Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ülkemizin en önemli sorunlarından biri de işsizlik.

Evinde ya da yakınında işsiz olmayan yok gibi.

Resmi rakamlar ile gerçek işsizliğin çok farklı boyutlarda olduğunu iddia edenler gibi ülkemizde işsizliğin değil iş beğenmeme oranının yüksek olduğunu sıkça dile getirenler de var.

Öğrenim gördüğü alanda iş bulamayan oranı ise her geçen gün artıyor.

Hemen her alanda olmasa bile birçok alanda diplomalı eleman sayımız önümüzdeki 30 yıla yetecek kadar çok olsa da işin erbabı kalifiye eleman bulmak neredeyse imkânsız.

Haberin Devamı

Meslek yelpazemize baktığımızda da şaşırtıcı bir tablo söz konusu!

Tanımlanmış ve eğitimi yapılan meslek sayısı bizde bin civarındayken, gelişmiş ülkelerde 15 binin üzerinde.

İlginç olan bir başka ayrıntı ise önümüzdeki 20 yıl içerisinde bugünkü mesleklerden en az üçte ikisinin yok olacağı ve yerine yeni mesleklerin geleceği!

Anlayacağınız, iş ve işsizlik konusu da tıpkı eğitim gibi derin bir mevzu ve içine girdi mi çıkmak mümkün olmuyor.

“Her işi yaparım abi” diyen kişi sayımız ile “Ben işimi iyi yaparım” diyenlerin sayısı kıyaslandığında da arada derin bir uçurum var.

Bu da sanki yetiştirilme tarzımızdan kaynaklanıyor.

Bir yabancıya bir yol tarifi ya da uzmanlık gerektiren bir konuda görüş sorduğunuzda biliyorsa cevaplar, bilmiyorsa kestirip atar.

Peki ya bizde?

“Bilmiyorum”, “Yapamam”, “Fikrim yok”, “Bu konu beni aşar” sözcükleri sanki bizim lügatimizde yok gibi düşünür, ona göre davranırız.

Ülkenin neresine giderseniz gidin, kahvehaneler tıklım tıklım doluyken çalışacak tek kişi dahi bulamıyorsanız, işsizlik konusunda kafanız daha da karışıyor demektir.

“O kadar yevmiyeye, o kadar maaşa bu kadar iş”, “Bu paraya çalışılmaz” söylemlerine karşın “Profesörler bile bu kadar kazanmıyor” diye itiraz edenlerin sayısı hiç de az değil!

Diplomalılar zor da olsa çok az maaşa sürekliliği olan iş bulabiliyor, diplomasızlar ise daha yüksek gündelik ya da maaşla kısa süreli çalışma olanağı yakalayabiliyorlar.

Bir grupta var ki bir süre çalışıyor, parası bitinceye kadar harcıyor, sonra tekrar işe giriyor yani günü kurtararak hayatını devam ettirmeye çalışıyor.

Haberin Devamı

Rantiyeciler, yani hiç çalışmadan al sat, yap sat ya da faizle geçinenlerin sayısı da azımsanmayacak kadar fazla. İşleri yok ama paraları çok!..

Bu çok bilinmeyenli denklemin en önemli ayrıntılarından biri de kayıtsız kuyutsuz, sigortasız ve hiçbir ücrete hayır demeyen milyonlarca mülteci!

Cumhurbaşkanlığı seçiminin baş aktörü onlardı, çabuk unutuldular. Görünen o ki yapmadığımız işleri onlar yapmaya devam edecek.

Üretim şart ama!

Cari açığı kapatmanın ve refahı yükseltmenin olmazsa olmazı katma değeri yüksek ürün ve hizmettir.

Bunun yolu da hemen her alanda iyi yetişmiş kalifiye insan gücünden geçiyor.

İşte bu yüzden eğitimde yeni yol haritamızı çizerken ayrıntılar bu yönde olmalı ve gençlerimizi bu anlayışla donatmalıyız.

Tüm öğrencileri üniversite önüne yığmak, sıfır puan alanları bile diploma sahibi yapmak ve sonra da işsiz bırakmak yerine, her mesleğin onurlu, kazançlı ve mutluluk verici olduğunu kafalara kazıyıp, ilgi, yetenek ve hayalleri doğrultusunda doğru yönlendirebilirsek, kazananı hem onlar hem aileleri hem de ülkemiz olur.

Haberin Devamı

Asgari ücret!

Asgari ücrete yönelik vaatler de havalarda uçuşuyordu, masaya yatırıldı. Umarız herkesi kollayan adil bir rakamda uzlaşılır. Bu noktada asgari ücret kadar ömrünü eğitime ve işine adamış olanlar da göz ardı edilmemeli. Biri memnun edilirken, diğeri üzülmemeli. Belirlenen ücretler yaşamı idame ettirecek kadar değil, aynı zamanda güzelleştirecek boyutlarda olmalıdır.

Özetin özeti: Çalışmak, çalıştırmak, bir değer üretmek ve kazanımlarını adil olarak paylaşmak en büyük fazilettir. Bunu kendimizden mahrum etmeyelim.