Türkiye’nin neresine giderseniz gidin hiç değişmeyen bir ritüel var.
Çok pahalı evler, çöplüğe dönüşmüş sokaklar.
Tatil yörelerine gittiğinizde, bu tablo daha da çirkinleşiyor.
Tatil köylerinin, sitelerin, milyon dolarlık malikânelerin içi saray gibi ama kapıdan çıktığınızda lime lime dökülüyorlar.
İçerideki özenin onda biri dışarıya da gösterilse, her taraf cennet gibi olacak ama yapmıyoruz, yapamıyoruz ya da yaptıramıyoruz...
Hadi ev sahipleri, tatil köyleri, oteller ya da sitelerin umurunda değil, peki ya belediyeler ne için var? Bu onların görevi değil de kimin?
Tatil beldelerinden birçoğunun hatta en ünlülerinin altyapı sorunları bile hâlâ çözülmemiş! Yolları Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun köy yollarından daha kötü.
Yeşili ve doğayı koruma yerine adeta katletmişler.
En vahimi de şehirlerden sonra kıyılarımız da giderek betonlaşıyor...
Batılı ülkeler ile ülkemiz arasındaki temel farklılıklardan biri de işte bu.
Onlarda sadece evlerinin içi değil, çevre de tertemiz. Düzenli ve koruma altında. Bizde ise evler ne kadar temiz olsa da çevre bilinci yerlerde sürünüyor.
Yerleşik düzene alışamadık
Kentleşme konusunda hâlâ binlerce yıl öncesindeyiz. Sanki Orta Asya’dan Anadolu’ya yeni geldik ve sanki hâlâ göçebe toplumuyuz. Yerleşik düzene hâlâ alışamadık ya da alışmak istemiyoruz.
Anadolu’nun dört bir yanındaki antik kentleri gezdiğinizde, teki bile bereketli topraklar üzerine yapılmamışken, teki bile, birbirinin güneşini kesmezken, tekinde bile kentleşmenin en bariz örnekleri ihlal edilmemişken, bugün hâlâ o örneklere gıptayla bakıyor olmamız çok acı...
Sanki biz o kültürlerin mirasçısı değiliz, sanki o muhteşem medeniyetler bize hiç ilham vermemiş.
Film bir yerlerde kopmuş ve hâlâ kendimize gelemiyoruz. Yoksa başka bir izah yolu bulamıyoruz. Varsa bir bilen bize de söylesin...
Örnek kentler
En güzel binalarımıza bir bakın, ya geçmişten kalmıştır ya da Cumhuriyet’in ilk yıllarından.
Son dönem yapılanlar ise ucube gibi.
Tek ölçü var, o da daha çok kazanç!..
Yeni kurulan kentler ya da mevcut kentlerin hormonlu büyümeleri ise gecekondu kültürünün bir devamı.
Kentsel dönüşüm de tam bir rant kapısı...
Keşke örnek sokaklar, mahalleler, kentler yaratılsa ve kesin kurallar konulsa. Tıpkı Osmanlı’nın Balkanlar’daki, kutsal topraklardaki kentlere koyduğu gibi.
Bahçesiz, otoparksız, altyapısız evlere, estetiği ve ruhu olmayan sokaklara, bütünlüğü olmayan mahallelere, kimliği olmayan kentlere hiç izin verilmese. Ama bunu kim diyecek, kim yapacak? Siyasetçiler mi, mimarlar mı yoksa aydınlar mı?
Güldürmeyin!..
Peki, o zaman kim?
Siz, biz, hepimiz.
Yoksa torunlarımızın gözünde zerre kadar değerimiz olmaz...
Özetin özeti: Şimdi değilse ne zaman?...