Silahla okul basan çılgın genç, liseli Şebnem'i ağır yaraladı, din dersi öğretmenini öldürdü
Efe Erdem, Süleyman Özışık, Bülent Özdemir - İstanbul
Kartal'da, dün elindeki silahla okulu basan bir genç, barışma teklifini kabul etmeyen kız öğrenciyi kurşun yağmuruna tuttu. Amerika'da yaşanan kanlı okul baskınlarını anımsatan saldırıda, müdahale etmek isteyen öğretmen şakağından vurularak öldü. Kaldırıldığı hastanede hayata döndürülen, ancak yaşama şansının çok zayıf olduğu bildirilen kız öğrencinin bugün doğum günü olduğu öğrenildi. Saldırıdan sonra kaçmaya çalışırken yakalanan çılgın genç, "Kazayla oldu, üzgünüm" dedi.
Bağdat Caddesi üzerindeki Kartal Endüstri Meslek Lisesi'ne dün saat 16.30 sıralarında gelen Murat Kurt (18), elindeki hediye paketiyle okul bahçesinde eski kız arkadaşı 11 - D sınıfı öğrencisi Şebnem Serttaş'ın (17) yanına gitti. Bugün doğum gününü kutlayacak olan Serttaş'a tekrar barışmak istediğini bildirdi. Ancak teklifini kabul etmeyen ve bir daha görüşmek istemediğini ifade eden genç kız, koşarak okul binasına girdi. Bu duruma sinirlenen Kurt, elindeki hediye paketini açarak, içinden çıkardığı tabancayla genç kızın peşinden okula yöneldi.
Kurt'un peşinden geldiğini gören Serttaş, girdiği sınıfta Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni Hüseyin Ağırman'dan (28) yardım etmesini istedi. Ağırman, bu sırada sınıfa giren Kurt'un elinden almak istediği tabancanın patlaması sonucu şakağından yaralandı. Kurt, sınıftaki öğrencilerin korku dolu bakışları arasında, bu kez Serttaş'a dönerek iki el ateş etti.
Silah sesi üzerine sınıfa koşan Müdür Yardımcısı Tuncay Ersoy ise, kendisine de ateş açılması üzerine, birinci kattaki camdan atlayarak kurtulmayı başardı.
Paniğin yaşandığı sınıftaki öğrenciler de kaçışmaya başladı. Öğrenci İlhan Şen, müdahale etmek istediği Kurt'un darbesi sonucu çarptığı cam kırılınca elinden yaralandı.
Cinayetin ardından Kurt, okuldan çıkarak bindiği 34 TFK 52 plakalı taksiyle kaçmak isterken, kısa sürede olay yerine ulaşan polis ekibince yakalandı. Ağır yaralanan Ağırman ve Serttaş ise, ambulansla hastaneye kaldırıldı. Ağırman yolda ölürken, kafasından yaralanan Serttaş'ın yoğun bakıma alındı.
Çığlıklar atarak sağa sola koşan öğrenciler, okul yöneticilerince sakinleştirilmeye çalışıldı. Sınıfta kanlı saldırıya tanık olan öğrenciler ise olayın şokunu üzerlerinden atamadı.
`Yaşaması çok zor'
Saldırıda başından iki kurşunla vurularak ağır yaralanan ve hastaneye geldiğinde hayati fonksiyonları durduğu için öldü sanılan Serttaş'ın, yapılan müdahaleler sonucu hayata döndürüldüğü ve ameliyata alındığı bildirildi.
Kartal Özel Umut Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Ömer Faruk Kayıkçı, başından tek kurşunla vurulan öğretmen Hüseyin Ağırman'ın kendilerine geldiğinde ölmüş olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Şebnem'in başında iki kurşun vardı. Biri beyine isabet etmişti. Hastaneye geldiğinde bütün hayati fonksiyonları durmuştu, yaşam belirtisi yoktu. İlk etapta ölü kabul ettik. Daha sonra yaptığımız müdahaleler sonucu nefes almaya ve hayati fonksiyonları çalışmaya başladı. Şu anda ameliyata alındı, yaşama şansı yok denecek kadar az."
`Kazayla oldu, üzgünüm'
Öğretmen Ağırman ile Serttaş'ı vuran Kurt'un, geçen mart ayında alkollü geldiği için "disiplinsizlik ve alkollü" olduğu gerekçesiyle okuldan atıldığını belirten yetkililer, Kurt'un Serttaş'ı sevdiği, ancak genç kızın Kurt'u görmek istemediğinin öğrenildiğini kaydetti.
Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekiplerince Şişli Etfal Hastanesi'ne götürülen Kurt, sağlık kontrolünden geçirildi. Yüzünü gizlemeye çalışan Kurt, "Niçin cinayet işledin?" sorusuna "Aslında böyle bir niyetim yoktu, kazayla oldu. Üzgünüm" karşılığını verdi.
Kurt'un kullandığı tabancanın, babasına ait olduğu öğrenildi.
Serttaş'ın yeni erkek arkadaşı Nihat Tan, "Benim en yakın arkadaşımdı. Birbirimizi çok seviyorduk" diye ağladı.
Bu arada Kurt'un dayısının da aynı okulda hademe olduğu bildirildi.
Öğretmenlik aşkı ölüme götürdü
Pınar Aktaş, Aslı Öktener - İstanbulHüseyin Ağırman'ın hayattan iki beklentisi vardı. Biri doğacak erkek çocuğu, diğeri ise hayatının mesleği öğretmenlik... Ağırman'ın bu iki hayali, üç ay önce gerçek oldu. Oğlu Necati'nin doğumundan iki üç gün sonra, bir yıl boyunca beklediği öğretmenlik rüyası da gerçek oldu. Fakat bir kurşun hem Ağırman'ın canını, hem de tüm bir ailenin umutlarını alıp götürdü.
Eşi Canan'la altı yıl önce evlenen Ağırman, kısa bir süre sonra Büşra adında bir kız çocuğu babası oldu. O sırada Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ni kazanan Ağırman'ın en büyük hayali öğretmen olmaktı.
Babasının durumunun iyi olmasına ve kendisine iş kurmayı teklif etmesine rağmen, o, inatla derslerine çalıştı ve okulunu bitirdi. Ağırman, üniversiteyi bitirir bitirmez öğretmen olamadı. Öğretmen fazlalığı yüzünden bir yıl beklemek zorunda kaldı.
O sırada babasının ikinci kez kendisine teklif ettiği işi reddetti ve babasına "Ben bu kadar yıl okudum. Vatanıma, milletime faydalı olmak istiyorum" dedi.
Birinci yılın sonunda Kartal Endüstri Meslek Lisesi'nde öğretmenliğe başlayan Ağırman'ın kısa süre önce de ikinci çocuğu Necati dünyaya geldi.
Üç ay önce öğretmenlik aşkıyla yanıp tutuşan Ağırman, sınıfta bir deli aşığın kurşununa denk geleceğini bilmeden dün sabah yine erken kalkarak okulun yolunu tuttu ve bu onun
son yolculuğu oldu.
Ağırman'ın ölüm haberiyle tüm Fikirtepe yıkıldı. Sivaslı ailenin yakınları, hemen eve koştu. Kadınların bulunduğu evden feryatlar yükselirken, erkeklerin oturduğu evde sessizlik vardı. Öğretmen Hüseyin'in eşi ve yakınları sinir krizleri geçirirdi. Gözü yaşlı baba Necati Ağırman, oğlunun meslek aşkıyla yanıp tutuştuğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
"Oğlumu büyüttüm, okuttum. Üniversiteden mezun ettim. Önceki akşam bana geldi. Erken yatması gerektiğini, ertesi gün yapılacak çok işi olduğu söyledi. Ben de `Yolun açık olsun' diyerek onu uğurladım. Ama ölüm haberi geldi. Bir delinin yüzünden oğlum hayatından oldu. Öğrencilerini çok severdi. Öğrencileri de onu severdi. Hiçbir şekilde tehdit aldığını ya da ona nefretle bakan öğrencisi olduğunu duymadım. Olayın siyasi bir boyutu olduğuna inanmıyorum. Gencecik insanlar, hayatlarını feda edip öğretmen oluyorlar. Okula gidip bakarsanız ne bir koruma var, ne de kapıdan girerken soran var. Belki önlem alınsaydı, oğlum şimdi hayatta olacaktı. Hayatta olsaydı, vatanına borcu olan askerliğini de yapacaktı. Öğretmenliği çıkınca askerliğini ertelemişti."
Doğumgünü sürprizi
Bilge EgemenMurat'ın eski sevgilisi Şebnem'in bir gün sonra doğum günüymüş. Şebnem eski sevgiliymiş, ama Murat onu bir türlü unutamıyormuş. Hediyeyi hazırlamış. Bir güzel paketlettirmiş. Şebnem'in okulunun önüne gelmiş. Okula girmiş. Sınıfa doğru yürümüş. Kapıyı açmış. Öğrenciler içerde, öğretmen tahtanın önünde, Şebnem sırasında... Herkes kafasını kaldırıp Murat'a bakmış, Murat sürprizini yapmış.
Silahını çekip önce öğretmeni, ardından Şebnem'i vurmuş. Öğretmen ölmüş. Şebnem komalık olmuş. Hediye paketi yere düşmüş. Gençlik aşkı, aşk takıntıyı, takıntı ölümü getirmiş.
Bağırış, çağırış ve hiçbir şey, oradaki hiçbir öğrenciyi beş dakika öncesinin doğal sınıf ortamına geri döndürememiş. Sürpriz, doğallığı altüst ettikten sonra çekip gitmiş.
18 yaşındaki artık reşit Şebnem Serttaş'ın arkadaşları, birgün sonrası (bugün) için doğumgünü partisi hazırlıkları yapıyorlarmış. Hazırlıklar yarı yolda bırakılmış, Şebnem beyin ameliyatına, arkadaşları şok içinde evlerine dağılmış.
En yakın arkadaş Özgül anlatıyor:
"Murat sınıfa girdi. Şebnem'i alıp götürmek istedi. Öğretmenimiz engel olmaya çalışırken, Şebnem yan sınıfa kaçtı. Murat, öğretmeni kafasından vurduktan sonra Şebnem'in peşinden gitti. Şebnem yan sınıfta `Beni kurtarın' diye bağırıyordu. Yan sınıfın öğretmeni, Murat'ı yakalarım umuduyla camdan atlayıp ön kapıya koşmuş. Murat, Şebnem'in saçından tutup sınıfa geri getirdi ve vurdu. Sonra da kaçtı."
Şebnem ve 19 yaşındaki Murat, bir yıl birlikte olmuşlar. Bundan tam iki yıl önce. Şebnem'in şimdi sevdiği başka biri varmış. Murat'tan çok korkuyormuş, çünkü Murat hiç rahat vermiyormuş. Hatta daha önce okula gelip dövmeye kalkışmış.
Daha önce aynı okulda dışarıdan eğitim gören Murat, iki ay önce sarhoş geldiği için okuldan uzaklaştırılmış.
Öğretmenler de şunları söylüyor:
"Murat, Şebnem'i vurduktan sonra kendini vurmak istemiş. Engellenince silahını yere düşürüp kaçmış. Taksiye binip Maltepe yönüne giderken yakalanmış. Üzerinden bir silah daha çıkmış."
Şebnem'in arkadaşı Banu gözyaşı döküyor:
"Şebnem'le iki yıl EMOPAR'da bilgisayar üzerine staj yaptık. Şebnem'in bölümü elektronikti ama bilgisayarı seviyordu. Tuttuğunu koparırdı. Okulu bitirir bitirmez çalışmak istiyordu. Konuşkan, canayakın, herkesle dost olabilen bir insandı. Romantikti ve şiir yazmayı çok severdi. Cengiz Kurdoğlu ve Atilla Taş dinlerdi. Erzincanlı'ydı. Ailesi özellikle de ablasıyla çok iyi anlaşırdı."
Banu "di"li zamanda konuştuğunu farkedip duraksıyor, "İnşallah hayati tehlikeyi atlatıp kurtulur" diyor.
Şebnem'in ailesi, bitkisel hayattaki Şebnem'in "di"li zamandan şimdiki zamana geçebilmesi için Kartal'daki Umut Hastanesi'nin önünde nöbet tutuyor, ağlıyor.
Şebnem, doğumgününde bitki olmuş yatıyor, Murat'ı polisler alıp götürüyor, hediye paketi yerde duruyor, aile doğumgünü ölümgünü olmasın diye dua ediyor. Fırtına gibi gelen sürpriz birkaç dakikada onlarca insanın hayatını yerle bir ediyor. Artık geriye dönülemiyor.
Aşk ve ölümün gayya kuyusu
Ahmet TulgarBir sayfada Hande Ataizi kendisini güneşe bırakmış. Bir başka sayfada dicey Ece Erken geniş bir gülümsemeyle poz veriyor. Ece Erken'in alnına bir not düşülmüş: "Varsın ölüm senden gelsin be gülüm. Biz onu şerbet der içeriz." Ece Erken hala gülümsüyor.
Sayfaları çeviriyoruz. Bir mermi bir yüreği deşiyor. Üzerinde bir slogan: "Kurşun adres sormaz ki - Murat."
1 Ocak 1998 tarihinin atıldığı sayfada koyu bir aşk şiirinin altına "Her yıl 14 Mayıs günü" yazılmış.
14 Mayıs, yani bugün. Yani dün Kartal Endüstri Meslek Lisesi'ni basan eski sevgilisi Murat Kurt'un kurşunlarına hedef olan Şebnem Serttaş'ın doğum günü. Şebnem'in ölümün sınır boylarında gezdiği gün.
Şebnem o gün okula çantasında bir şiir defteriyle gelmişti. Arasında iki Samsun sigarasının kuruduğu, 18'lik kızların, oğlanların, Şebnem ve arkadaşlarının, Özgül'ün, Nihat'ın çala kalem döşendikleri bir defter. Ve bir gayya kuyusu.
Spor sahalarında ya da dans pistlerinde ter dökmeleri gerekirken, gözyaşı döken; nereden kaptıkları anlaşılmaz bir aşk nezlesi, bir ölüm hastalığından muzdarip bir gençlik kesiminin hatıratı...
Bir yanda "He de loo" diye "buram buram Anadolu kokan" bir söz, bir yanda heavy metalcilerin yılanlı bıçaklı motifleri. Bir yanda stilist olmaya meraklı genç kızların çizdikleri türden bir kadın çehresi ağlıyor, bir yanda kalpler ya kurşunla parçalanıyor ya çiçek açıyor.
Bir aşk şiirinde nasıl oluyor da bu kadar çok ölüm telaffuz ediliyor?
Ne sadece arabesk, ne sadece rock, ne sol, ne sağ; ne aşkın hüznü, ne gençliğin deli dolu coşkusu ve ne de dargelirliğin umutsuzluğu; hiçbir sosyoloji bu defterin karanlığını aydınlatamıyor.
"Gençtim / Yaşlandığımı göremedim / Kapattım dünyaya gülen gözlerimi" ya da "Seni aramıyor sormuyorsam / Senden vazgeçtim anlamına gelmez / Bir daha böyle sevecek olursam / Kodum mu oturttururum" ya da "Sen bir aşkın soğukkanlı katili" ya da "Umuda bin kurşun sıksa da ölüm / Unutma! Umuda kurşun işlemez" ya da "Adresim mezarlığın karşısındaki meyhane / Dostlarım beni ararsanız eğer ya meyhanedeyim ya da karşısındaki Beyaz Saray'da" ya da, ya da...
Eskiden gençlerin tuttukları hatıra defterlerinin, anket defterlerinin küçük asma kilitleri olurdu. Anahtarını saklar, başkalarının, gizli dünyanıza nüfuz etmesini engellerdiniz.
Bu gençler, bu aşk cinayetlerinin kurbanları, bellerinde otomatik silahlarla dolaşan bu karasevdalılar; şiirlerinde evlerini mezarlıklardan yola çıkarak tarif eden, meyhanelerde sabahladıklarını ileri süren bu gençler, bütün bu anlaşılmazlıkları, bütün bu karmakarışık olmuşluklarıyla hem şiir defterlerine, hem gönül defterlerine öylesine açılmaz bir kilit vuruyorlar ki...
Sizi nasıl anlayacağız? Size ne yaptık?
ABD'deki olaylar model oluşturuyor
Neslihan Cuyar, Semra Pelek - İstanbulKartal Endüstri Meslek Lisesi'nde saldırıyı değerlendiren psikologlar, gençlerin yalnızlığa itildiğini belirtirken, ABD'de kısa bir süre önce meydana gelen olayların model oluşturduğunu dikkat çekti.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Arif Verimli, Kartal'daki olayın Amerika'da kısa bir süre önce meydana saldrıyla sadece mekan benzerliğinin olduğunu bildirdi. Verimli, olayı gerçekleştiren Murat Kurt'un anti -sosyal kişiliği olduğunu kaydederek, Kurt'u `reddedilmiş adam' olarak değerlendirdi.
Prof. Dr. Özcan Köknel de, ABD'deki olayın bu saldırıya model oluşturduğunu vurguladı. Kurt'un depresyon geçirdiğini ve düşünce bozukluğu olduğuna dikkat çeken Köknel, "Duygusal olarak en çok bağlı olduğu kişiye gidiyor ve saldırıyor. Daha sonra da onun yakın çevresine. Bu bir ruhi rahatsızlık" diye konuştu.