Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Son yıllarda, herkes onu Baba olarak bildi.

Baba’lık isminin önüne geçti.

Bu unvan kendisiyle öylesine örtüştü ki hiç kimse yadırgamadı. Baba için dün Ankara’da önemli törenler vardı.

TBMM’deki devlet töreninde ve Kocatepe Camii’ndeki cenaze namazında katılım çok yüksekti. Farklı zamanlarda bir araya gelmeyen pek çok isim bir aradaydı.

Kocatepe Camii’ne çıkan yolların çoğu kapandığı için ulaşım zordu. Güvenlik nedeniyle, camiye yaklaşmak neredeyse mümkün değildi. Gazeteci kimliğimiz olmasa biz bile zor içeri girerdik...

Haberin Devamı

Baba yarın doğduğu köyde toprağa verilecek... Vasiyet niteliğindeki son Genç Bakış’ta bu soruyu da kendisine sorduk “Niye ille de İslamköy” dedik. Cevabı çarpıcıydı: “Buralar unutulmasın, arada bir gelin gidin...”

Yolunuz Isparta’ya düşerse Demokrasi Müzesi’ni mutlaka gidip görün. Cumhuriyet ve eğitim sayesinde bir köy çocuğunun nereden nerelere geldiğini kare kare yaşayın. Son yıllardaki en büyük arzusu bu müzenin açılmasıydı. Açıldı ve gönül rahatlığıyla hayata veda etti.

Son 15 yıldır neredeyse yanından hiç ayrılmayan doktoru Aylin Cesur, Baba’nın huzur içerisinde gözlerini yumduğunu söyledi.

Keşke herkesin böylesine dolu dolu geçen ve arkasında derin izler bırakan bir ömrü olsa...

Ruhun şad olsun Baba. Bu ülke seni ve yaptıklarını, artılarıyla eksileriyle hiç unutmayacak...

Bayramlarda o arardı

Demirel’le ilgili pek çok anımız var. Başbakanlığı döneminde, özellikle de öğrencilik yıllarımızda kendisine çok kızdık. Zaten çok da uzağındaydık.

Cumhurbaşkanlığı sonrasında diyaloğumuz daha da arttı. Kendisiyle çok daha sık görüştük, onu çok daha yakından tanıdık. Peki, eski Demirel’den farkı neydi? Üzerindeki siyasi sorumluluk ve sandık baskısı kalkınca ortaya çıkan Demirel mi gerçek Demirel’di yoksa eski Demirel mi? Bunu sorguladığım çok oldu. Ama sanki benim yakından tanıdığım Demirel daha bir farklıydı. Niye mi işte bazı anekdotlar:

* Son 10 yılda neredeyse hemen her bayram sabahının köründe arayan hep oldu. Ne olur bizim aramamıza da fırsat verin dedikçe daha erken aradı.

Haberin Devamı

* Programlardan birinde bir öğrenci kalkıp zehir zemberek eleştirdi. Sabırla dinledi. Öğrenciye nereli olduğunu sordu. Falanca ilin, falanca kazasının, falanca köyündenim dedi. Soyadını sordu ve devamında “Baban hâlâ muhtar mı?” deyince, öğrenci başıyla onayladı. Git o zaman beni ona sor dedi ve salondaki hava bir anda değişti.

* Kayseri’ye gittiğimizde kırk yıl önce Gesi Bağları’nda, saz heyeti eşliğinde, keyifli bir akşam geçirdiğini anlattı. Onları sordu. Bulduk, geldiler ve Genç Bakış bittikten sonra zaman zaman kendisinin de eşlik ettiği müzik dolu saatler yaşadık. O zaman öğrendik ki Türk sanat ve Türk halk müziği adına dünden bugüne ne kadar eser varsa, yazanıyla, bestecisi ve söyleyeniyle herkesi tanıyor...

Mütevazıydı

Türkiye’de bir siyasetçinin gelebileceği tüm makamlara geldi. Ona rağmen, ne zaman konuğumuz olsa ya da biz evine konuk olarak gitsek, zarafet örneği sergilerdi. Yeniyetme politikacılar, yayın saati, salon, gençlerin agresifliği ve soruların sertliği nedeniyle sürekli serzenişte bulunurken, o hiçbir zaman hiçbir şeyden şikâyetçi olmadı. Sizin için uygun olan ne ise söyleyin onu yapayım derdi ve yapardı...

Haberin Devamı

Eleştirilere karşı olduğu gibi şakalara karşı da hoşgörülüydü. Bir programda kilosu söz konusu olunca, “Bana bir zararı yok, size ne oluyor ki” diyerek kahkahayı basmıştı...

Kendisine attığı her olumlu adımda, günah mı çıkartıyorsunuz dediğimiz çok oldu. Böylesi anlarda, gözlüğünün altından bakar ama hiçbir şey demezdi...

İnsanlara umut vermeye bayılırdı. En zor anlarda bile sakinliğini korur, krizlerden korkmamak gerektiğini söylerdi. Bu konuda samimi miydi yoksa siyasetin bir gereği miydi? Sanki samimiydi. Yıllar önce seçim gezisi için Hakkari’ye gitmiştik. Tek caddesi var ve çamurdan geçilmiyordu. Biz yuh olsun siyasetçilere deyince diğerleri ayağa kalktı: “Sayın Cumhurbaşkanı bize söz verdi, bu yol yapılacak” dediler. Yapsaydı bugüne kadar yapardı diyecek olduk, söyleyemedik. Çünkü onlar ona, o da onlara inanmıştı...

Özetin özeti: Keşke her siyasetçi onun kadar hoşgörülü, üretken, babacan olabilse ve geçmişin hatalarından ders çıkarabilse...