Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ama bir şartla, ismim sizde kalsın notuyla. Bu durum özellikle eğitim kökenlilerde daha bir yaygın. Hem görüşleri dile getirilsin diye bastırıyorlar hem de hiçbir şekilde sorumluluğu paylaşmıyorlar.Önceleri herhalde memur olmalarından kaynaklanıyor, isimleri yazılırsa başları belaya girer diye tedirginlik duyuyorlar şeklinde düşünüyordum. Ama yıllar geçtikçe gördüm ki en sıradan konularda bile aynı tavrı sergiliyorlar. Sanki kendilerine güvenleri yok. Zaten bu yazıyı yazmama neden olan da bu tutumları.Kendine güvenmeyen, fikirlerini özgürce ortaya koyamayan, her platformda görüşlerini lisanı münasip bir şekilde açıklayamayan eğitici kadrolar, peki nasıl özgür nesiller yetiştirecekler?..Milli Eğitim Bakanı Çelik, susan öğrenci ve öğretmenleri değil, konuşanları seven ve destekleyen bir bakan. Bir önceki Bakan Erkan Mumcu ve diğerleri de öyle idi. Konuşan, sorgulayan, eleştiren, hesap soran öğrenci ve öğretmenler cezalandırılmıyor aksine eğer haklılarsa takdir görüyorlar.Haksız bile olsalar, hoşgörü ile karşılanıyorlar. Buna her hafta Genç Bakışta şahit oluyoruz. Bugüne kadar en üst konumdaki isimlere, öylesine eleştiriler yöneltildi ki birisi çıkıp da sen bu soruyu nasıl sorarsın demedi.Bu gece yine böylesi bir platform oluşacak. Ankaranın değişik lise ve üniversitelerinden gelen öğrenci, öğretmen ve öğretim üyeleri Bakan Çeliki Şura Salonunda soru yağmuruna tutacak.Benim anlamadığım canlı yayında, milyonlarca seyircinin önünde böylesine rahat davranan isimler, iş yazışmaya gelince neden bir anda gizem perdesinin arkasına saklanıyorlar?.. Hemen her gün yüzlerce ileti geliyor. Kimi postadan kimi de internetten. Eğer gönderilen mesaj, küfür ve hakaret içermiyorsa, genelde altında gönderenin ismi bulunuyor. 12 Eylül öncesi ve sonrasında, öğrenci ve öğretim elemanlarının nasıl sıkıntı çektiklerini yakından bilenlerdeniz. Okumanın, yazmanın, konuşmanın sanki suç olduğu dönemlerdi. Ama üzerinden 20 yıl geçti. Bazılarımız hala İkinci Dünya Savaşının bittiğinden habersiz Japon askeri konumunda!..Hala dayatmacı, baskıcı yöneticiler yok mu? Elbette vardır. Ama aksini savunlar da öylesine çok ki. En başta da yönetim kadrolarının en tepesindekiler.Demirel, yıllarca konuşan Türkiye istemedi mi? Erdoğanın en büyük özlemlerinden birisi de bu değil mi? Daha da güncel ve direkt olanı; Bakan Çelik ve YÖK Başkanı Teziç, konuşsunlar diye adeta öğrenci ve öğretim elemanlarının gözlerinin içine bakmıyorlar mı?..Ne olur artık bu suskunluktan kurtulalım. Kendimizi ifade etmekten korkmayalım. Eleştirilere açık olalım.Genç Bakışta, saygı sınırlarını aşmadan her türlü soruyu sorabilirsiniz şeklinde sadece tek kuralımız var. 100e yakın program yaptık, istismar eden çıkmadı. Üstelik her şey soruldu, her şey konuşuldu. Kimsenin de başı ağrımadı. O halde bu tedirginlik niye?..Özetin özeti: Hakkını aradı, görüşlerini dile getirdi, yanlışları eleştirdi diye hala ceza verenler varsa onlarla mücadele edelim. Susmak çözüm değil!.. aguclu@milliyet.com.tr 12 Eylülün hatırası mı?