Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Cumhurbaşkanı Demirel, 2000'li yıllar için önerilerde bulunurken, üniversiteleri de unutmadı. Ama ne gariptir ki, önerilerin gerçek sahibi, bu görüşleri yıllardır dile getiren YÖK Başkanı Gürüz. Baba da altına imza atmış...
Demirel'in, daha doğrusu Gürüz'ün reform önerileri 6 noktada toplanıyor. İlki idari ve mali özerkliğe ilişkin. Üniversiteler, devlet parayı versin ama nasıl harcanacağına karışmasın, dilerse yıl sonunda denetlesin istiyor. Maliye, DPT ve Hazine ise torba bütçe olarak sık sık gündeme getirilen bu uygulamaya pek sıcak bakmıyor. Üniversitelerin Batılı ülkelerde olduğu gibi bütçenin en azından yarısını, kendi yarattıkları kaynak ve öğrencilerinden karşılamaları koşuluyla sıcak bakılabilir. Çünkü tıkanma noktasına geldiler...
İkinci öneri: Milli Eğitim Fonu'ndan yükseköğretime de pay ayrılması. Madem ki eğitimi bir bütün olarak ele alıyoruz. Elbette düşünülebilir. Ama bu fon aktarımı AR - GE çalışmalarına yönelik olmalı ve proje bazında gerçekleşmelidir. Kaliteyi artırıcı doping olarak kullanılmalıdır.
Üçüncü öneri: Gelişmelerini tamamlayan bazı üniversitelerin ihtisas üniversitesi haline getirilmesi. Bu da öteden beri tartışılan bir konu. İlk dile getiren Özal oldu. ODTÜ, Boğaziçi, İTÜ, Hacettepe gibi üniversiteleri "özgün üniversite" olarak diğerlerinden ayırarak, sadece yüksek lisans ve doktora eğitimi yapmalarını ve bilimsel çalışmalara yönelmelerini istemişti. Olmadı. Sonra Yüksek Teknoloji Enstitüleri kuruldu. Ama onlar da bu boşluğu dolduramadı. Batı'da sistem böyle. Ancak bizde uygulaması zor. Hangi üniversitelere bu statünün verilmesi gerektiği tartışması bile yıllarca sürebilir.
Dördüncü öneri: Sanal üniversite hayata geçirilmelidir. Bazı üniversiteler çoktan geçti. Bazıları da hazırlık içinde. Açıköğretim gibi sanal eğitimi de sulandırırsak hiç şaşırmayalım. Sanal eğitim, örgün eğitim açığını kapatmak için kullanılırsa sonuç fiyasko olur. Bu konuda Anadolu Üniversitesi'nin ciddi projeleri var.
Beşinci öneri: Kalite düzeyinin belirlenmesi için akademik değerlendirme mekanizmaları kurulmalı. Bu öneri de yıllardır konuşuluyor ama arkası gelmiyor. Akreditasyon kesinlikle gerekli. Ama Gürüz mantığına göre değil. Değerlendirmeler YÖK ya da benzeri kurullar tarafından değil, yeterliliği ve bağımsızlığı tartışmasız kurullarca gerçekleştirilmelidir.
Altıncı öneri: Vakıf üniversiteleri, klasik eğitimin dışına yönelmelidir. Bu da hep konuşuldu. Ama ne YÖK, ne de onay veren TBMM bu konuyu hiç düşünmedi. Özeller, ne genetik, uzay bilimleri, biyomedikal gibi çağdaş alanlara yöneldiler, ne de öğretim kadrosu yetiştirdiler. Çoğunun amacı maalesef kısa yoldan popülarite ve para kazanmaktı...
Özetin özeti: Yükseköğretimde reformda geç bile kalındı. Ama bu YÖK'le olmaz! ÖSS gibi bunu da ellerine yüzlerine bulaştırırlar.



Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr