Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yılan hikâyesine dönen Avrupa Birliği serüvenimizin ne zaman mutlu sonla biteceğini tahmin etmek mümkün değil. Ama üniversiteli gençlerimiz çoktan Avrupalı oldu.
Ortak Avrupa kültürü yaratmak amacıyla gerçekleştirilen öğrenci değişim programlarına hemen her yıl on binlerce öğrenci katılıyor. Onlar da geliyor ama bizden gidenler çok daha fazla.
Öğrenci değişiminden yararlanan öğrenci sayısı da katlanarak artıyor. Aşağıdaki rakamlar, bunun en çarpıcı örneği.

Üniversitelerimiz çoktan Avrupalı
Türk üniversitelerinin tamamına yakını Avrupa Üniversiteler Birliği’nin üyesi. Rektörlerimiz de, merkezi Avrupa akademik kurumlarının en tepe kurullarında görev aldılar, almaya da devam ediyorlar. Yani üniversitelerimiz ve gençlerimiz çoktan Avrupalı oldu. Şu andaki sayılar yetersiz gibi görünse de, önümüzdeki yıllarda yeni başlayacak benzer değişim programları ve diğer ortak projelerde çok daha artan sayıda ve aktif bir şekilde görev alacakları kesin.
İşte Erasmus’ta yaşanan gelişmeler:
Avrupa Birliği, 1987 yılında hayata geçirdiği en büyük eğitim projesi Erasmus’a 2004-2005 akademik yılında katılan Türkiye, Avrupa üniversitelerine gönderdiği öğrenci sayısını 6 yılda 8 kat artırdı...
AB Komisyonu’nun verilerine göre, Türkiye’de Erasmus projesinden faydalanan öğrenci sayısı 2004-2005 akademik yılında bin 142 iken bu rakam 2009-2010 eğitim yılında 8 bin 758’e çıktı. Türk üniversiteleri, bir önceki akademik yılda Avrupa’ya 7 bin 810 öğrenci göndermişti. Bu rakamın 10 bine yaklaştığı tahmin ediliyor.
Erasmus’tan faydalanan Türk öğrencilerin en çok gittiği ülke Almanya oldu. 2009-2010 akademik yılında Türk öğrencilerden bin 624’ü Almanya, bin 156’sı Polonya, 852’si İtalya, 632’si İspanya, 493’ü Hollanda, 384’ü Çek Cumhuriyeti, 352’si İsveç, 333’ü Macaristan, 324’ü Portekiz, 303’ü İngiltere ve 292’si Belçika’yı tercih etti.
Erasmus kapsamında Türkiye’ye gelen öğrenci sayısı ise 2009-2010 döneminde, bir önceki yıla göre yüzde 25 artışla 3 bin 336 oldu. Almanya, Türk üniversitelerine 774 öğrenci göndererek başı çekerken bu ülkeyi 470 öğrenciyle Polonya, 301 öğrenciyle Hollanda, 274 öğrenciyle Fransa, 215 öğrenciyle İtalya, 172 öğrenciyle İspanya, 147 öğrenciyle Litvanya, 119 öğrenciyle Çek Cumhuriyeti ve 113 öğrenciyle Macaristan izledi.
27 AB üyesiyle İsviçre, İzlanda, Norveç, Hırvatistan ve Lihtenştayn’ın dahil olduğu Erasmus’ta 2009-2010 akademik yılında Avrupa’da toplam 213 bin öğrenci farklı ülkelerde eğitim alırken en fazla öğrenci gönderen ülkeler 31 bin 158 ile İspanya, 30 bin 213 ile Fransa, 28 bin 854 ile Almanya, 21 bin 39 ile İtalya, 14 bin 21 ile Polonya ve 11 bin 723 ile İngiltere oldu. Türkiye ise 7’nci sırada yer aldı.
Öte yandan Türkiye, Erasmus sayesinde bin 740 öğretim görevlisini Avrupa üniversitelerine gönderirken bin 321 Avrupalı akademisyen de Türk üniversitelerini tercih etti.

Farabi programı
Erasmus’un bir benzeri de ülke içinde gerçekleşiyor. Türk üniversiteleri arasındaki öğrenci değişim programı, henüz istenilen düzeye ulaşmasa da gelecek için umut verici. Ama biraz desteklenmesi gerekiyor ve bu görev de YÖK’e düşüyor.
Keşke öğrenci değişim programları liseler düzeyinde de düşünülmeye başlansa. İsteyen öğrenciler, öğrenim gördükleri okullara eşdeğer düzeydeki başka kentlerdeki diğer okullara, bir ya da iki yarıyıl için gidebilseler. En azından yatılı okullar arasında böylesi bir değişim sürecinin başlatılması bile ülkemizdeki kültür mozaiğinin çok daha sağlam temeller üzerinde kök salmasına olanak sağlayabilir...
Aslında eğitimin kısır sorunlarından kurtulup biraz yeni projeler üretilmeye başlansa ortaya neler neler çıkar. Ama sınavlara endeksli eğitim modellerinden bir türlü kurtulamıyoruz. Sonuçta da hiç kimse memnun olmuyor. Üstüne üstlük harcanan emeğe de kaynaklara da yazık oluyor...

Herkes işini iyi yaparsa...
Hani bir söz var, herkes evinin önünü temiz tutarsa, mahalle temiz olur diye. Hemen her konuda da herkes işini iyi yapsa, ortada tartışılacak sorun kalmaz. Başkalarının yanlışları üzerine strateji üretmek zaman kaybından başka bir şey değil. Eğer siz yaptığınız işin doğruluğundan eminseniz, bunu karşınızdan da beklemeye hakkınız var. Ama maalesef biz kendi yaptıklarımızdan çok başkalarının yaptıklarıyla ilgileniyoruz. Çuvaldızı da önce kendimize batıracağımıza, hep başkalarına batırmaya çalışıyoruz..
Özetin özeti: Gençlerimizi ve onların geleceğini, dar sınırlar içerisinde hapsetmeye hiç birimizin hakkı yok!..