Türkiye'de sayıları her geçen gün artan
"mükemmeliyet merkezleri"ne bir yenisi daha eklendi. Hafta sonu, Cumhurbaşkanı Demirel tarafından açılan Koç Üniversitesi'nin yeni kampusu,
Koç Ailesi'nin bugüne kadar Türkiye'ye armağan ettiği eserlerin en anlamlısıydı. Eğer Baba Koç sağ olsaydı, eminim bir kez daha
"Yaptıklarım içinde hiçbiri beni bu kadar gururlandırmadı" derdi...
Türkiye'de eğitimle, kalkınmışlık arasındaki ilişkiyi ilk keşfedenlerden biri de oydu. Türk Eğitim Vakfı'nı bu amaçla kurdu. Gerekçelerini anlatırken
"Gezdiğim bütün medeni ülkelerin nasıl kalkındıklarını araştırdığımda karşıma hep çok iyi eğitilmiş gençler çıktı. Biz de ne yapıp edip gençlerimizi en iyi şekilde yetiştirmeliyiz" diyordu. Öyle yaptı. Önce binlerce genci TEV bursuyla yurtdışında okuttu. Ardından da Koç Lisesi ve Koç Üniversitesi'ni kurarak, lafın değil, icraatın önemli olduğunu gösterdi.
"Ülkem varsa ben de varım. Ülkem güçlüyse ben de güçlüyüm" diyordu. Önce Türkiye derken samimiydi. Ama bazıları bunu geç anladı. Öyle olmasaydı kampusun açılışı onsuz olur muydu?..
Dünyanın pek çok ülkesini ve üniversitelerini gezdim. Eskiden gıptayla bakıyordum. Neden bizde de böyleleri yok diye hayıflanıyordum. Ama son on yılda, pek çok alanda olduğu gibi yükseköğrenimde de çıtayı yukarılara, hem de çok yukarılara yükselttik. Buna paralel olarak dünya bilim üretkenliği sıralamasında 40'lardan 20'lere çıktık. Teknoloji birikimi, AR - GE çalışmaları ve kalite yarışında da inanılmaz performans sergiledik...
Abartılı değil. Bugün dünya klasmanına girecek en az on üniversitemiz var. Eksik olan; koordinasyon, kendine güven, yapılanları iyi anlatamama ve anlamsız karşı çıkışlar.
Tayyip Erdoğan, kampusun açılışını yıllarca geciktirdi de ne oldu? Öğretim Üyeleri Derneği ve bazı kuruluşlar açılışın yapıldığı saatlerde protesto gösterileri gerçekleştirdiler de ne kazandık?..
Karşı çıkanlar, üniversitenin orman arazisini talan edeceğini iddia ediyorlardı. Oysa önceki gün bir kez daha gördük ki, üniversite bir ağaç söktüyse on ağaç dikmiş. Buna karşın son üç yılda bölgedeki gecekondu ve villa sayısı binlerce artmış. Kampusa eskiden ıssız yollardan giderken, şimdi beton yığınları arasından ah vah çekerek varıyoruz. Ortaya çıkan bu çelişkili tablonun yorumunu Cumhurbaşkanı Demirel yaptı:
"Türkiye'de garip işler olur."Açılış, şovdan uzak, Baba Koç'un miras bıraktığı mütevazılıktaydı. Rahmi Bey,
"Baba"ya üç yıl önce temel atılırken verdiği sözü yerine getirmenin mutluluğunda, Suna Hanım da eğitim adına duyduğu heyecanın doruğundaydı. Semahat Arsel, Sevgi Gönül, Rektör Seha Tiniç ile öğrenci, öğretim üyeleri ve diğer çalışanlar da coşku içindeydiler. Haklıydılar, çünkü 2000'e sadece takvim yapraklarında değil,
"Milenyum Kampusu"nda giriyorlardı. Hayırlı uğurlu olsun.
Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr