Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hemen her yıl yüz binlerce konut yapılıyor. İnşaat sektörü neredeyse tek başına Türkiye’yi sırtında taşıyor.
Sektörün lokomotifi ise TOKİ.
Türkiye’nin neresine giderseniz gidin TOKİ’yi de görürsünüz, onunla yarışan diğer konut üreten firmaları da.
Keşke inşaat, otomotiv, beyaz eşya, tekstil gibi birkaç lokomotif sektör daha olsa.
İşte o zaman ne işsizlik kalırdı ne de ekonomik kriz.
Enerjide biraz kıpırdanma var. Ama çıtayı ne kadar yükseltecekler, o hünüz belli değil!.. Keşke yurt da yapsalar!
Konut sektörünün sağladığı ivme, sadece ekonomiye canlılık getirmiyor. Yaşam kalitemizi de artırıyor. Eskiden sadece çok az kimsenin oturabildiği konforlu konutlarda, şimdi çok daha geniş kitleler yaşam alanı bulabiliyorlar.
Yeni projelerde elbette sadece konfor artmadı. Güvenlik de ciddi anlamda öne çıktı. Özellikle de İstanbul’da depreme karşı dirençli konut sayısında ciddi artış var.
Sağladıkları en önemli katkılardan birisi de yaptıkları okullar. İnşaatçılar bu konuda fazlasıyla mütevazılar.
Başkaları gibi yaptıklarını reklama dönüştürmüyorlar. Neredeyse her biri 8, 10 hatta çok daha fazla okul yaptırdı. Hepsini toplasanız yüzlerce eder.
İstense çok daha fazlasını yapacaklarından da eminim.
Devlet keşke bir türlü çözüme kavuşmayan yurt konusunu da onlara havale etse! Eminim ki birkaç yıl içerisinde Türkiye’nin tüm yurt ihtiyacını karşılarlar. Hem de beş kuruş istemeden, hem de bugünkülerden çok daha konforlu yurtlar yaparak. Biraz nabız yokladım. Hayır diyen olmadı.
Başbakan Erdoğan’ın Dolmabahçe’de onlarla da bir araya gelip ricada bulunması yeter de artar!..
Peki konut sektörü kendi içinde ya da dışında yeterince tartışılıyor mu?
Gidişat artılarıyla, eksileriyle yeterince değerlendiriliyor mu?
Kendi içlerinde bir bütünler mi? Yoksa eğitim sektöründe olduğu gibi birbirlerinin altını mı oyuyorlar?
En önemlisi de üretilen onca konut alıcı bulacak mı? Birilerinin iddia ettiği gibi bu saadet zinciri bir yerde kopacak mı?..
Geçenlerde Türkiye’nin en büyük konut üreten firmaları Milliyet’in konuğuydu. Bazılarını tanıyorduk, bazılarıyla da yeni tanıştık. Dinledik. Alkışladık.
Sektörün çıtası öylesine yükselmiş ve öylesine profesyonelleşmiş ki göğsümüz kabardı.
Yaptıklarından çok yapacaklarını anlattılar. Görünen o ki lokomotif olma görevini daha uzun süre kimselere kaptırmayacaklar...

Özeleştiri şart!
Sektördeki en büyük eksiklik sanki yeterince öz eleştirinin bulunmaması. Yok mu elbette var. Ama öylesine bir yarışa girmişler ki, pek çok ayrıntı gözden kaçıyor gibi. Belediyeler de ekonomiye canlılık kattığı için olsa gerek yaşamsal önemi de olsa teferruatla ilgilenmiyor!
Örneğin ekolojik dengeler ne kadar göz önünde bulunduruluyor?
SİT alanları ne kadar korunuyor?
Çivi çıkılamaz denilen Boğaz’da gökdelenler nasıl yükseliyor?
Bir perde gibi rüzgârın önü nasıl kesiliyor?
Trafik ve altyapı hiç düşünülmeden birilerine nasıl rant sağlanıyor?
İçimi en cız ettiren de tarım alanlarının yok edilmesi.
Antik kentlere bakın, hepsi yamaçlarda ya da tarıma elverişli olmayan topraklarda. Peki ya şimdikiler?..
Bu tür eleştiriler dışarıdan geldiğinde abartılı ve acıtıcı olabilir. İşte bu yüzden inşaat sektörü kendi içinde etik kurullar oluşturarak olaya farklı açılardan da bakmalıdır. Yoksa birilerinin yapacağı hata ya da hatalar, tümünü zan altında bırakır ki, bu da zaten yetince takdirin olmadığı günümüzde, can sıkıntısı ve moral bozukluğu getirir.

Kime güveneceğiz?
Eğitim sektörünün yaşadığı sıkıntının en önemli nedenlerinden birisi de güven erozyonu. Yüz binlerce kontenjan bu yüzden boş. Pek çoğunu sıkıntılı günler bekliyor.
Aynı hataların emlak sektöründe de yaşanmaması için sürekli proje üretmenin yanı sıra tüketiciyi de kollayacak önlemleri de düşünmeleri gerekir.
Eğer varsa aradaki çürük yumurtaları başkaları değil kendileri ayıklamalı. Abartılardan uzak durmalılar ama bu sanki hiç umurlarında değil. Alıcısı var diye uçan ücretler, özel okulların en büyük handikabı oldu. Aynı kaliteye yüzde 300’e varan ücret farklılıkları da güven sarstı...
Özetin özeti: Eğitim ve konut olmazsa olmazlarımız. Her ikisi de zafiyeti kaldırmıyor...