Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Twitter’da Atatürk olmasaydı, ne olurdu, hiç düşündünüz mü diye bir soru sordum.
Çok farklı yanıtlar geldi.
En çarpıcı olan:
“O olmasaydı, başkası olurdu”.
Benzeri cevapların sayısı hiç de az değildi.
Onlara göre, her boşluk doldurulur, o olmazsa, başkası olurdu.
Kim olduğu hiç önemli değil! Yaptıkları, yapacakları da...
Örneğin İsmet Paşa, Talat Paşa, Enver Paşa, Cemal Paşa, Fevzi Paşa, Kazım Paşa ya da o dönemin paşalarından bir başkası olabilirdi.
Peki, niye onlar değil de Mustafa Kemal öne çıktı?
Ve çok daha önemlisi, Milli Mücadele’den sonra gerçekleşen devrimler!
Bu konuda da, o yapmasaydı, başkaları yapardı, yaptıklarını yapmasaydı daha iyi mi olurdu diyecekler.
İkinci bir sosyal medya mesajında da, kadınların, biz erkeklerden çok daha fazla Atatürk’e sahip çıktıklarını dile getirdim.
Oysa sadece onlara değil, tüm ulusa kimlik kazandırdı, önünü açtı dedim.
Bu bir tespitti ama hazzedemeyenlerin kafası yine başka yerlerdeydi.
Sadece önlerini açmadı, başlarını da açtı diyerek, yıllardır vazgeçmedikleri polemiğe devam ettiler...
Atatürk’ü anlamak için önce önyargılardan uzaklaşmak gerekir.
Eğer bunu başarırlarsa, emin olsunlar ki Atatürk’e en fazla kendileri saygı duyacaktır.
Cumhuriyet öncesi Anadolu ile Cumhuriyet sonrası Anadolu’yu kıyaslasınlar yeter...
Okul, cami, hastane, hak, hukuk, adalet ne zaman gitmiş öğrensinler.
Kısacası, Atatürk olmasaydı, rejim ne olurdu, kim bizi yönetirdi, gücümüz ve sınırlarımız ne olurdu, bütün bunlar tartışılır ama kesin olan bir şey var ki son 60 yılda en önemli koltuklarda oturanların hiçbiri o koltuklarda oturuyor olamazdı.
Çünkü onlara bu yolu Mustafa Kemal açtı...
ABD niye şaşkın ki?
Gazetedeki arkadaşlar bilir, son 6 aydır Trump geliyor dedim.
Müneccim miyim, hayır.
Bütün dünya gibi Amerikan halkı da değişim istiyor.
Ve bu değişimi, farklı ve sert söylemlerde arıyor.
Yakında Fransa’da da Sarkozy yeniden başkan seçilirse yine hiç şaşırtıcı olmaz...
ABD’de iki gündür sert protestolar var.
Özal’ın tabiriyle, yakında onlar da alışır.
Peki, Trump seçim öncesinin Trump’ı olmaya devam eder mi?
Hiç sanmıyorum.
Bütün dünya çok daha farklı bir Trump’a hazır olsun.
Bir kez daha ters köşe yapar ve destek oranını çok daha yukarılara çekerse, emin olun, bu da başkalarını bilmem ama beni hiç şaşırtmayacak...
Çünkü o, siyaseti ve halkı Clinton’a göre çok daha iyi okudu, okumaya da devam edecek!..
Halklar dünyanın her yerinde aynı.
Siyaset yapma şekli ve seçimler de öyle.
Oyunu kuralına göre oynayan kazanıyor.
Burnu havalarda olan da sandığa gömülüyor.
Bütün bunlar, bir onaylama değil, sadece bir tespit!
Orada yaşıyor olsaydım oy verir miydim, eğer ille de değişim olsun noktasına gelseydim, niye olmasın ki der miydim, bilmiyorum...
Ak Parti karşısında yenilmekten yorulmayanlar, umarız, ABD seçimlerinden kendilerine okkalı bir ders çıkartırlar...
MEB’in şaşkınlığı
Cumhuriyet tarihi boyunca iktidara gelen tüm hükümetler eğitime artan bir şekilde bütçe ayırdılar.
Ama her şeyin para olmadığı günümüzde çok daha net ortaya çıkıyor.
Okullaşma oranlarımız sürekli artıyor.
Bu sevindirici bir gelişme.
Ama ya kalite?
MEB, işte bu konuda tam bir devekuşu politikası izliyor.
Gelen her türlü eleştiriyi kulak arkası ediyor.
Neresinden bakarsanız bakın, rakamlar korkunç!
Zorunlu temel eğitimi 12 yıla çıkarttık ama her dört liseliden biri açık liseye gidiyor.
Üniversitede de durum farklı değil.
Uzaktan eğitim elbette önemli.
Ancak kime verdiğiniz çok daha önemli.
Dünyada yetişkinler için uygulanan uzaktan eğitim modeli, bizde örgün eğitim çağındaki çocuk ve gençlere yönelik olarak veriliyor ki bu kabul edilemez.
MEB, artılarıyla övündüğü kadar, eksileriyle de yüzleşmek zorunda, yoksa yol alamaz. Alsa da kalıcı ve sürdürülebilir bir başarı yakalayamaz...
MEB’e en büyük çuvaldızı keşke Ak Parti kendisi batırsa!
Çünkü yaptıklarını en fazla gölgeleyen, eğitimdeki yapamadıklarıdır...

Haberin Devamı

Özetin özeti: Dünyada ve ülkemizde olup biten her şeyden çıkartacağımız onlarca ders var. Keşke olaylara bir de bu çerçeveden bakabilsek!..