Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Milli Eğitim Bakanlığı, 12 Eylül Pazartesi günü olarak planlanan 2011-2012 eğitim-öğretim yılının açılışını 19 Eylül’e erteledi. Yani okullar bir hafta geç açılacak.
MEB, daha önce 12 Eylül 2011 Pazartesi günü olarak belirlediği okulların açılış tarihini, Ramazan Bayramı tatili, okula yeni kayıt yaptıracak öğrencilerin uyum programları ve e-okul sistemi üzerinde yeni öğretim yılına geçiş işlemleri nedeniyle 19 Eylül’e erteledi.
Bakan Çubukçu imzasıyla yayımlanan genelgeye göre, 2011-2012 eğitim-öğretim yılı çalışma takvimi yeniden düzenlendi.
Bu çerçevede, okul öncesi ve ilköğretim 1. sınıf öğrencilerinin eğitim-öğretime hazırlanması 12-16 Eylül 2011 tarihleri arasında yapılacak. 2011-2012 eğitim-öğretim yılı 19 Eylül Pazartesi günü başlayacak ve 20 Ocak 2012 Cuma günü sona erecek. Yarıyıl tatili 23 Ocak-3 Şubat 2012 tarihleri arasında yapılacak. Eğitim-öğretim yılının ikinci yarısı 6 Şubat Pazartesi günü başlayacak ve ders yılı 8 Haziran 2012 Cuma günü sona erecek.

Bölgelere göre farklı tarih
Temel Eğitim Kanunu’na göre, ilk ve orta dereceli okulların 180 iş günü açık olması gerekiyor. Kanun, bu 180 günlük sürenin başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesini ise valiliklere bırakıyor. Yani tıpkı üniversitelerde olduğu gibi ilk ve orta dereceli okullarda da bölgeler arası farklı akademik takvim uygulanabilir.
Bu öneri yıllardır konuşuluyor ama nedense bir türlü hayata geçmiyor. Gerekçe çok ama hangisi doğru, hangisi senaryo belli değil. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu yönde karşı görüşü var mı, o da belli değil.
Örneğin farklı akademik takvim eğitimin birlik bütünlüğünü bozar diyenler de var, turizme sekte vurdurur diyenler de var.
Ama fiiliyatta farklı uygulamaya zaten çoktan geçildi.
Kışın çok yoğun geçtiği bölgelerde 15 günlük yarıyıl tatili bir ayı aşıyor. Sıcak bölgelerde de yaz tatili mayısın sonunda başlıyor.
Yıllarca siyah önlükte niye inat ettiysek, şimdi de farklı akademik takvim konusunda aynı inadı sürdürüyoruz. Oysa enine boyuna tartışılmalı ve doğru olan mevcut sistemse bu tartışmalar ortadan kalkmalı yok eğer farklı tarihlerde açılış, kapanış kararı çok daha avantajlı ise en azından pilot uygulamaları başlamalıdır...

Eğitimde yeni modeller
Son yıllarda teknolojideki hızlı değişime ne kadar ayak uydurduğumuz tartışılabilir. Bu sadece bizim ülkemizde böyle değil, tüm dünyada aynı. Bu yüzden de zorunlu temel eğitim süreleri sürekli artıyor. Ülkemize göz atalım, Cumhuriyet’in ilk yıllarında 3.4 yıllık temel eğitim yeterliydi. Sonra 5 yıla çıktı. 8 yıla çıkması çok sancılı ve geç oldu. 12, 13 yıllık zorunlu eğitim konuşuyoruz ama hâlâ hayata geçirebilmiş değiliz. Belki 20 yıl sonra o da yetersiz kalacak! Çünkü günümüz insanının, günümüz koşullarına ayak uydurabilmesi için çok daha fazla donanıma ihtiyacı olacak...

En çok tatil bizde!
Dünyadaki eğitim sürelerine baktığımızda, en kısa eğitim süresine sahip ülkeler kategorisinde yer alıyoruz. Gelişmiş ülkelerde yıllık öğrenim süresi 220 ila 250 gün arasında değişirken, biz de 180 iş günü. Onun çoğu da yarım gün. Çünkü neredeyse okullarımızın yarıya yakınında yarım gün eğitim veriliyor. Yani onlarda 220 tam gün eğitim verilirken biz de 180 yarım gün eğitim var. O da bazen kar, kış, bayram ya da idari tatillerle kuşa dönüyor. Ondan sonra da Türkiye eğitimde neden bu kadar geri diye ahkâm kesiyoruz...
Hangi ülkede, okula gidilmeyen gün sayısı, gidilen daha fazla? Hangi ülkede çocukların okulda geçen süreleri, sokaktan daha az?..
Eğitim adına sorgulamamız gereken pek çok konu var? Ama nedense kısır tartışmalara takılıp kalıyoruz. Daha da vahimi ortaya bir eleştiri konulduğunda hemen alınganlaşıyoruz. Oysa bu sorunlar ne bugünün sorunları, ne de sadece bize özgü...

Süre mi önemli içerik mi?
Şimdi bazıları çıkıp eğitim süresini 180’den 240 güne çıkartsanız ne olacak diyebilir. Hatta liseleri örnek verip, 3 yıldan 4 yıla çıktı da ne oldu diye de hesap sorabilirler. Eğer bu kafayla gidersek haklılar ama elbette sadece süre değil içerik de A’dan Z’ye değiştirilmelidir. Zaten bu konuda farklı düşünen de yok gibi.
Peki o zaman neden ezberci, dayatmacı, test sisteminden vazgeçip soran, sorgulayan, meslek sahibi, üretken gençler yetiştirmiyoruz?..
Özetin özeti: Eğitimin önemli olduğunu anlamaya anlayacağız ama umarız çok geç kalmayız...