12.03.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:
Şahide Yazıcıoğlu
Son ayların en sık tartışılan konularının başında yer alıyor milliyetçilik. Acaba yeniden hortluyor mu, evetse neden, milliyetçiliğin iyisi kötüsü var mıdır, vesaire. Sorduk soruşturduk!
Orhan Pamuk dedi ki:
Her şey Orhan Pamuk'un Diyarbakır'daki bir toplantıda "Türk milliyetçisiyim" demesiyle başladı. Sonra da şöyle devam etti: "Eleştirel, mantıklı bir milliyetçiliğin bizi bazı kötülüklerden, tehlikelerden kurtarabileceğini düşünüyorum. Bunun Türkçe'de mücadelesini de verdim. Frenkçe, Amerikanca kelimelerle Türkçe'nin tahrip olmasına karşıyım. Ama bu hissettiğim duygu da aslında milliyetçi bir tepkidir. (..) Benim Türk milliyetçisi olma hakkım kadar Diyarbakır'da beni dinleyen insanların da Kürt milliyetçisi olma hakkı vardır."
Vivet Kanetti (Gazeteci)
Kültürel "globalleşme" kanımca gelmiş geçmiş en zavallı projelerden biri... Genetik müdahaleleri bile gerektirmeyecek bir insan "kopyalaması"... Kültürlerin, milletlerin, dillerin en büyük çekiciliği, birbirlerine benzememesindedir... Irkçılıkla, zorbalıkla, ötekini yok saymakla hiç alakası olmayan "iyi" milliyetçilik üzerine çok kafa yormuş iki insan, 18. asırdaki Alman şair ve düşünür Herder ve birkaç yıl önce ölen İngiliz filozof İsaiah Berlin'di... Kendimi Aydınlanmacı Fransızlardan çok bugün onlara yakın buluyorum... Milliyetçilikle "aşırı sağ"ın özdeşleştirilmesi yanlış... Nazizm sırasında örneğin, birçok ülkede aşırı sağlar "milli direnişi" değil, işgalciyle işbirliği seçtiler...
Berlin'in savunduğu şu: "İnsanlar belli bir kültüre bağlı değillerse, gelişemezler. O kültüre karşı isyan etseler, onu baştan sona değiştirseler de, yine de bir geleneksel akımın içindedirler. O gelenek bazen, kökünden değişmiş bir biçimde bile olsa, sağ kalabilir. Ama eğer akımlar kurursa, toplumdaki kadınlar ve erkekler bir kültürün ürünleri değillerse, aralarında yakınlık, akrabalık yoksa, dünyadaki bazı insanlara kendilerini biraz daha yakın hissetmiyorlarsa, bir anadili mevcut değilse, bunun sonu insani olan herşeyin kurumasına varır"...
Ve Herder'in meşhur lafı: "Kuzey Denizi'nin büyük fırtınasını yaşamadan İskandinav bilgilerini tümüyle anlamak mümkün olmaz..." Bu cümle içindeki duygu bize bir şey ifade ediyorsa, "iyi bir milliyetçilik" neye benzer, onu da hissedebiliriz... Sömürgeciliğe karşı verilmiş bütün savaşların ardında da o "milliyetçilik" yatmıyor mu?...
Nihat Genç (Yazar)
Türkçe'nin üç ana kaynağı vardır. Yunus Emre, Karacaoğlan, Pir Sultan; üçünün de milliyetçisiyim. Kaşgarlı Mahmut'un, Dede Korkut'un da milliyetçisiyim; üstüne, divan edebiyatının, saray dilinin de milliyetçisiyim; üstüne imparatorluk dilimize de; bizim rengimizle çoğalmış Arapça, Farsça kelimelerin de milliyetçisiyim. Ancak, İstanbul Türkçesi'nin milliyetçisi değilim. -yorum, -cağız, -sıyla, gibi eklerle cümleler yağlaşmış, dilbilgisi devrimi Türkçe'nin midesine oturmuştur. Sorun, sanıldığından vahimdir. Peruk gibi uydurma kelimeler, halkın ağzında takma - çıkartma kalmıştır. Şinasi Tekin ve Talat Tekin gibi dil filozoflarımız hayattayken acilen bir dilbilgisi devrimine ihtiyacımız var, cümleye yeniden akışkanlık kazandırmak için. Türkçe'nin küçük heyecanları dahi bıçak keskinliğiyle, hızla, ürpertiyle, ifade eden kısa kelimeleri yok olmak üzere. Bilimsel çeviriler ilaç prospektüslerine çoktan dönmüşler. Diziler, spor yazarları, magazinciler.. son elli yılın güfteleri vahimdir. Bugün Türkçe'nin en sağlam vurucu cümleleri, Teksas - Tommiks kitaplarından, yabancı çizgi film çevirilerinde ve karikatürcülerin bulutlarında kaldı. Türkçe'yi gazete köşelerinde kurtarmaya çalışan imlacılar, imla manyağıdır, spiker telaffuzlarını eleştiren spikerlerin düzgün konuşma kursları, telaffuz manyaklığıdır, Türkçe'yle ilişkisi yoktur, Türkçe'nin, ne imla, ne telaffuz, ne de yabancı kelimelerdir, derdi. Türkçe'nin derdi, İstanbul Türkçesi'nin şişkinliğiyle duyguları, düşünceleri ifade edecek kemik sertliğini, hızını ve bulutsu yumuşaklığı kaybedilmek üzere.
Mehmet Ali Kılıçbay (Bilim adamı)
"Orhan Pamuk'un 'Benim Türk milliyetçisi olma hakkım kadar onların da Kürt milliyetçisi olma hakkı vardır' sözü, ulus devleti içinde söylenebilecek bir laf değildir. Türkiye bir ulus devlettir. Ulus devlet içinde etnik milliyetçilik değil, tek bir milliyetçilik olur, ki bu yurttaşa dayalı, teritoryal milliyetçiliktir. Orhan Pamuk bunu anlamamış. Her ulus devlette sadece bir tek dil vardır, o da ulusal dildir. Türkiye'de Türkçe ve Kürtçe aynı haklara sahip değildir. Bunu yanlış anlamayın! Bu, Türk etnisitesinin Kürt etnisitesinden üstün olduğu anlamına gelmiyor, Türkiye'nin dili Türkçe olduğundan ileri geliyor. Türkiye'de eğer milliyetçilik olacaksa o da Türkiye Cumhuriyeti milliyetçiliğidir. Bir insanın Kürt olması önce Kürt davasına sadık kalmasını değil, önce Türkiye Cumhuriyeti'ne sadık kalmasını gerektirir. Orhan Pamuk'un yabancı kelimelerin işgaliyle Türkçe'nin tarumar edilmesine karşıyım lafının da birazcık açılması gerekiyor. Türkçe çok gelişmiş bir dil değil. Kelime haznemiz çok sınırlı. Bu durumda ben yabancı kelimeleri almıyorum dediğinde Türkçe'yi kısırlaştırmış oluyorsunuz. Tirübünlere oynamamak lazım. Pamuk tamamen feyk (!..) atıyor. Önemli olan dilin şiirini ve gramerini muhafaza etmektir."