Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Topbaş, Brükselde Hürriyetten Vahap Munyar ile konuşurken eğitime yönelik hayallerini şöyle açıklıyor:"Hedeflerimden biri de okuma yazma oranını yüzde 100e çıkarmak. Şu anda İstanbulda okuma yazma bilmeyen 500 bin kişi var. Bunların okuma yazma öğrenmesi için promosyonlu kampanya düzenleyeceğim. Kampanyaya katılıp okuma yazma öğrenen ev, otomobil, buzdolabı, çamaşır makinesi gibi hediyeler kazanacak..."Niyet güzel. Ama ne kadar pedagojik, işte o tartışılır. İnsanlara okuma yazmayı en temel ihtiyaç olarak değil de piyangodan ev, araba çıkacak diye öğretmek, ilk bakışta dâhiyane bir fikir olarak gelebilir. Ama arkası gelmez. Bağcılar Belediyesi, sanki bu konuda çok daha tutarlı gidiyor. Olaya önce okuma yazma öğrenmenin hayatlarını nasıl değiştireceğini anlatmakla başladılar. Ardından da yaşamlarına renk ve kazanç katacak meslek kursları düşünüyorlar. İstanbuldaki diğer belediyelerin pek çoğunda da benzeri girişimler söz konusu. Yerel yönetimlerin eğitim konularına el atması, müthiş sevindirici. Okuma çağındakileri devlete havale edip, okuma çağında olup da okula gidemeyen ya da okuma fırsatını kaçıranlarla ilgilenseler, bu bile yeter.Unutmayalım ki, ülkemizde hâlâ 7.5 milyon okuma yazma bilmeyen var. En az 5 milyon da okulda olması gerekirken, çeşitli nedenlerle okula gidemeyen ya da okula gitmeyen var. Tıpkı, "Beni okula ya türbanımla alırsınız ya da kesinlikle gelmem" diye direten ilköğretim öğrencisi Esra gibi... Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbulda 500 bin okuma yazma bilmeyenin bulunduğunu söylemiş. Bana göre rakam çok daha yüksek. En az 1 milyon. Çünkü sadece bazı ilçelerde 100 bine yakın okuma yazma bilmeyenin varlığından söz ediliyor. Hem de fazlası var, eksiği yok denilerek. Yerel yönetimlerin açacağı okuma yazma kurslarının, her şeyden önce siyasetten uzak durması gerekiyor. Onun ötesinde, Türkiyenin dört bir yanında açılan benzeri kurslarda gözlemlediğimiz şu noktaların dikkate alınmasında da sonsuz yarar var: Kurslar, genelde yetişkinlere yönelik olacağı için, çocuklu anneler de düşünülerek kreş ve benzeri mekânlar hazırlanmalıdır.Harem selamlık eğitimin artıları kadar eksileri de düşünülmelidir.Hem kursiyerlerin hem de yanlarında getirecekleri çocuklarının ulaşım giderleri mutlaka karşılanmalı. Örneğin, kurs süresince ulaşım araçlarından ücretsiz yararlanmaları sağlanabilir.Yemek konusu mutlaka çözüme kavuşturulmalıdır. 100 bin kişiden bir kişiye verilecek ev ya da otomobil, kimilerine göre medyatik olabilir ama kurs öncesi ya da arasında verilecek bir öğünlük sıcak yemek, katılımı çok daha fazla artıracaktır.Defter, kitap ve diğer kırtasiye malzemeleri mutlaka belediyeler tarafından karşılanmalıdır.Kursiyerlere okuma yazmanın yanı sıra hayata dönük bilgiler de öğretilmelidir. Örneğin, sağlıklı beslenme, hijyenik kurallar ve hastaneye, postaneye nasıl gidilirden tutun da, gazete okumaya kadar günlük yaşamda işlerine yarayacak her şey ders aralarına serpiştirilebilir.Okuma yazma kurslarının ardından öyle ya da böyle istekli her kursiyere mutlaka bir meslek kazandırılmalıdır. Hatta istihdamları konusunda yardımcı olunabilir. İş kurmak isteyenlere kredi, evde halı ya da kilim dokumak isteyenlere tezgâh, dikiş dikmek isteyenlere de uzun vadeli taksitlerle dikiş makinesi olanağı sağlanabilir. Özetin özeti: AB sürecinde Türkiyenin önündeki en büyük engel, ne Kıbrıs ne de ekonomi, en büyük sorun eğitilmemiş insan gücü. Yerel yönetimlerin bu işe soyunmaları çok sevindirici. aguclu@milliyet.com.tr Okuma yazma kursları