Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Eğitim sektörü ile emlak sektörü arasındaki paralellikten yol çıkarak, eğitim sektöründe yaşanan krizin emlak sektöründe de yaşanmaması için pazar günleri bu konuya dikkat çekiyorum.
Eğitim kadar olmasa da emlak da hayatımızın olmazsa olmazlarından birisi. Her ikisindeki çarpıklıklar da muhataplarını derinden etkiliyor...
İki sektör arasındaki paralelliklerden birisi de pazarlama sorunu. Ama nedense birinde yaşanan krizden diğeri hiç ders almıyor. Bu yüzden aynı sıkıntılar bir süre sonra tıpkı eğitimde olduğu gibi emlakta da yaşanırsa hiç şaşırmam...

Deniz bitti mi?
Günümüzün en popüler sektörü emlak. Tıpkı bir zamanlar eğitimde olduğu gibi. Her yıl yüz binlerce konut üretiliyor. Çünkü kâğıt üzerindeki verilere bakıldığında milyonlarca konuta ihtiyacımız var. Bu yüzden dağ taş, uzak yakın demeden nereye konut yaparsanız yapın hepsi de peynir ekmek gibi gider. Bir’e üretirsiniz on’a satarsınız. Bundan kârlı da iş olmaz. Son dönemin zenginlerine bakın neredeyse hepsi de inşaatçı. Demek ki tahminler doğru!..
Elbette her konuda olduğu gibi madalyonun bir de öteki yüzü var. Ama gelin madalyonun öteki yüzüne yönelik öngörülerde bulunmak yerine, eğitim sektöründe bire bir yaşanan krize bir göz atalım:
Yatırımcılara göre Türkiye tam bir eğitim cenneti. Okuma çağındaki çocuk ve genç sayısı 20 milyon civarında. Devletin okulları dökülüyor, üniversiteye girişte de büyük sıkıntılar var.
Bu çerçeveden bakıldığında anaokulundan üniversiteye, dershanelerden mesleki eğitim kurslarına, barınmadan yayıncılığa kadar hangi alanda yatırım yapsanız, altın yumurtlayan tavuk misali oluk oluk para kazanmanız işten bile değil.
Rakamlar ortada. Sınavlara milyonlarca öğrenci giriyor. En hızlı büyüyen sektörlerden birisi de dershaneler. Bir kültürel kitaba karşın en az on test kitabı satılıyor. Yurtlarda da yer bulmak mümkün değil.

Kontenjanlar boş kaldı
İşte bu yüzden son 10 yılda, özel okul, üniversite, dershane sayılarında patlama oldu.
İlk ve orta dereceli okullardaki kontenjanların neredeyse yarısı boş. Hem de daha iyi okullarda okumak için yarışan milyonlarca öğrenci varken. Yine aynı şekilde üniversitelerdeki boş kontenjan sayısı da sadece geçen yıl için 100 bin civarında.
Yani öğrenci de var, bir kısmının cebinde para da var ama gidip o boş kontenjanları doldurmuyorlar!..
Şimdi aynı noktadan emlak sektörüne geçiş yapalım.
Daha iyi evlerde oturma arzusunda olan yüz binlerce aile var. Bunlardan bir kısmının öyle ya da böyle alım gücü de bulunuyor. Ve onlar için üretilmiş ya da üretilmeye devam edilen yüz binlerce konut stoğumuz mevcut.
Ama nedense bu stoktaki konutlar azalacağına giderek artıyor.
Çünkü ortada ya güven sorunu var ya da tıpkı eğitim sektöründe olduğu gibi beyaz yakalı dediğimiz eğitimli maaşlı kesim devre dışı kaldı.
15-20 yıl önce çalışan üniversite mezunu eşler çocuklarını rahatlıkla özel okullara gönderebiliyorlardı. Şimdi ise bırakın müdürleri genel müdürler bile kolejlerin önünden geçemiyor. Çünkü fiyatlar uçtu gitti.
Yani bir yanda boş kontenjan ve uçuk ücretler, öte yanda bu okullara çocuğunu göndermek isteyip de maaşı yetmeyenler!..

Elde patlayacak mı?
Eğitim sektöründe yaşanan kaosun emlak sektöründe de yaşanmaması için ortak hareket ve devlet desteği şart. Ev de eğitim gibi en temel haktır.
Bu yüzden eğitimde de, ilk alınan evde de vergiler olabildiğince indirilmelidir. Özel okullar beceremedi ama belki emlakçılar bunu başarabilir. Yapılması gereken, tek tek değil, bir sektör olarak hareket etmeleri ve merkezi bir pazarlamaya yönelmeleridir.
Ev almak isteyen biri bir yere baş vurduğunda o kentteki bütün seçenekleri görmeli, kıyaslamalı ve kendine en uygun olanı, en iyi koşullarda alabilmelidir. Banka kredilerinden sigortaya diğer tüm ayrıntılara da yine tek elden ulaşabilmelidir.
Serbest ekonomide böyle dayatmacılık olur mu diyenler mutlaka çıkacaktır. Şu an için gemisini yürüten şirketler de böylesi bir oluşuma karşı olacaktır.
Ama yarın kime ne olacağı hiç belli olmuyor!
Eğitimde neler gördük, neler yaşadık ve artık bu sahneleri yeniden görmek istemiyoruz...
Özetin özeti: Altın çağını yaşarken geleceği düşünmeyenler, daha sonra büyük sıkıntılar yaşayabiliyorlar. Ve bakalım eğitimcilerin başaramadığını emlakçılar başarabilecek mi?..