Ortalama ömrün çok kısa olduğu önceki yüzyıllarda çocukluk, ergenlik ve gençlik dönemleri, yaz yağmuru gibi göz açıp kapayıncaya kadar gelip geçermiş. Sınav kuşağı dediğimiz günümüz çocukları da tıpkı onlar gibi. Ne doyasıya çocukluklarını yaşayabiliyorlar ne de gençliklerini...
Yaşamlarının en cıvıl cıvıl olması gereken dönemleri, ev-okul-dershane-özel öğretmen dörtgeninde geçiyor. Dün onların bayramıydı. Hani dünyada başka ülkelerde yok sadece bizde var diye gurur duyduğumuz çocuk bayramıydı. Elindeki test kitaplarıyla koşuşturan bir öğrenciye nereye diye sordum, özel derse dedi...
Belli ki dün bayram olduğundan haberi bile yoktu.
Olsa da ne fark ederdi ki!..
Demir de kurtarıcı arıyor
ÖSYM Başkanı Ali Demir, YGS konusunda savcılardan yardım isteyip, “İptal edeyim mi?” diye sormuş. Evet, cevabı alsaydı, “oh be” diye havaya fırlayacağından eminim. Çünkü o da artık bu gidişattan çok sıkıldı ve ne olacaksa bir an önce olsun noktasına geldi...
Daha YGS kaosundan kurtulamamışken, üst üste sınavlar geliyor. Bugün ALES var. Gelecek haftadan itibaren de, her hafta sonu TUS, KPDS, LYS diye devamı gelen diğer sınavlar. Hepsi de birbirinden önemli ve birindeki bir aksaklık diğerlerini de tetikliyor. Takvimi altüst ediyor. Daha da önemlisi, YGS’deki şifreleme iddiaları diğerlerini de töhmet altında bırakıyor...
Şimdi siz gelin de böylesi bir dönemde ÖSYM başkanlığını yapın. O kurtarıcı beklemesin de, kim beklemesin...
LYS başvuruları?..
Bilindiği gibi üniversiteye giriş iki basamaklı. Üzerinde günlerdir konuştuğumuz birinci basamak sınavı YGS baraj niteliği taşıyor. Yani bu sınavı aşanlar, ikinci basamak sınavı LYS’ye başvuruda bulunabilecekler. Ve bunun başvuruları da yarın başlıyor. Ama hâlâ YGS sonuçları açıklanmadı! O açıklanmadan da LYS başvurularının başlamasının bir anlamı yok!..
Muhtemelen bugün, öyle ya da böyle, YGS’ye yönelik olarak kesinlikle bir açıklama yapılması gerekiyor. Eğer böyle bir açıklama için hâlâ gerekli ortam yoksa da LYS başvuru tarihinin değiştirilmesi kaçınılmaz hale gelir ki, bu da ÖSYM’yi bir kez daha gülünç duruma düşürür. Çünkü bu bir hafta içerisinde üçüncü tarih revizyonu olacak!..
Öğretmen atamaları
Ağustostan önce kesinlikle atama yapılmayacak denildi. Hem de defalarca. Ama haziranda seçim ataması var. Hem de seçimden hemen önce. Ancak o da YGS gibi kafaları karıştırdı. İşte bu kafa karışıklığına neden olan ve cevabı bir türlü açıklanmayan sorular:
* Atamalar haziran başında yapılırken, göreve başlama neden eylüle ertelendi?
* Hazirandaki 30 bin kadro, ağustos için açıklanan 55 bin kadrodan mı alındı?
* Hazirandaki atama döneminde boşalan sözleşmeli kadrolara hemen yeni atama yapılacak mı?
* Branşlara göre dağılım nasıl olacak?
* 85 puanlı öğretmenler açıkta kalırken yine 35, 40 puana inen branşlara mı öncelik verilecek?
Medyanın görevi
Nasreddin Hoca’nın evi soyulduğunda, konu komşu başına yığılmış, söylemedik laf bırakmamışlar. Tepesi atmış ve “Tamam her söylediğinizde haklısınız da hırsızın hiç mi kabahati yok!” demiş. Şimdi biz de aynı durumdayız. Niye her gün YGS’yi yazıp, çiziyorsunuz diye eleştirenler var. Sanki geleceklerini çalanlar başkaları değil de bizmişiz gibi eleştiri yöneltenlere bir çift sözümüz var: Dün KPSS, bugün YGS, peki yarın sıra neye gelecek?..
Yarın çocuklarınız karşınıza dikilip, haklarımızı neden yeterince savunmadınız diye hesap sorduğunda, anne baba olarak ne diyeceksiniz?..
Güven erozyonu
Neredeyse hiç kimsenin, hiçbir kimseye ve kuruma güveni kalmadı. Hemen her konuda, kamplara ayrıldık. Konunun içeriği hiç önemli değil. Bir şeye ya karşısınız ya da yandaş. Sanki hemen her konuda bir akıl tutulması var. İşte bu da hâlâ masumiyetlerini koruyan çocuklar ve gençler üzerinde derin izler bırakıyor. Kişilerin yaptıkları hatalar, devlete yükleniyor. Ona olan güven azalıyor.
Üzerinde kafa yorulması gereken en vahim durum da zaten bu!
Devlete ve onun kurumlarına olan güven bir kaybolursa, onu yeniden kazanmak çok da kolay olmayabilir!..
Özetin özeti: Bir defa da olsa ön yargılarımızdan kurtulup, gençler için en doğru olan ne ise onu düşünüp, ona göre karar verelim...