Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Depremin ilk gününden beri bu işten anlayan bilim adamları bir araya gelsinler, yoksa iş çığırından çıkacak diye defalarca yazı yazdık. Korktuğumuz başımıza geldi. Anlı şanlı profesörler, önce birbirlerini cahillikle suçladılar. Ardından Türkiye'nin gözbebeği diye bildiğimiz kurumlara yöneldiler. TÜBİTAK, İTÜ, ODTÜ, Boğaziçi meğerse bir hiçmiş. Öyle diyorlar. Varsa, yoksa kendileri. Oysa ne oldukları ortada!..
Hemen her konuda olduğu gibi bilim konusunda da bir devlet politikamızın olmadığı ortaya çıktı. Üniversiteler, bilimsel kurumlar ve bilim adamları elbete özgür olmalı. Ama hepsi de devletin sırtından, sizin, bizim vergilerimizle çalışmalarını sürdürüyor. Onun için mahalle dedikodularını andıran sataşmaları bırakıp el birliği ile bundan sonra ne yaparızı tartışmaları gerekir...
Batılı ülkelerde olduğu gibi Türkiye'nin de ulusal bilim politikası ve çağdaş dünyaya yaraşır şekilde bağımsız bir Bilim ve Teknoloji Bakanlığı'nın olması gerekliliği 70'li yıllardan bu yana tartışılıyor. Defalarca sempozyumlar düzenlendi, defalarca raporlar hazırlandı. Depremle görüldü ki, hep havanda su dövülmüş. Kaynaklar hep hovardaca harcanmış...
YÖK ve TÜBİTAK bilim politikalarının belirlenmesi, yönlendirilmesi ve yürütülmesinde iki önemli kuruluş. Ayrıca bir de, şu ana kadar varlığından haberdar olmadığımız Devlet bakanlarından birisi bu konuda koordinasyon görevi yürütüyor. Alın birini, vurun diğerine... YÖK Başkanı Gürüz'ün daha önceki görevi TÜBİTAK Başkanlığı idi. Gerisini artık siz düşünün. Yakında Mehmet Sağlam gibi siyasete atılıp bilimden sorumlu Devlet Bakanı olursa hiç şaşırmayın...
Söz Gürüz'den açılmışken, Ankara'dan gelen son bilgileri de sizlere aktarmak istiyorum: Hatırlanacağı gibi görev süresi yakında bitiyor. İkinci kez atanması Cumhurbaşkanı Demirel'in onayına bağlı. Demirel'in ve siyasi partilerin bütün hesapları ise 8 ay sonra Cumhurbaşkanlığı koltuğuna kimin oturacağına yönelik. Her ne kadar tüm açıklamalarda devletin en tepesindeki makamın tartışma konusu yapılmayacağı telaffuz edilse de, pazarlıklar çoktan başladı. Demirel'in görev süresinin uzatılmasına olanak sağlayacak Anayasa değişikliği için FP, DYP ve MHP'nin oylarına kesinlikle ihtiyaç var. Oysa bu partiler Gürüz'ü zerre kadar sevmiyor. Gürüz keşke böyle bir pazarlık konusu olmadan, üstadı Doğramacı gibi görev süresi bitmeden istifasını verebilseydi. Hem kendini yıpratmamış, hem de oturduğu koltuğu korumuş olurdu. YÖK başkanlığı sıradan bir görev değil. Oradaki bir değişiklik YÖK ve üniversitelerdeki tüm taşların oynaması anlamına gelir. Ayrıca, türban konusunun da bu çeçevede ele alındığını hatırlatalım! Bu yüzden eğer bir değişiklik olacaksa başkanlığa eş - dost, parti kontenjanından değil bilimin, üniversitelerin, gençliğin onaylayacağı bir isim atanmalıdır.



Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr