Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Nüfusumuz sürekli artıyor. Buna karşın kitap ve gazete okuyanların sayısı giderek azalıyor. Gerekçe olarak televizyon gösteriliyor. Oysa Batılı ülkeler için de aynı durum söz konusu. Üstelik onlarda nüfus artmıyor, yerinde sayıyor. Ama okur sayısı bizdeki gibi azalmıyor aksine çoğalıyor...
İzlemesini, konuşmasını, dinlemesini seven bir toplumuz. Bu doğru. Ama bunlardan hiçbirisi daha çok okumamıza engel değil. O halde neden kitap ve gazeteden böylesine kaçıyoruz?..
Hayat pahalılığı, zaman yokluğu, bana hitap eden kitap gazete bulamıyorum, devamlı olmasa da sık sık okuyorum gibi kendi kendimizi kandırmaktan öteye gitmeyen gerekçeler bir yana, gerçekten neden okumuyoruz? Hiç düşündünüz mü?..
İsterseniz olaya eğitim açısından bakıp bir durum tespiti yapalım ve ardından da böyle bir ortamın meyveleri olan insanlarımızı, bundan sonra nasıl okur haline getirebiliriz, onu tartışmaya açalım...
Yapılan anketler öğretmenlerin üçte ikisinin iyi bir okur olmadığını ortaya koyuyor. Veliler de onlardan farklı değil. Yani öğrencilerin, göz önünde örnek alabilecekleri aktif okur birini bulmaları pek o kadar kolay değil. Bir de toplumu etkileyen televizyon kahramanlarına göz atalım. Pek çoğu televoleci. Bırakın okumayı, okumamayı marifet sayıyorlar...
Hasan Ali Yücel'in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde öğretmen ve öğrencilerin okumayı sevmeleri ve sevdirmeleri için çok önemli adımlar atıldı. Örneğin dünya klasikleri Türkçeye çevrildi. Öğretmen ve öğrencilere indirimli, taksitli kitap satışları yapıldı. Dersler arasına okuma saatleri konuldu. O kadarla da yetinilmeyip her öğrencinin ayda en az bir kitap okuması zoraki olmaktan çıkartılıp zevkli hale getirildi.
Şimdi ne oluyor diye baktığımızda ise, öğrencilerin okuma ve yazmadan öcü gibi kaçtıklarını görüyoruz. Nota endeksli ezberci eğitim sistemi ve teste dayalı sınavlar, öğrencileri okuldan ve okumaktan soğutan etkenlerin en başında geliyor...
Okullar böyle de gazeteler farklı mı? Son yıllarda giderek tırmanan promosyon çılgınlığı nedeniyle toplumun karşısına okuyun diye değil, alın alın diye yırtınan pazarlamacı kimliği ile çıktı. Sonuçta her evde çeşit çeşit tencere, tava ve bilumum züccaciye malzemelerinin sayısı üçe, beşe katlandı ama okur sayısı azaldı. Televizyonlarda gazetenin çağdaş insanın vazgeçilmez bir haber alma kaynağı olduğuna ilişkin reklam görmeyeli uzun yıllar oldu...
Özetin özeti: Televizyonun ve diğer sanal iletişim kaynaklarının yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelmesi çok doğal. Ama bunlar okumamıza engel değil! Sabun köpüğü görüntüleri; okuyarak pekiştirsek fena mı olur? Ama nasıl, sorunusuna Süleyman Ekim, öğrencilerin çıkaracağı okul gazetelerinin bu konuda çok etkili olacağını söylüyor. Sizlerden de öneri bekliyoruz.


Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr