Devleti yönetenlere bakılırsa depremin açtığı tüm yaralar bir bir sarılıyor. İşte okullar da açıldı. Öğrenci, öğretmen ders başı yaptı. Üstelik her türlü ihtiyaçları da devlet tarafından sağlandı! Ama gerçekler hiç onların söylediği gibi değil. On binlerce öğrenci; açlığı, susuzluğu, soğuğu belki kabulleniyor, ama eğitimsizliği asla.
"Okumak, daha çok okumak istiyoruz" diye haykırıyorlar. Anne babalar da öyle. Verilen sözlerin hiçbiri tutulmasa bile, çocuklarının geleceği kararmasın istiyorlar. Çadır okullar, her şeye rağmen çadırkentlere coşku, sevinç, yaşama umudu veren en büyük güç. Ne olur desteğinizi onlardan eksik etmeyin. Başta ilgi olmak üzere her şeye, ama her şeye o kadar çok ihtiyaçları var ki!..
18 yıldır tartışılan kurum: YÖK
Türkiye'de hiçbir kurum yok ki, YÖK kadar şimşekleri üzerine çeksin. 6 Kasım 1981'de kuruldu ve günümüze kadar hep eleştirildi. Görünen o ki aynı düzen devam ettikçe eleştirilmeye devam edilecek.
Mevcut 57'nci hükümet kurulurken kamuoyu bu konuda biraz umutlanmıştı. Çünkü konuya el atmışlardı. Hükümet programında şu görüşe yer verildi:
"Üniversite sınavlarının kaldırılabilmesi için çalışmalar sürdürülecek. YÖK eşgüdüm kurumu haline getirilecek. Üniversiteler özerk bir yapıya kavuşturulacak. Özel okullarda adaletli bir ücret düzeninin kurulmasına çalışılacak."Öncekiler bir yana, 57'nci hükümet kurulduktan sonraki gelişmelere göz attığımızda, YÖK konusunda bir tek olumlu gelişmenin olduğunu söylemek çok zor. Aksine hükümetin duyarsızlığı yüzünden yarattığı rahatsızlık daha da arttı. Eskiden sadece akademik çevrelere eziyet çektirirdi, şimdi öğenci ve velilere de cehennem azabı yaşatıyor...
Aslında 18 yıl önce çıkan YÖK yasası tam bir yamalı bohçaya döndü. Yüzlerce değişiklik yapıldı. Pek çok maddesi işlemez hale geldi. Değişmeyen tek şey, diktatörlerde bile bulunmayan YÖK başkanın yetkileri. Astığını asıyor. Kestiğini kesiyor. Milyonlarca genci ilgilendiren konularda ben yaptım oldu diyor. En kötüsü de hiçbir şekilde denetlenmemesi ve hesap vereceği bir makamın bulunmaması...
YÖK'ün artıları yok mu? Elbette var. Ama eksileri o kadar çok ki, attıkları olumlu adımlar arada yok olup gidiyor. Örneğin üniversitelerin tüm Anadolu'yu kapsayacak şekilde yaygınlaşması Türkiye açısından bir başarıdır. Yine aynı şekilde bilimsel yayın konusundaki ısrarı, dünya bilimsel yayın klasmanında Türkiye'yi 40'ıncı sıradan 24'üncü sıraya indirdi. Ama ya bozdukları? İşte ona sayfalar yetmez. Türkiye 2000'e bu YÖK'le girmemelidir. Ne bazı YÖK karşıtı çığırtkanlara, ne de mevcut düzene sıkı sıkı sarılanlara kulak asmadan en doğru olanı mutlaka bulunmalıdır. Yoksa kaybeden sadece üniversiteler değil, Türkiye olacaktır!..
Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr