Yeni bir yıla, yeni bir yüzyıla, yeni bir binyıla giriyoruz söylemini şu günlerde fazlasıyla duyuyoruz. Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye'de de cumayı, cumartesiye bağlayan gece, öncekilerden çok farklı gerçekleşecek. Kutlamalar görkemli, beklentiler de kaygılı olacak. Daha şimdiden 2000 sendromu yaşanıyor. Borsa tatil edildi, birçok ülkede hava sahası trafiğe kapandı, bankalar tedirginlik içerisinde. Bilgisayar sisteminde meydana gelecek karışıklıkların yaşamı altüst edeceğini iddia edenler bile var. Bekleyip göreceğiz. Şunun şurasında üç gün kaldı...
Bu arda milenyumla ilgili değerlendirmeler aldı başını gidiyor. Kimi yüzyılın, kimi binyılın adamlarını seçerken, kimileri de filmleri, buluşları, olayları gündeme getiriyor. Ders kitapları yazarı Hasan Şimşek'in konuya bakışı ise çok farklı. Hocanın, yeni bir yıla girdiğimiz konusunda pek bir şikayeti yok ama yeni bir yüzyıl konusunda kamuoyunun yanlış bir değerlendirme içinde olduğuna dikkati çekiyor. İşte söyledikleri:
"Yayın organları yeni yüzyılı yanlış algılayıp, yanlış konuşuyor ve yanlış yayın yapıyor. Hiçbir tarih profesörü de ne yapıyorsunuz demiyor. Yayın organlarımızın çoğu, 2000 yılının başlangıcını yeni bir yüzyıla giriş olarak algılıyor. Bunun sonucu olarak da 2000 yılına girişi, yeni bir yüzyıla giriş olarak yazmaktadırlar. 22 Aralık tarihli gazetelerin çoğu Galatasaray - Fenerbahçe maçını "asrın son maçı", "yüzyılın son derbisi" olarak verdiler. Yine gazetelerimizden birinde "Yüzyılın Veda Konseri" yazılmış. Peki önümüzdeki 2000 yılı içinde Galatasaray - Fenerbahçe hiç maç yapmayacak mı?..
Yine televizyon kanallarımızın hepsi yayın esnasında 2000 yılına girişi yeni bir yüzyıla giriş olarak algılayıp ona göre yayın yapıyor. Bunların hepsi 2000 yılını algılamada yapılan yanlışlıklardır" diyor ve "işin doğrusu"nu şöyle açıklıyor:
"2000 yılına giriş yeni bir yüzyıla giriş değildir. 2000 yılı bu yüzyılın en son yılıdır. 2000 yılı yirminci asrın en son yılıdır. Yüzyıl falan değişmiş değildir. Bu yüzyıl, yani yirminci yüzyıl, 2000 yılının 31 aralık gecesi saat 24.00'ü tamamlayınca bitecektir. Daha henüz yeni bir yüzyıla girmedik. Girmemiz için 31 aralık 2000'i beklememiz gerekir. Takvim böyle der, ders kitapları böyle yazar..."
Aynı konuda Şerafettin Turan da şunları söylüyor: Her yüzyıl, 100 yıldan oluşur. 20 yüzyılı 100 yılla çarptığınızda 2000 eder."
Peki öyleyse onca kıyamet niye kopuyor, bu yanlış söylem nereden kaynaklanıyor? Temel neden takvimlerin artık 1'le değil, 2 ile başlayacak olması. Bunun böyle olacağı 1999 yıl önceden belliydi. Okula yeni başlayan öğrenci bile 1999'dan sonra 2000'nin geleceğini bilir. Peki o halde o üstün zekalı (!) bilgisayar programcıları, yazılımlarını neden ona göre yapmadılar da, şimdi ortalığı velveleye veriyorlar?..
Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr