Son birkaç ay içerisinde farklı jürilerde bulundum. Kimi kozmetiğe yönelikti kimi de bankacılığa. Ama hepsi de yaratılığı öne çıkartmaya yönelikti.
Yarışmaların yerel olanı da vardı, uluslararası boyutta olanları da. Bireysel katılımlar da vardı. Ama neredeyse tümünde ekipler yarışıyordu. En ilginç olanı, farklı ülkelerden partnerlerle proje üretenlerdi. Ve bunu başarıyla gerçekleştirenler o kadar çoktu ki!.. İnternet üzerinden iki farklı ülkedeki öğrencilerle kontak kurup, ortak proje üretip, dünyadaki yaşıtlarıyla yarışmak onlar için müthiş bir deneyimdi.
Yarışmalar bazen liselere yönelik ama genelde üniversite öğrencilerinin katılımıyla gerçekleşiyor. Bu yarışmaların gençler adına en sevindirici yönü ise, kendilerinin bile bugüne fark edemedikleri yeteneklerinin bu süreçte ortaya çıkmasıydı.
Yarışmalarda sunumdan yaratıcılığa, etkilemeden farklılğa, uygulanabilir olmaktan maliyetine kadar pek çok özellik aranıyor. Yani öğrenciler projeyi hazırlarken sadece yaratıcılıklarını değil, hayata atıldıklarında iş bulmak için olmazsa olmaz olan sunum, sorun çözme, pazarlama, rekabet, maliyet gibi çok önemli ayrıntıları da öğreniyorlar.
Aslında proje hazırlama, sunma ve projeleri hayata geçirme, eğitim sistemimizin olmazsa olmazlarından birisi haline gelmeli. Peki bunu yapan okullar yok mu? Elbette var. Ama sayıları o kadar az ki!
Proje tabanlı eğitim
Çiceği surnunda yeni Milli Eğitim ve Bilim bakanlarımızın öncelikli hedeflerinden birisi de proje bazlı eğitim, araştırma ve uygulama olursa, bu atılım, Türkiye’nin geleceğine yönelik en büyük hizmet olur. Hatta bu projelere, kobiler aracılğı ile maddi destek de sağlanır ve eminim ki içlerinden çok önemli mucitler, girişimciler, pazarlamacılar çıkar. Zaten Türkiye’nin en fazla ihtiyaç duyduğu elemanlar da onlar değil mi?
Ezeberci eğitim anlaşı artık çok gerilerde kaldı. Bilgi hamallığı da. Ama tıpkı girmeye çalıştığımız AB ülkeleri gibi biz de hala bu bilgi hamallığına yönelik eğitim anlayışından vazgeçemedik. Bu yüzden de bilimde, teknolojide, inivasyonda, girişimcilikte Amerika, Çin, Japonya gibi ülkelerin arkasından nal toplamaya devam ediyoruz...
Kredi kartlarına elveda
En son jüri üyeleğim, cuma günümün yarısını aldı. Ama değdi de. Çok farklı bir sektörde yani bankacalık alanında 18-24 yaş arasındaki gençleri, nasıl mobil bankacılığa ısındırırız ya da mobil bankacılığı bu yaş kuşağına nasıl sevdiririz sorusunun cevabı aranıyordu.
İngbank’ın düzenlediği bu yarışmaya Hacettepe, Yıldız, ODTÜ, KTÜ, Marmara, Anadolu, Dokuzeylül, Çukurova, Uludağ, Akdeniz ve Ege üniversiteleri katıldı. Ekipler dörder kişilikti ve sadece ekonomi bölümlerinden değil her fakülteden öğrenciler vardı.
Ortaya koydular projeler, adeta GSM sistemleri ve bankacılıkta çok yakın zamanda büyük değişim olacağının habercisiydi.
Yakında, artık sanki vücudumuzun bir parçası haline gelen cep telefonlarıyla, pek çok şeyin yanısıra alışveriş de yapabileceğiz... Yarışmada birinciliği Bilge Melike Memiş, Büşra Altuğ, Seval Yıldırım ve Hüseyin Savaş‘tan oluşan Uludağ Üniversitesi, ikinciliği Esra Demiryürk, Öner Özdilmen, Pınar Kuruüzüm ve Türker Aydın‘dan oluşan ODTÜ ekibi, üçüncülüğü de Merve Selbasan, Türkan Kartalkaya, Furkan Sevgili ve Anıl Coşar‘dan oluşan Hacettepe ekibi kazandı.
Birinciler Hollanda yolcusu, diğerlerine staj ve iş olanakları sunuldu.
Yarışmayı düzenleyenler de çok memnundu, yarışmacı öğrenciler de.
İlk üçe giren ekiplerden herhangi birisi birinci olsaydı hiç şaşırtıcı olmazdı. Üçü de birinciliği hak etmişti. Tıpkı ödül alamayan en az üç ekibin daha ilk üçü hak ettiği gibi...
Gençlere destek ama...
Cumhurbaşkanından sokaktaki vatandaşa kadar kime sorsanız en büyük zenginliğimiz, gençlerimiz. Peki onlar için lafın ötesine geçip ne yapıyoruz? Hangi olanakları sağlıyoruz? En önemlisi de ne kadar cesaretlendiriyoruz?
Hemen her alanda gençlerin enerjisinden ve yaratıcılığından yararlanabiliriz. Ortaya bir konu atın size yüzlerce fikir geliştirsinler.
İnternetle, teknolojiyle ve bizzat hayatın kendisiyle o kadar iç içeler ki, çıtayı en tepelere yüksetemeyecekleri hiç bir alan yok gibi. Yeter ki onlara güvenelim ve fırsat verelim...
Özetin özeti: Gençler Türkiye’nin en değerli ham maddesi. Ama işlenmezlerse yer altındaki madenlerden hiç bir farkları olmaz. Hiç olmazsa bu zengin madenimizi, artık kendimiz işletelim...