Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Nasıl bir gelecek, nasıl bir eğitim ve nasıl bir gençlik konusunda kararımızı verebildik mi?

Bu konuda kafamız o kadar karışık ki sürekli yeni kararlar alıyor ve her defasında eğitim sistemini daha da içinden çıkılmaz hale getiriyoruz.

Aslında nasıl bir eğitim istediğimiz Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerinde, Anayasamızda ve Milli Eğitim Temel Kanunu’nda yer alıyor ama görünen o ki o elbise artık bize dar geliyor ya da yeni açılımlar söz konusu.

Fabrika ayarlarına dönülmesini isteyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Çünkü sayısal anlamda çok yol kat etsek de kalitede ciddi sıkıntılarımız var.

Haberin Devamı

Milli Eğitim Şûraları bunun için toplanır. Çok yararlı olduğu dönemler de oldu ama yeni Şûra’ya sanki çok hazırlıksız gidiliyor.

Nasıl ki eğitim “Milli” ise Şûra da “Milli” olmalı ve toplumun her kesimini kapsamalıdır. Çünkü ülke de gelecek de hepimizin!..

Akademik takvim

2021-2022 eğitim öğretim yılı akademik takvimi belli oldu.

Görünen o ki pandemi koşulları hiç dikkate alınmadan hazırlanmış. Oysa zor bir süreçten geçiliyor ve eğitim kayıpları inanılmaz boyutlarda. Öğretmenlerimiz de velilerimiz de çok yoruldu.

Öğrenciler ise zaten en mağdur olanı...

İşte takvim:

1. Ara Tatil: 15-19 Kasım 2021.

Yarıyıl tatili: Birinci dönem 21 Ocak’ta sona erecek. İkinci dönem 7 Şubat’ta başlayacak.

2. Ara Tatil: 11-15 Nisan 2022.

Yaz tatili: Öğretim yılı 17 Haziran Cuma günü sona erecek ve yaz tatili başlayacak.

Pandemi koşulları göz önünde bulundurularak, bu döneme ait çok özel bir eğitim takvimi uygulanabilirdi ama belli ki MEB bir an önce normalleşmek istiyor.

Kasım ve nisanda pencereler açık ders yapılabilir ama kış koşullarında çok zor!

Hele ki kalabalık sınıflarda, hele ki maskeyle!

Ara tatil ille de yapılacaksa takvim, bölgelere göre daha esnek olabilirdi.

Bu arada yorulanın, tatil gereksinimi duyanın sadece öğrenciler olmadığı asla unutulmamalı!

Öğretmenlerimiz, ara tatildeki seminerlerin özellikle online olmasını istiyor. Çalışan veliler için de o döneme yönelik evden çalışma dönemi getirilebilir.

Yeni bir uygulama getirildiğinde her yönüyle düşünülmesinde sonsuz yarar var. Yoksa kâğıt üzerindeki güzel projeler, uygulamaya aynı güzellikte yansımayabiliyor!..

Haberin Devamı

İlk 100’e girebilir miyiz?

Dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasında ilk 100’e girebilir miyiz? İlk 500 konusunda hiç kuşkumuz yok. Tek tük de olsa daha önce çok girdik ama ilk 100 zor ötesi! Hedef koymak güzel ancak asıl önemli olan bu yönde atılan adımlar!

2023’e kadar dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasında ilk 100’de 2, ilk 500’de de 5 üniversitemizin yer almasını hedeflediğimiz resmen açıklandı!

Hayali bile güzel.

Ama insan sormadan geçemiyor:

Peki, ama nasıl?

Bu yönde atılan adamlar neler?

Aday üniversitelerimiz hangileri?

Gelişmeler ne yönde?

Bu üniversitelerimizin sıralamaları, son yıllarda giderek yükseliyor mu yoksa geriliyor mu?

İlk 100’e, ilk 500’e bazı üniversitelerin yaptığı gibi bol yayınlı ya da Nobelli hocaları transfer ederek mi gireceğiz yoksa bu konuda bir seferberlik mi başlatacağız?

Dershane kökenli öğretim kurumları, giriş sınavları öncesinde yaptıkları gibi yine kendi yetiştirmedikleri öğrencilerin, hocaların, bilim insanlarının ‘kaymağı’nı mı yiyecek?

Haberin Devamı

Keşke hedeflerimiz gibi çözüm yollarımız da akla, bilime, etik değerlere uygun olsa.

Bir de bu konuda o kadar çok sıralama var ki en doğru olanı hangisi?

Belirlenen kriterlerin çoğu kırk yıl öncesine ait.

Bunların yenilenmesi ve bazılarının yerel olması gerekmez mi?

Örneğin sıralaması hızla yükselen üniversitelerin ülkeye ya da bulunduğu bölgeye katkısı ne?

Bunu da sorgulamak o üniversitelere kaynak ayıran ve bağrına basanların hakkı değil mi?

Mum önce dibine ışık vermeli!

Akademik özgürlük ile bütçe girdileri arasındaki korelasyonu hesaba katarak daha güçlü ve özerk üniversite bütçeleri oluşturulamaz mı?

Sıralamadaki üniversitelerden pek çoğunun devasa ekonomik girdileri üçlü bir sacayağı üzerinde oturtulmuş durumda. Üçte birini devlet ya da vakıf, üçte birini öğrenci, üçte birini de kendisi bilim üreterek kazanıyor.

Peki ya bizde?

Tıpkı rektörlerin nasıl ve kim tarafından atacağından çok, önce rektörlük kriterlerine kafa yormamız gerektiği gibi ilk 100’e girmeyi hedeflediğimiz listelerin kriterlerini de ciddi anlamda incelemeli, tartışmalı, gerekiyorsa katkıda bulunmalı, ondan sonra da hedef koymalı ve en önemlisi de bu yönde tüm ulus olarak içten çaba göstermeliyiz.

Akıl ve bilim toplumu olmadıktan sonra ilk 10’a girseniz ne olacak ki!..

Özetin özeti: Yapacak çok iş var ve taşın altına herkes elini koymak zorunda. Eleştiren, dudak kıvıran, neme lazım diyen değil yapan olalım...