Gazetecilikte genç muhabirlere klasik bir uyarı vardır: Aman siz siz olun vatanadaşa, hele hele politikacılara, ne olacak bu Türkiye'nin hali diye soru sormayın. Yoksa saatlerce esir alınırsınız. Sonuçta da neyi haber yapacağınıza şaşırıp kalırsınız...
Son yıllarda gençlerin hali, Türkiye'nin halinden de vahim duruma geldi. Ne zaman yaşadıkları sıkıntılara yönelik bir haber yapacak olsak içinden çıkamaz olduk. Gençlere bir dokunun bin ah işitin.
Okuyanı da sıkıntılı, okumayanı da. Şehirdeki de sıkıntılı, kırsaldaki de. Kızı da sıkıntılı, erkeği de. Fakiri de, zengini de, hemen hepsi mutsuz. Gençleri mutsuz olan bir toplumun yetişkinlerinin mutlu olması da mümkün değil. Peki bu kısır döngü, onların kaderi mi? Elbette değil. Ama Türkiye'nin gündeminde gençlerin adı yok!..
Çalan her telefon, gelen her faks, ulaşan her e - mail, bir başka sorunun habercisi. Herbiri binlercesini, on binlercesini, milyonlarcasını ilgilendiriyor.
Dışardan bakıldığında eğitim kademesi yükseldikçe insanların mutlu olması gerekir. Oysa ortaya çıkan tablo tam tersine. Sınıflar yükseldikçe sorunlar azalacağına artıyor. Hele hele sınavlar tam bir ömür törpüsü. 10 kişiyi memnun ediyorsa, 90'ını hayata küstürüyor...
Eğitim kedine güvenin, huzurun, mutluluğun ve aydınlığın kaynağı olması gerekirken, devleti yönetenlerin beceriksizliği ve duyarsızlığı yüzünden tam anlamıyla bir huzursuzluk kaynağı oldu.
Geçen gün bir televizyon programında Türkiye'nin en iyisi olarak bilinen üniversitelerin öğrencileriyle birlikteydik. Onlar da şikayetçiydi. Öyle bir sınav sistemimiz var ki, öğrencilerin ancak ve ancak yüzde 3'ünü gerçek anlamda mutlu edebiliyor. Gerisi hep mutsuz. Kazanamayan açıkta kaldığının, kazanan istediği fakülteye girememenin üzüntüsünü yaşıyor.
Cumhurbaşkanı
Demirel'in, Başbakan
Ecevit'in, Başbakan Yardımcısı
Bahçeli'nin, her ne kadar çok yakınlarında gençler bulunmasa da, bu konuda çok duyarlı olduklarını biliyoruz. Ama Ankara'nın yoğun gündemi içinde öylesine bunalmışlar ki, gençlere hiç sıra gelmiyor. Oysa 2000'e artık aylar kaldı ve Türkiye'nin 2000'li yıllardaki en büyük sermayesi gençlerimiz olacak. Buna herkesten fazla kendileri inanıyorlar. Öyleyse gereğini de yerine getirmeliler. Hemen her konu unutulmamak koşuluyla ertelenebilir. Ama söz konusu ülkenin geleceği, toplumun mutluluğu ise asla. Bu konuda anahtar kelime eğitim ve gençliktir. Umarız Ankara sıkışık gündeminde eğitime ve gençliğe devlet zirvesinde ivedilikle bir yer bulur ve 2000'e girmeden en azından ne yapacağımızı bilir noktasına geliriz.
Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr