The OthersYeşerecek felsefe bahçeleri

Yeşerecek felsefe bahçeleri

13.03.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yeşerecek felsefe bahçeleri

Yeşerecek felsefe bahçeleri


Edebiyatımızda bir dönemi oluşturan, özgün bir yeri olan söz ustası Salah Birsel aramızdan ayrıldı. İsveç Yazarlar Birliği üyesi romancı, denemeci Demir Özlü, çok yakından tanıdığı Salah Birsel'i yazdı.


Demir ÖZLÜ


SALAH Birsel'in yazdıklarından çok tadlar aldım ama, kendisine de çok sıcaklık, yakınlık duydum. Bu kişisel yakınlık yazdıklarını nesnel bir bakışla görmeme engel olmadı.
İstanbul'un çok güzel zamanlarıydı, otuz beş - otuz altı yaşlarındaki Salah Birsel'i tanıdığım zaman. Şehri aydınlatan ışık bile başka türlüydü. Çok daha aydınlıktı İstanbul.
Salah Birsel çok şıktı. Başında, Fransız sinemasının ünlü oyuncusu Jean Gabin gibi arkaya kaydırılmış bir şapka, ağzında o romantik Akdeniz filmlerinden çıkmışa benzeyen bir sigara vardı. Bunu bana, onunla çok yıllar sonra tanışan İsveçli şair Göran Palm de söylemiştir. "Şiirin İlkeleri" kitabı, Yenilik Yayınlarında ikinci baskısını yapmıştı. Bense, ilk gençlikten yeni çıkan bir edebiyat meraklısıydım.
Onunla yaşamının her döneminde ilişkim oldu.
Salah Birsel, kimselere benzemeyen türde şiirler yazıyordu. Gençlik yıllarından beri şiirde benzersiz bir yapısal sağlamlığın ustası olmuştu. Biçime önem veren bu yapısal sağlamlığı bir kültür temeline oturtmuştu. Çevresinde Kenan Harun, Karun Alp gibi sonradan şiire devam etmeyen, ama o dönemde ilginç denemeler yapan şairler vardı. Ama şiirden başka bir şey düşünmeyen, gerçekten de Türkçe şiirin büyükleri arasında yer alan Edip Cansever'in, şiirinde her değişim denemesi yaptığında, yeni şiirlerini ortaya çıkarmadan önce Birsel'e gösterdiğini, onun eleştirilerini aldığını biliyorum.
Salah Birsel, çok boyutlu bir yazınsal birikim bırakmış bulunuyor ardında. Bu birikim sadece denediği yazınsal türlerin çeşitliliği bakımından zengin değil, türlerin kendi içlerinde değişime uğramaları, başkalaşmaları, dil ve kültür alanlarında ulaştıkları uğraklar bakımından da zengin.
Salah Birsel, ironi ile dolup taşan denemelerinde, hem çok geniş tarihsel harita çizer, hem de okuyucuya dilsel ve anlatımsal bir şölen sunar. Okuyucu eğlenmenin, haz almanın ötesinde, birçok şey de öğrenirken (kuşkusuz deneme türünün öğelerinden biri de budur), farkında olmadan, yazarla birlikte, insanın dünyadaki durumunu, yaşamın anlamını da irdelemektedir. Bu denemelerden pek çoğu saçma(absurde) edebiyatının sınırlarına varır. İçinde yer alır. Neden söylemekten çekinmeli; saçma edebiyatıdır da.
Burda dille ilgili zenginleşme ortaya çıkar; dille anlatım bir yanıyla geleneksel Türkçe düzyazının zenginliklerine yani Evliya Çelebi nesrine, Karagöz, Ortaoyunu anlatımlarına uluşır; bir yanıyla da Salah Birsel'in geçen yüzyıldan beri yazılmış, kıyıda köşede kalmış metinlerden taradığı sözcüklerle (ünlemler, argo sözcükler dahil) yoğunlaşır. Ama denemelerin dil zenginleşmesi bu kadar değildir: Birsel, Batılı kimi saçma yazarları gibi, kendisi de sözcükler uydurmaktadır. Ama bu dil ve anlatım çümbüşü içindeki denemelerin felsefi bir boyutu da vardır: İnsanın dünyadaki konumu saçmadır, kimi zaman da gülünçtür.
Birsel, büyük bir "sivil tarih" de yazdı. Bu beş kitaplık 'Salah Bey Tarihi'dir. Hem büyük çaplı belgelendirmedir bu kitaplar, hem de denemelerin bütün yazınsal özelliklerini barındırır. Kahveler Kitabı, Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu, Boğaziçi Şıngır Mıngır, Sergüzeşti Nono Bey ve Elmas Boğaziçi, İstanbul - Paris... Büyük bir tipler galerisidir bu kitaplar. Yaşantı galerileri oldukları gibi. Goldoni, Moliere, Gogol... v.b. ölçüsünde yaşamlarla bir ironi, tutkuların gülünçlüğü tam bir klasik yazara özgü ruh yüksekliğiyle anlatılmaktadır.
Salah Birsel Türk edebiyatını da, Batılı edebiyatları da çok iyi tanıyordu. Onun yazınsal hazinesi gelecek edebiyata da ışık tutacak.