderleri ve yöneticileriyle ilgili maddeyi anımsatıyor. Özal, "Paşam, anayasanın geçici dördüncü maddesiyle getirilen siyasi yasaklar memlekette bir sorun haline geldi. Bunu halletmek gerekiyor. Yasakları kaldırmak yararlı olacak. Ancak, bunu gidermek için anayasanın değiştirilmesini düzenleyen 175. maddenin ortadan kaldırılması zorunluluğuyla karşı karşıyayız" diyor. Evren izah tarzı karşısında, nedenini soruyor. Özal bunu şöyle yanıtlıyor:
"Anayasayı değiştirmek için Meclis'te üçte iki çoğunluğu sağlayamayız. Eğer anayasayı salt çoğunlukla değiştirme imkanını sağlarsak bu değişiklik de mümkün olur."
"Yasakları halk onaylasın"
Aslında 400 sandalyeli TBMM'de salt çoğunluk 201, ANAP'ın ise Meclis'te 211 milletvekili bulunuyor. Yapılan transferlerle birlikte salt çoğunluk kendiliğinden sağlanıyor. Özal, gerçekte suyu yokuşa doğru akıtmak istiyor. Nitekim konuşma sırasında bir öneride daha bulunuyor:
"Anayasa değişikliği Meclis'ten salt çoğunlukla geçse bile, bunun halkoyuna sunulmasında sayısız yararları olacak. Ben yasakların halk tarafından onaylanmasını istiyorum."
Aslında Özal'ın kafasında sakladığı gerçek şöyle:
"Anayasa değişikliği üçte iki çoğunlukla kabul edilirse, halkoyuna gidip gitmeme yetkisi Cumhurbaşkanının olmalıydı. Salt çoğunlukla yapılacak bir işlem otomatikman halkoyuna sunulmalıydı."
İhtilalin lideri Evren, Özal'ın bir komplosu karşısında tedbirli olmayı yeğliyor. Görüşmeden önce, Başbakan'ın "Yasakların kaldırılıp kaldırılmamasını millete soralım. Millet isterse anayasanın o maddesini kaldıralım" şeklindeki açıklamasını anımsıyor ve yasakların kalkmasının Özal'ın işine gelmediğini hemen anlıyor.
Cumhurbaşkanı, Özal'ın anayasanın salt çoğunlukla değiştirilmesini kendisinin kabul etmeyeceğini bildiğinden böyle bir öneriyi ortaya attığını ve sonra da TBMM'de üçte iki çoğunluğu olmadığını ileri sürerek halka karşı "Ne yapayım, ben razıyım, ama üçte iki çoğunluğum yok. Salt çoğunluğu da Cumhurbaşkanı kabul etmiyor" mazeretini göstererek konunun üstünü örteceğini biliyor.
Semra Özal, 'Evren'i öpmelisin'
ANAP Genel Başkanı'nın hükümeti kurma görevini Çankaya'dan alabilmesi için 7 Aralık tarihine kadar beklemesi gerekiyor. Uzun ve heyecanlı bir bekleyişten sonra Özal telefonla aranarak Köşk'e çağrılınca herkesin yüreğine su serpiliyor. Özal'ın Cumhurbaşkanı Evren'i kucaklayıp öptüğü meşhur sahne de bu buluşma sırasında yaşanıyor. Bu arada öpme telkinini Semra Özal'ın yaptığı biliniyor.
Evren, hükümeti kurma görev yazısını başbakan adayına verdikten sonra "Bakanlar Kurulu çalışmalarını yürütürken, görüş ve düşüncelerinizi almak isterim. Bu nedenle, Genel Sekreter Sedat Güneral Paşa'yla buluşup girişimlerinizi müzakere ederseniz memnun olurum" diyor.
...
Yarın: Köşk'le pazarlık ve paşalar operasyonu